Bu yıl 43'üçüncüsü kutlanan Dünya Şehircilik Günü'nde, bu konuda yapılabilecek işlerle ilgili planlar, kavramlar ve arayışlar ele alınacak.
7-8 Kasım tarihlerinde kutlanan Dünya Şehircilik Günü'yle ilgili açıklamalarda bulunan Türk Mimar ve Mühendisler Odası (TMMOS) Şehir Plancıları Adıyaman Temsilcisi İbrahim Özcan, “Türkiye’de 80 yıldır mühendislik formasyonu faaliyet göstermektedir. Ancak mühendislik formasyonunda özellikle sosyo - ekonomik sorunların mekânsal düzenlenmesi amaçlanmaktadır. Dünyada ve ülkemizdeki dinamiklerin oluşumların dünya ve ülkemiz coğrafyasını etkilemesi, sosyal ve ekonomik dinamiklerin, mekânsal oluşumunu geleceğe problemsiz olarak taşınması noktasında şehir planlama mesleği mühendislik formasyonu ile birlikte türemiştir. Bu alanda şehir planlama mesleği, şehirlerin sorunsuz ve mutlu şehirler olarak yaşaması için 50 yıldır faaliyet göstermektedir. Dünya Şehircilik Gününde, sorunların çözümü noktasında duyarlılık oluşturmak amaçlanmaktadır.” dedi.
Türkiye'de şehirleşmenin gelişim süreci hakkında bilgi veren Özcan, "Türkiye’de kent, kentleşme ve imar yasaları ile bu alandaki uygulamalar zaman zaman yeni ufuklar için ele alınmaktadır. 1950’li yıllara kadar Ankara haricinde ülkemizde yoğun bir kentleşme hareketine rastlanmamaktadır. Başkent ilan edilen Ankara, bu tarihten itibaren hızla büyüme ve göç almaya başlamıştır. Bu bakımdan şehre ilişkin kanunlar ve planlamalar, imar faaliyetleri bu alanlardaki uygulamalar Ankara çerçevesinde hayata geçirilmiştir. Ülkenin diğer kentleri için de bu model örnek teşkil etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tarımda makineleşme, ulaşım ve karayollarının yaygınlaşması, çok partili hayata geçiş, sosyo - ekonomik ve diğer etkenlerin neticesinde ortaya çıkan kırsaldan kentlere doğru göç hareketinin doğurduğu gecekondu olgusu, bu tarihlerden önce Ankara’da gerçekleşmiştir. Ankara’ya çalışmak üzere gelenler, öncelikle iş merkezi ve yerleşik bölgelere yakın yerlerde iskâna açılmamış mahallerde baraka adı verilen, derme çatma konutlar inşa etmişlerdir. Gecekondular, 1950’li yıllardan önce Ankara ve sonrasında ise Türkiye’nin bir kaç büyük şehrinde yaygınlık kazanmıştır." ifadelerini kullandı.
Şehirleşmenin yaygınlaşmasının beraberinde bazı sorunları da getirdiğini ifade eden Özcan, “Bu sorun yaygınlaşarak, adeta bütün şehirlere yayılmıştır. Tarım arazilerinin kirletilmesi, geçimlik arazilerin yok olması tehlikesi ile karşı karşıya kalmış durumdayız. Bu nedenle kentler, kentlerde yaşayanların gündelik yaşam alanı, şehir plancısı-mimar ve tasarımcıların planlama ve tasarım alanı, yerel yönetimlerin ise prestij alanlarıdır. Bu mantıkla herkes kendine düşeni yapmalıdır.” şeklinde konuştu.
"Kırsal kesimden kente olan göçler şehirleşmeyi meydana getirmiştir"
"Liberalizm ve kapitalizmin beraberinde getirdiği imkânlar şehirde toplanınca, eğitimin, sanayileşmenin ve ulaşımın bütün imkânlarından yararlanmak için kırsal kesimden kente olan göçler hızlanmıştır. Kentselleşme dediğimiz olgu, bu durumun neden olduğu haraketlilikten kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte şehirlere olan göçler alt yapı sorunun artmasına neden olmaktadır. Ani göçler ya da nüfus hareketlikleri, beraberinde kentsel bir maliyeti de getirmektedir. Bu öncelikle ulaşım alt yapısı olmak üzere aydınlatma, kanalizasyon ve su alt yapısı olarak ifade edilebilir." dedi.
Göçlerin beraberinde getirdiği sorunların ortadan kalkması için, arazi planlanmasının yapılması gerektiğini belirten Özcan, “Şehirciliğin temelini mekânsal oluşumlar meydana getirmektedir. Çünkü insanlar belli bir mekânda mutlu olmaya çalışacaklardır. Eğitim alanları, iş imkânları birlikte kompozisyon edilecektir. Sosyal ve ekonomik olarak birlikte düşünülen şematik kavramların hepsi şehirleşme ve planlamadır. Bu planlamada eğer gerekli önlemler alınmazsa şehirde ulaşım, eğitim, aydınlatma ve kanalizasyon, arıtma, arazinin kirlilik sorunu, kent silueti sorunu zamanla insanların mutlu ocağı şehirler değil, mutsuz olacağı şehirleşmeye sebebiyet vereceğinden bu sorunlara karşı önceden önlemlerin alınması gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.
İLKHA