Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığına ilmi destek vermek için kurulan "Genişletilmiş İstişare Heyeti"nin İstanbul’da gerçekleştirdiği toplantıda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, " bu topraklarda bin yıldır vecd ile kutlanan mevlit kandili programları zenginleştirilerek sürdürülmeli, Kutlu Doğum Haftası ise Onun sünneti, sîreti, yüksek ahlakı ve evrensel mesajının ilmî etkinliklerle anlatıldığı bir sîret haftasına dönüştürülerek şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da 14-20 Nisan tarihleri arasında icrasına devam edilmelidir." dedi.
İslam alemi ve insanlığın ağırlaşan temel sorunlarında, fikir ve önerileriyle Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığına ilmi destek vermek için kurulan "Genişletilmiş İstişare Heyeti"nin İstanbul’da gerçekleştirdiği toplantı sona erdi.
‘Kutlu Doğum Haftası’, ‘Hicri Takvim Birliği’, ‘İmsak ve Yatsı Vakitlerinin Tespiti’, ‘Ramazanda Yayınlanan Dini İçerikli Programlar’ gibi konuların dört oturum halinde derinlemesine ele alındığı toplantının kararları Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.
Toplumsal huzuru ve barışı sağlayan en önemli unsurların başında sahih din anlayışının geldiğini söyleyen Görmez, sahih din anlayışının korunması da dini istikrar ve bütünlüğün ve ayrıca yapıcı her türlü eleştiri ortamının sağlanmasına bağlı olduğunu belirtti.
Sahih dini bilgi ve uygulamalar etrafında oluşturulacak kuşku ve tereddütler dini istikrar ve bütünlüğe zarar vereceğini, bunun da toplumsal barışın zedelenmesine yol açacağını vurgulayan Görmez, Dolayısıyla din hizmetlerinin ifası ve toplumu din konusunda bilgilendirmekle yükümlü olan Diyanet İşleri Başkanlığının saygınlığını ihlal edecek, onu itibarsızlaştıracak ve ülkemizdeki dini istikrar ve bütünlüğü olumsuz etkileyecek her türlü girişimden uzak durulmalıdır." dedi.
"Kutlu Doğum Haftasının asrın fitnesi FETÖ ile irtibatlandırılması aziz milletimizi derinden yaralamıştır"
Kutlu Doğum haftasını FETÖ projesi olarak nitelendirilmesine bir kez daha tepki gösteren Görmez, "Yirmi sekiz yıldır devletin desteği ve bütün toplum kesimlerinin katılımıyla bir bilgilenme ve bilinçlenme şöleni haline gelmiş olan Kutlu Doğum Haftasının asrın fitnesi FETÖ ile irtibatlandırılması başta Diyanet ve İlahiyat camiası olmak üzere aziz milletimizi derinden yaralamıştır. Akıl, vicdan ve iz‘an dışı bu iddia, aynı zamanda tarihi gerçeklere de aykırıdır." ifadelerini kullandı.
"Kutlu Doğum Haftası, Mevlit Kandilinin bir alternatifi değil ilmi ve kültürel bir haftadır"
Görmez, "Bu hafta asırlardır 12 Rebiulevvel’de idrak edilen mevlit kandilinin bir alternatifi değil; Hz. Peygamberin(s.a.s.) sîreti, sünneti ve evrensel mesajını anlamak ve hayata geçirmek gayesiyle uygulamaya konulmuş ilmi ve kültürel faaliyetler bütünüdür. Esas amaç, Hz. Peygamberin hayat veren çağrısının daha geniş kitlelere ulaştırılması olunca, bu etkinlik için tüm eğitim kurumlarının ve halkımızın yoğun bir şekilde katılımının daha çok sağlandığı bir zaman dilimi belirlenmiştir." ifadelerini kullandı.
"Resul-i Ekrem’i ilmi ve kültürel etkinliklerle anmanın başka bir vesilesi olan bu hafta, bidat olarak nitelendirilemez"
Resul-i Ekrem’i ilmi ve kültürel etkinliklerle anmanın başka bir vesilesi olan bu haftanın bidat olarak nitelendirilemeyeceğinin altını çizen Görmez, "Zira bir uygulamanın bidat olarak nitelendirilebilmesi için o uygulamanın itikat ve ibadetler gibi dinin temel yapısına ilişkin bir değiştirmeyi ya da bir eklemeyi beraberinde getirmesi gerekir. Oysa Peygamberimizin sünnetini ve siretini anlamaya yönelik bu haftadaki etkinlikler itikadi ve taabbudi bir konu değildir. Bu nedenle böyle bir haftanın ve anma faaliyetinin bidat kapsamında değerlendirilmesi, İslam ilim ve usul geleneğiyle bağdaşmaz.
