Bir süre önce 6-8 Ekim vahşetinin failleri olduğu iddia edilen bazı kişiler yakalandı.
“İddia” dediğimize bakmayın o vahşetin faillerinin görüntülerini herkes izledi ve onların kimler olduğu zaten biliniyordu.
Ama tutuklamalara tepki gösteriyorlar.
Kobani'yi bahane ederek şehirleri yakıp yıkan, cana, mala zarar veren, yağma ve hırsızlıklara girişen topluluk halen kendilerini mağdur gösterme yüzsüzlüğünde bulunabiliyor.
Maalesef PKK ile aynı siyasi çizgide hareket eden siyasi partinin temsilci ve yöneticileri de tutuklananlara sahip çıkıyor.
Bu da maskelerin düşmesine ve kirli yüzlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Öyle ya bu işi yapanlar “provokatörler” idi.
“Karanlık yapıların adamları sokağa çıkmış” bu vahşi fiilleri işlemiş ve eylemcileri kışkırtmıştı.
Ortaya çıktı ki, gençleri provoke edip IŞİD adı altında İslami dernekler ve HÜDA PAR'ı hedef gösterenler kendileriydi.
Ortaya çıktı ki, Amerika'nın, Almanya'nın, bölgedeki kirli istihbarat faaliyetlerinin taşeronu olarak çalışan, ortalığı karıştırıp emperyalizmin “kontrollü kaos” projesinde önemli bir rol kapmanın telaşında olanlar kendileriydi.
Her şey berrak bir şekilde ortaya çıktı.
Kobani provokasyonu sonrası hedeflenenlerin hiçbirinin gerçekleşmemiş olması, hedeflerini yeniden gözden geçirmelerine neden olmuş bu yüzden basına ve kamuoyuna utangaç mesajlar vermişlerdi.
Biri çıkıp “Önce biz saldırdık” dedi, sonra geri adım atıp her zaman kasetin takıldığı yerde takılmaya devam etti.
Biri olaylardan 2 ay sonra çıkıp “daha dikkatli bir dil kullanabilirdik” dedi.
Bu arada konuyu saptırmaya özel bir özen gösterdiler.
Amaçları tekrar maskelerini takmak ve bozulan imajı tamir etmeye çalışmaktı.
Bu arada devlet de fırsattan istifade gevşettiği yumruğunu yeniden sıkmak amacıyla adına “Güvenlik paketi” dediği bir düzenlemeye gitti.
En büyük itiraz PKK çizgisinden geldi.
Maskeler artık kâr etmiyordu.
Siz bir taraftan uyduruk özerk bölgeler müsamereleriyle ülke kamuoyunu gerecek, hükümetin sertleşmesine neden olacaksınız, öte taraftan çıkıp sertleşen kanunlara itiraz edeceksiniz.
Nereden bakarsanız bakın bu bir rezalet!
Yaptığınız çağrılarla sebep olduğunuz katliamı, vahşeti, yağmayı, hırsızlığı daha kamuoyu unutmamışken şimdi de “Güvenlik paketini” bahane edip “kıyamet koparmak”tan söz ediyorsunuz.
“Dürüst olun, ilkeli olun!” demiyorum, çünkü siyasi geçmişiniz buna müsait değil.
Ortada sebep olduğunuz vahşet olmasaydı karşı çıkacağınız özgürlükleri kısıtlayan kanunlar karşısında çok sayıda destekçi bulabilir sesinizi yükseltebilirdiniz; ama sizin derdiniz başka!
Halkın bağlı olduğu değerlerden, inançlardan kopması için girmediğiniz kılık, çevirmediğiniz dolap kalmadı.
Çarşafı aşağıladınız, kurbanı yasakladınız, ahlaksızlıklar yüklediğiniz şenliklere herkesi davet ederken, Müslümanların bayram kutlamasına izin vermediniz, fakirlere yardım için kurban eti dağıtan gençleri vahşice katlettiniz.
Şimdi herkes biliyor ki, çıkarılan kanunların özgürlükleri kısıtlayan maddelerine karşı değil de insanların mal ve canına zarar verdiğiniz “Molotof kullanma özgürlüğünüze” darbe vuracak diye kıyamet koparmak”tan söz ediyorsunuz.
Yani tepkiniz insani değil.
İslami bir tepkinizin olmadığını, aksine İslam'a karşı tepkili olduğunuzu ise artık gizlemiyorsunuz.
En azından içinizde karar mevkiinde olanların Marksist dünya görüşüne sahip ve İslam'a düşman olduğu artı net olarak biliniyor.
Maskeler tutmuyor, boyalar gerçek yüzünüzü kapatamıyor.
Aziz İslam'a ve onun aziz Peygamberine aleni bir düşmanlıkta bulunanlar var içinizde.
Bu iki yıldır D.Ü. sizin bu düşmanlığınıza şahitlik ediyor.
Kutlu Doğum konulu ya da siyer konulu etkinliklere karşı saldırgan ve tahammülsüz bir tavır sergiliyorsunuz.
Görmek isteyenler için maskeleriniz düşmüş; ama istemeyenler, gözlerini gerçeğe kapatanlar göremez.
“Allah'ın göndermiş olduklarını tebliğ edenler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter.” (Ahzap:39)