Bu sene Miracı buruk geçirdik. Camilerimiz, mabetlerimiz boş kaldı Miraç gecesinde. Evlerimizde ihya etmeye çalıştık Miracı…
Evet, Allah’ın görünmez askerlerinden olan bir virüsle başı dertte olan bizler bu sene Miracı mahzun geçirdik ama Miracın anavatanı, Kudüs, Mescid-i Aksa her yıl mahzun, her yıl gözü yaşlı giriyor Miraç’a…
Miracı anlatırken şöyle diyor bir dost: Miraç, İslam nurunu engelleme adına yapılan tüm işkencelere, hakaretlere, boykotlara, iftiralara ve kumpaslara karşı eğilmeden bükülmeden verilen izzetli mücadelenin izzetçe mükâfatlandırılmasının adıdır.
Miraç, İslam davası uğruna yarenlerini feda edenlere verilen tesellinin adıdır.
Miraç, Allah'ın yeryüzünde insanları idare etme yetkisini gasp edip sahte ilahlık taslayanların, zalimlerin yerle bir olacağının muştusunun adıdır.
Miraç izzettir, davadır, direniştir, bedeldir, müjdedir, yüceliştir.
Evet, zalim karşısında, sahte ilahlar ve otoriteler karşısında zerre kadar taviz vermeyen, tüm bedelleri göze alan izzet sahibi Müslümanlar için yüzlerce güzellik, muştu barındıran bir teselli kaynağıdır Miraç…
Ve Miracın anavatanı, Kudüs, Mescid-i Aksa… Bizim miracımız, modern asrın Müslümanının miracı onun kurtuluşuyla olacak. Önümüzde izzetin, yüceliğin, kurtuluşun, adaletin, özgürlüğün, vahdetin kapılarını açacak olan Miracımız Kudüs’ün özgürlüğüyle olacak. Mescid-i Aksa’yı teröristlerden kurtardığımız an özgürleşeceğiz, izzet ve kudrete sahip olacağız.
Kudüs’ün, İslam topraklarının özgürlüğü uzak bir hayal değil asla. İman ettiğimiz, kendisine güvenip dayandığımız, hayatımızın hedefi kıldığımız, yüce yaratıcımız o kadar büyük bir kudret ve güce sahip ki zamanın Nemrutlarının, Firavni düzenlerin kudretlerinin sözü bile edilemez.
Biz yeter ki Allah’a dayanalım, O’na güvenelim, O’nu hayatımızın hedefi haline getirelim, yeter ki varlığımızın efendisi, sahibi O olsun. O zaman göreceğiz ki gözümüzde büyüttüğümüz, yenilmez sandığımız nice otoriteler, şeytani düzenler suyun üstündeki köpük gibi silinip gitmiş. Allah’ın kudreti karşısında Amerika’nın, İsrail’in ve diğer şeytani güçlerin yenilmezlik efsanesi nasıl da yerle bir olmuş…
Görün işte, görünmez bir virüs karşısında modern insan nasıl da perişan oldu, dağları aşan kibri nasıl da kırılıp gitti. Uzayı fethetmekle övünen insanlık Allah’ın görünmez orduları karşısında nasıl da acziyet ve zavallılık içinde çare arıyor. Daha şimdiden ne kibri kaldı ne de övünebileceği bir şeyi…
Sonsuz güç ve kudret sahibi, yenilmez olan sadece, evet sadece yüce Allah’tır. Onsuz bir yaprak bile kıpırdamaz. Eğer O’na güvenir ve dayanırsak, güç ve kudreti sadece O’nda görürsek yüceliğin ve izzetin kapılarının nasıl da önümüzde ardına kadar açıldığını göreceğiz.
Küçük bir site devletini kurmakla işe başlayan şerefli önderimiz Muhammed Mustafa’nın Allah’a güvenip dayanmanın mükâfatı olarak kısa sürede dünyanın fatihi olması gibi aynı yolu takip edersek eğer bizlerin de fatihler olmamızın önünde hiçbir engel söz konusu olamaz.
Kudüs’ün kurtuluşu hedefini hep canlı tutarak gerçek miraçlara ulaşma idealiyle yaşayarak, her ortam ve şartta sadece Allah’a dayanıp güvenerek yarınlara yürüyeceğiz inşallah…