Yeni söylemler, yeni amblemler, yeni tarzlar, farklı yenilikler yakaladığını zannedenler var! Bu bundan sonra böyle olacak naralarıyla, türlü sapkınlıkları sokaklarımıza, şehirlerimize, hayatlarımıza cebren sokmaya çalışanlar var!
Gök kubbenin Rabbine rağmen ve meydan okurcasına, sapkınlıklardan gökkuşağı devşirmeye çalışanlar var. Ellerinden tutulması-tedavi edilmesi gerekenler üzerinden nemalanmaya çalışanlar var!
Bilhassa elit kesim üzerinden, sözde sanatçılar üzerinden reklamı yapılan, dış uzantılı siyasi güruhça dalga dalga yayılan ifsat projesinden söz ediyoruz.
Asla yeni değil. Zira herkes bilir ki, bir mevzu artık sokaklara taşınmışsa, gövdesini göstermeye başlamışsa, kendine bir bayrak da bulup buluşturmuşsa, artık yerini sağlamlaştırma ve kendini topluma kabullendirme yolunda daha büyük adımlar atmak için harekete geçmiştir. Bu adımlar önce hızlanacak, sonrasında koşulacaktır. Hele meydan boşsa…
Bu ifsat projesine dair oldukça yorum kirliliği ve yorum farkı var. Henüz nedir ne değildir net olarak algılayan insanların sayısı oldukça az. Bu proje için çalışan ancak henüz neye ve hangi gayeye hizmet ettiğini bilmeyen binlerce insan var. Yıllardır filmlerde, tiyatro gösterilerinde, bilhassa dizilerde kanıksatılmaya çalışılan tipler vardı. Önce bir mizah çeşidi sanıldı mimikler-hâl ve tavırlar, sonra normalleştirildi. Daha sonraları doz arttırıldı. Şu an gördüklerimiz ve duyduklarımız, yıllar önce şaşıracağımız, hicap duyacağımız şeylerdi aslında. Ancak tepkisizlik ve duyarsızlık kuşatmış her yanı.
Dünya var olduğundan beri, hangi ifsat projesine bakarsak bakalım şu sıralamayı görmek mümkün; yaptırılmak istenen bir fiil vardır, sonra bu fiilin meşru gösterilmesi/bu fiile mecbur olunduğunun kabullendirilmesi, yine aynı fiil ne kadar uç bir fiil olursa olsun, bu şekilde bir yol izleyerek tepkileri kayda değer ölçüde azaltmak, sonra normalleştirmek ve hemen sonrasında kanıksayan insanlar arasında özendirme çalışması yapmak.
İfsat projesinde yer alan, mağdurlar veya kendilerince mağrur(!)lar arasında üç beşi belki farklı yerlerden girmiştir araya, ancak bu insanlar bizim toplumumuz arasından çıktı. Yine öyle inanıyoruz ki, yaşadıkları psikolojik ve sosyolojik yaşanmışlıkların izlerini taşıyorlar. Birileri kalkıp, tıpkı geçmişte olduğu gibi ifsadı, isyanı, sapkınlığı kamufle edip sundular bu insanlara.
Neyle mi kamufle ettiler?
Aşk dediler ve dokunmaz kıldılar sapkınlığı. Aşkın rengi olmaz dediler ve aşk kavramını ulvilikten süfliliğe indirdiler kurnazca ve hayâsızca.
Hür olmak dediler ve yüreklere, zihinlere köleliğin prangalarını vurdular sinsice.
Yine şahit olduk ki, toplumların dengeleriyle oynayanlar aynı metotları uyguladılar; kavramlarla oynadılar. Kavrayış ve algılayış kodlarını değiştirdiler, neticede bu strateji üzerinden hiç ummadığımız kitlelere ulaştılar.
Durum bu vaziyetteyken, siyasilerin, ilahiyatçıların, akademisyenlerin, tıp camiasının görüşleri acaba ne kadar yankı buluyor? Üç beş dizinin üç beş yasak aşk senaryosunun toplumu etkilediği kadar bir etki oluşmuyor ne yazık ki!
Yani sürecin fıkhi boyutu, genler konusundaki açıklamalar, tıbbi yönü vs. Bir yere kadar. Atı alan Üsküdar’ı hızla geçme yolunda.
Hz. Lut' un kavminin başına gelenleri hatırlatmamız bile bazen yetmiyor. Zira bazı gösterilerde “Lut’un kavminin çocuklarıyız!” afişlerini kullandıklarını gördük.
Bu denli uç ifadeler sapkınlığın derecesini gözler önüne seriyor. Hz. Lut'un (a.s) ıstırabını yeniden anlıyoruz. Çabaları, gayretleri sapkınlıkta ısrar edenlere yetmemişti. Kendi karısı da buna dahil! Gökten gelen azap taşlarını ısrarla celp ediyorlardı üzerlerine. Hz. Lut (a.s) çamurdan çıkarmaya çalıştıkça, onlar Hz. Lut'un (a.s) temizliğini ayıp olarak gördüler.
Tarih yine tekerrür ediyor.
Kirlenenler, temiz kalanları asla sevmezler, kabullenmezler.
Bu nedenle kirli ağızlardan teşekkür almak için, kirli yüreklerde yer bulmak için, kirli omuzlarda taşınmak için, temizlenenlere sırtını dönüp, temiz nesilleri kirletenlere göz yumanlar bir daha düşünsün.
Özellikle gençlik bu durumdaysa müsebbibi; en başta eğitim sistemidir, ahlâktan, edepten yoksun yayınlar ve sosyal çevrelerdir. Temeli çatırdayan ailelerdir.
KADEM çalışmalarına dönüp bir baksın, AİLE BAKANI, MİLLİ EĞİTİM BAKANI bir daha baksın icraatlarına. En önemlisi, bu' B-A-K-A-N-LARA' bakmak değil görmek öğretilsin.
Bunların yanı sıra geldiğimiz durumun en büyük nedeni; bir şekilde, Allah' a rağmen yaşamanın normalleşmesi. Sonra, Allah'ın emirleri üzerinde azmetmeyen iradesiz insan modellerinin oluşması.
O halde hem kendimize hem ailelerimize sahip çıkmak zorundayız. Her birey kendine ve ehline dair, azmetmeyerek topladığı yasak meyvelerini bir daha kontrol etsin. Yasak meyveler azap taşına dönüşmeden...