"Etkinlikler Diyanet İşleri Başkanlığının gözetim ve denetiminde yürütülmelidir"
Görmez, "Her yıl yurtiçi ve yurtdışında otuz bini aşkın etkinliğin yapıldığı bu hafta içinde, haftanın amacıyla bağdaşmayan bazı yanlış uygulamaların tasvip edilmesi düşünülemez. Bu münferit yanlış uygulamalar bütün bir etkinliğe de gölge düşürmemelidir. Resul-i Ekrem’in hatırasına ters düşecek ve Müslümanları rencide edecek tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Etkinlikler, ilgili yönetmelik hükümlerine göre ve Diyanet İşleri Başkanlığının gözetim ve denetiminde yürütülmelidir." açıklamasında bulundu.
"Kutlu Doğum Haftası, bir sîret haftasına dönüştürülerek 14-20 Nisan tarihleri arasında icrasına devam edilmelidir"
Görmez, şöyle konuştu: "Yukarıdaki mülahazalar doğrultusunda Sevgili Peygamberimizin ve Onun doğumunun bir tartışma ve polemik konusu yapılması kabul edilemez. Bu itibarla bu topraklarda bin yıldır vecd ile kutlanan mevlit kandili programları zenginleştirilerek sürdürülmeli, Kutlu Doğum Haftası ise Onun sünneti, sîreti, yüksek ahlakı ve evrensel mesajının ilmî etkinliklerle anlatıldığı bir sîret haftasına dönüştürülerek şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da 14-20 Nisan tarihleri arasında icrasına devam edilmelidir."
Hicri takvim birliği
2016 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen ve tüm dünyadaki Müslümanlara aynı günde oruca başlama ve bayram yapma imkânı sunan Uluslararası Hicri Takvim Birliği Kongresi Kararlarının teyit edildiğini aktaran Görmez, kongre kararlarını şöyle paylaştı:
Diyanet İşleri Başkanlığı, ibadet vakitlerini geçmişten günümüze İslam âlimlerinin ve astronomların ortak görüşünü, İslam dünyasındaki müşterek uygulamaları ve bilimsel gözlem sonuçlarını göz önünde bulundurarak belirlemektedir. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığının sürdürdüğü beş yıllık gözlem sonuçları değerlendirilmiş ve Diyanet takviminde yer alan ibadet vakitlerinin doğruluğu bir kez daha teyit edilmiştir. Bu itibarla imsak ve yatsı vaktinin belirlenmesiyle ilgili tarihte ve günümüzde İslam dünyasında muteber olmayan görüşlerin gündeme getirilmesi, dini ve ilmi gerçeklerin göz ardı edilerek zihinlerin bulandırılması, halkımızın huşû içinde ifa etmeye çalıştığı ibadetlerin sıhhatinin tartışma konusu yapılması Ramazan’ın manevi iklimine gölge düşürmektedir. Bu sebeple ibadet vakitleri konusunda meydana getirilmeye çalışılan tereddütlere itibar edilmemelidir."
Ramazanda yayınlanan dini içerikli programların,, milleti inançtan ibadete, ahlaktan sosyal hayata, ilimden kültür ve medeniyete kadar hemen her alanda bilgilendirme ve bilinçlendirme için çok önemli bir fırsat sunduğunu ifade eden Görmez, "Bu itibarla programlarda, İslam’ın temel kaynaklarına dayalı sahih dini bilgi esas alınmalı, hurafelerden, ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlerden ve her türlü istismardan uzak durulmalıdır. Zor bir süreçten geçtiğimiz, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde medya kuruluşlarımız, halkımızın kafasını karıştıracak, onların dini duyarlılıklarına gölge düşürecek gereksiz tartışmalara ve polemiklere meydan vermemelidir." değerlendirmesinde bulundu.
Görmez, ‘Din İşleri Yüksek Kurulu Genişletilmiş İstişare Heyeti’ kararlarının, İslam alemi için hayırlara vesile olmasını diledi. (İLKHA)