Son zamanlarda halkımız yoğun bir terör dalgası ile karşı karşıyadır. Bildiğimiz klasik terör dalgasından farklı ama en az onun kadar bizi mağdur eden bir durum ile karşı karşıyayız. Diğer bir ifadeyle, korkunç bir fırsatçılık ve ahlaksızlık ile karşı karşıyayız. Bu milletin evlatlarının, en zor anda bu milleti sırtından vurmasından daha büyük bir ahlaksızlık ve ihanet olabilir mi? Üretici ve tüketicinin mağdur olduğu; aracı ve komisyoncuların parsayı topladığı bir sistemde, insanımız mağduriyeti iliklerine kadar hissetmektedir. Mevcut iktidar, muktedir olup da insanımızı en zor zamanda sırtından hançerleyen bu gıda teröristlerine dur demez ise bunun bedeli ağır olacaktır. Yetili kurumlar derhal harekete geçip gereken tedbirleri almalıdır. Göstermelik cezalar yerine, caydırıcı cezalarla, ahlaksızlığı ve fırsatçılığı ticaret olarak algılayan ve ticaret adı altında halkımızı soyan firmalar durdurulmalıdır. Gıda fiyatlarında öyle hızlı ve fahiş bir artış var ki, akla ziyan… Bunun arkasındaki sebepler mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. Patates ve soğan üzerinden kurulan tezgah hala akıllardadır. Bu iktidarın, ekonominin en kötü yıllarında ve ekonominin yerlerde süründüğü bir ortamda iktidara geldiğini hatırlayanlar, zaman zaman, bu hükümeti normal yollardan gönderemeyeceklerini anlayınca, farklı arayışlara girmektedirler. İşte onlardan birisi de ekonomiyi batma noktasına getirmek ve mevcut çöküntüyü olduğundan da büyük gösterip bu iktidarı bitirmektir. “Hangi şartlarda gelmişlerse o şartlarda giderler” tezinden hareketle, gıda spekülasyonunun arkasında kimin olduğunun ortaya çıkarılması biraz da iktidarın kendi bekası ile ilgilidir.
Gelelim halka…
Bu fiyat artışının sebebi ne olursa olsun, geç olmadan gereken tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirler alınırken de üreticiyi bitirecek adımlar atılmamalıdır. Aracılar ve komisyoncular sıkı bir denetime tabi tutulmalıdır.
Serbest rekabet ortamı oluşturulmalı, tekelleşmeye kesenlikle müsaade edilmemelidir. Tekelleşme ve kartelleşmeye usulünce müdahale edilmelidir.
Hele milli firmalar gözü ile bakılan market zincirleri, bu süreçte hiç de iyi sınav vermemektedirler. Fırsatçılar kervanının en hızlıları arasında kasalarını doldurmak ile meşguller. “Vatan, millet, Sakarya” edebiyatı ile milletin cebindeki son kuruşları da almanın hesaplarını yapmaktalar. Pandemi sürecinde herkes zarar ederken bu marketler zinciri cirolarını katladılar. Ama buna rağmen bir parça fedakârlık yapmak bir yana, durmadan raflardaki etiketleri değiştiriyorlar. Gariban insanımıza bir lokma ekmeği ve bir yudum suyu fazla gören zihniyete yazıklar olsun. Kimsenin bu market zincirlerinden bir fedakârlık beklediği yoktur. Normal bir ticari refleks göstermeleri yeterlidir, üstü kalsın. Bu ulusal marketler zincirinin fiyatlarına bakıldığı zaman, herhangi bir rekabetin olmadığı, tam tersine bir kartelleşme mantığı ile hareket ettikleri görülecektir. Bir çocuk şekerine ve sakıza varıncaya kadar, her şeyde fiyatların aynı olduğu, ürünlerin benzer olduğu ve fiyatların aynı zamanda arttığı görülmektedir. Yani tam bir kartelleşme mantığı ile hareket edilmektedir. Bu kartelleşmeye karşı gereken yasal tedbirler alınmalıdır. Halkımız da her il ve ilçede bu ulusal marketler zincirinden daha ziyade kendi yerli insanlarımızın işletmelerinden alış veriş yapabilirler.
Sadece bir sarımsak fiyatlarının aşırı artışından dolayı iktidarların devrildiği ve hükümetlerin değiştiği bir dünyada yaşadığımız gerçeğini hatırlatmak isteriz. Bu gün mazlum ve mağdur halkı aç kurtların pençeleri arasında unutanları yarın millet de unutabilir.
Ticari ahlakın yerlerde süründüğü bir ortamda, yasal tedbirlerin acilen devreye sokulması gerekir.
Bu pandemi süreci bir kez daha gösterdi ki, bizim ülkemizin ve tüm insanlığın en büyük sorunu ahlaktır. Aslında insanlık büyük bir ahlak krizi ve bunalımı yaşamaktadır. Bu ahlak krizinin son bulduğu gün ne açlık kalır ne de savaşlar…