Dünyada yaşananlara bakıldığında her insan kendi dünyasından hareketle düşünür ve olayları yorumlar. Her ne kadar objektif düşündüğümüzü ya da hareket ettiğimizi söylesek de mutlak anlamda objektif düşünemez ve hareket edemeyiz. Ya da empati kurmaya çalışsak da kendimizi karşımızdakinin yerine koyamayız. Mantıksal baktığımızda her insan kendisidir, başkası olamaz. Her insanın parmak izi farklıdır ve bir tanedir. Yani biz karşımızdakiyle yer değiştirsek bile yine biz kendimizi yaşarız.
Empati böyle gerçekleşemeyecekse nasıl gerçekleşecek ki?
Yaşayan hayat kaynağımıza baktığımızda Efendimiz (a.s) ‘'Kendiniz için istediğiniz bir şeyi kardeşiniz için de istemedikçe gerçek iman etmiş olamazsınız'' buyurmuş, demek ki empati insanın sadece kendisini karşısındakinin yerine koymasıyla olmuyor kardeşlik lazım ve bunun gerekliliklerine inanmak lazım. İnanmayla birlikte pratik lazım. Bu yönde davranış geliştirirsek karşıdaki de bunu hisseder, yaptığımız fedakârlığın samimiyetine inanarak kendisini ve karşısındakini bir ayna görerek birbirlerini etkilediğini düşünür.
Etkileme biçimine baktığımızda Efendimiz'in (a.s) hayatında ziyadesiyle örneklerle karşılaşırız. Bu örneklerden hareketle bazı genellemeler ve çıkarımlar yapabiliriz. Bu tür örneklerin günümüz psikolojisinde işlenmesi gerektiğine inanarak her insanın dersler çıkaracağı kanısındayım. Örnekleyecek olursak Rivayetlere göre: Efendimiz (a.s), İslam'ın, namazın öneminden bahsederken çeşitli nasihatlerde ve uyarılarda bulunur. Bunlardan biri iki vakit namaz kılabileceğini söyler, Efendimiz (a.s) kendisini anlayışla karşılar. Bu anlayış neticesinde iki vakit namaz beşe çıkar sonrasında gece namazı kılınmaya başlanır.
Bu yüzdendir ki Efendimiz( a.s) bizlere bir iş yaparken iyice düşünmemizi tavsiye eder. İnsanlarla olan muhabbetimizde yaşı, kültürü, zamanı, algıyı; insanı her yönüyle dikkate alarak davranmamız gerektiğini yansıtır. Bu anlayışın hem dünyada hem de ahirette karşılığının olduğunu söyler. Bu konuda en küçük olayda bile ölçüye dikkat etmiştir. Çoğu zaman empatiyi sadece düşünerek değil yaşayarak göstermiştir.
Nasıl mı?
Hz. Enes, bilinen adıyla Enes Bin Mâlik (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.s.)'e on yıl boyunca hizmet etmiş bir sahabedir. Özellikle de çocukluk yıllarında Peygamber Efendimizin yanında bulunması, bir başka ifadeyle dizinin dibinde yetişmiş olması hasebiyle Hz. Peygamberle ilgili pek çok önemli konuda bilgilenmemizi sağlamıştır. On yıl boyunca Hz. Peygamber ona hiç kızmamış, yaptığı hataları görmezden gelmiş, ondan şefkat ve merhametini eksik etmemiştir. Bir başka deyişle, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin'e gösterdiği ilgi ve şefkati, torunlarından önce Hz. Enes'e göstermiştir.
Yaşananlara bakılırsa hangimiz ikinci dereceden olan yakınlarımızın ihtiyaçlarını önceliyoruz. Detaylı düşünülmesi gereken bir durum. Eğer bizler birinci dereceden olan yakınlarımızı gözetip kolladığımız gibi ikinci dereceden olan yakınlarımızı kardeşlik potasında önceleyip, gözetip, kollarsak o zaman empati kurup gerçek imanı da yakalamış oluruz.
Bu anlamda hakiki imanı elde etme niyetindeysek bütün kardeşlerimizin durumunu düşünüp zamanı geldiğinde kendi nefsimiz için istediğimizi onların nefsi için de istemeyi bilmeli hatta bazı durumlarda onları önceleyebilmeliyiz.
Selam ve dua ile...