Malumunuz HÜDA PAR'da siyaset yapan Genel Başkan Yardımcımız Sait Şahin, Eski Genel Başkan Yardımcılarımızdan M. Bahattin Temel ve yine partinin 27. dönem milletvekili adayımız Fikret Gültekin'e FETÖ'cü yerel mahkemenin verdiği hapis kararını Yargıtay onayladı.
Bir memleketin adalet eksenli tartışmaların odağında olması kadar kötü bir şey olamaz. Adalet mülkün temelidir. Memleketin emin olması, muktedirlerin beddualarda değil, dualarda yer alabilmeleri için adaletin tesisi için özel çaba ve gayretin sarf edilmesi elzemdir.
Adalet her şeyin yerli yerine konmasıdır. Kendin için uygulanmasını istediğini başkaları için de normal görmendir adalet. Aynı şekilde adalet, sana uygulanmasını doğru bulmadığını, başkalarına reva görülünce sessiz kalmamandır.
Hoşuna gitmeyecek bir satır eleştiriye kanunlar, fezlekeler, hâkimler-savcılar görev başı yaparlarken, siyaset yapana karşı kurulan kumpasa suspus kalman adil davranış ve adalet değildir.
Adalet sadece mahkemelerle tesis edilen bir şey de değildir. Adaletin etik ve ahlakî yönü çok daha farklı şeylerdir.
Göz çıkaranları tahliye edene, siyaset yapanı cezalandırana bir yorumun olmayacaksa, o zaman adil veya eşit davranıp on yılı aşkın içerde kalanlar kanunen serbest kaldıkları zaman da konuşmayacaksın veya ‘kanunlarımız gereği bırakılmışlardır, hayırlı uğurlu olsun' diyeceksin. Eşit ve ahlaki yaklaşım ile etik duruş bunu gerektirmektedir.
Hele insanların gözaltındayken hesaplarına atılan sahte emailler üzerinden ceza almalarına ses çıkarmaman kimin eline geçtiği belli olmayan yargıya prim vermekten başka bir işe yaramayacaktır.
Açıkça ifade etmek gerekir ki; imzaya gitmeyene hapis cezası, yolun ortasında vatandaşa, dengesiz araç kullanmalarına tepki gösterdi diye bıçak ve kemerlerle gözleri kör olana kadar saldıranlara serbestiyet madalyası veriliyorsa bu ülkede adalet ve hukuktan yana ciddi sıkıntı vardır demektir.
Hukuk eksenli çarpıklıklardan şunu anlamak mümkün: Ya iktidar, yargı alanındaki değişikliklerde isabet etmeyip ‘birilerinden kaçarken' başkaca ideolojik davranan ve vicdani kanaatlerine göre karar vermeyen başka ‘deruni takımlar'a dümeni teslim etti ya da gerçekten iddia ettikleri muhafazakâr-demokrat çizgisinden saparak bu hukuksuzlukları kendisi de doğru ve normal görmeye başladı.
Burada işin vahametini ortaya koyan önemli husus, siyasilere verilen bu cezalarla ilgili iktidar partisinden herhangi bir açıklamanın gelmemiş olması.
Bundan yola çıkarak denilebilir ki, burada salt işi FETÖ'nün üzerine yıkarak iktidarı masum göstermeye çalışmak söz konusu olamaz. Olan her kötülüğü FETÖ'ye, iyiliği de iktidara mal etmek doğru değildir. Ülkede onlarla koalisyon mu var ki icraatlar ona göre tasnif ediliyor? Burada gelişmelerden iktidarı sorumlu tutmak kadar doğal bir şey olamaz. Bu yanlışları iktidarın değiştirmesi lazım, düzeltmesi lazım.
Çözüm süreci ve FETÖ meselesinde uyaran hayırhahlar tekrar uyarıyor: Bu gidiş gidiş değildir. Yarın memleketin yargı meselesinde kapanmaz travmaların faturası size kesildiğinde bunun hıncının nasıl çıkarılacağını kestirmek zor değil. Şu kesin ki; adalet terazisi düzeltilmediği takdirde her hal ve şeraitte ülke zarar görecek, insanlık kaybedecek.
Yargıtay, hangi hukuki normlardan ve kanuni maddelerden yola çıkarak polisi, savcısı, hâkimi mahkûm olmuş bir dava dosyasını mahkûmiyetle sonuçlandırabiliyor?! Kim ne derse desin, vardır burada bir hinoğluhinlik. Sünnetullahın bu yönlü hükmü icra olmadan, açın iyilik kapılarını, yeniden kurun adalet terazisini ki böylece her türlü şer ve şerlilerden emin olmanın huzurunu yaşayın, yaşatın!
Adalet dolu bir dünya dileğiyle...