Günlerdir güçlü olmaktan, kuvvetli olmaktan söz ediyoruz. İslam dünyasının şiddetle muhtaç olduğu şeyin tartışmasız güç ve kuvvet olduğunu söylüyoruz.
Güç ve kuvvet denilince de aklımıza öncelikle Allah Teâla ile irtibat ve iman gücü gelir.
Fakat unutmayalım ki fiziğin, kimyanın, matematiğin, geometrinin ve diğer bilim dallarının kurallarını koyan da Allah Teâla'dır. Müslümanca bir hayat sürebilmemiz için nasıl ki Allah Teâla'nın koyduğu kuralları bilmemiz ve uymamız gerekiyorsa, güçlü ve kuvvetli olabilmemiz için de Allah Teâla'nın eşya üzerindeki kurallarını, yani Sünnetullahı en ince detaylarına kadar, ondan en iyi bir şekilde yararlanabilecek şekilde bilmemiz ve O'nun bu kurallarına uymamız gerekir.
Bu kuralları kim tespit etmişse etmiş olsun, biz onu bulduğumuzda derhal alırız, o bizim yitik malımızdır.
Meseleyi biraz daha basitleştirelim ve hayatımızda görmeye çalışalım.
Biz her yönüyle güzel bir Müslümanla karşılaştığımızda nasıl seviniyorsak, erdemli, imanlı, müttakî bir Müslümanla tanıştığımızda nasıl huzur buluyorsak, mesleğini en iyi şekilde icra eden bir kardeşimizle tanıştığımızda da aynı şekilde seviniyoruz.
Hele mesleğini bilimin kurallarına göre yürüten, bu konuda emsallerine göre daha fazla ilerleten bir kardeşimizi gördüğümüzde sadece sevinmekle kalmıyor içimizi bir güven duygusu dolduruyor öyle değil mi?
“Hikmet müminin yitiğidir ve bulduğu yerde almalıdır” Nebevi emri gereği insan mutmain oluyor.
Evet, elimizden bıraktığımız bir cismin aşağı düşmesi, suyun yüz derecede kaynaması, sıfır derecede donması, iki kere ikinin dört etmesi Sünnetullahtır, kurallardır, değişmeyen kurallardır.
Ve bu anlamda Sünnetullahı bilmek ve ondan yararlanmak, yapacaklarını bu kurallar üzerine bina etmek güç ve kuvvettir.
Bu kurallara uyarak faaliyet göstermek Müslüman bireyler için nasıl güçlü ve kuvvetli olmak önemli ise Müslüman toplumlar ve ülkeler için de bu aynen böyledir, hatta çok daha önemlidir.
Bugün emperyalistler bu ülke insanının İslami kimliğine, Müslümanca bir hayat sürmeye çalışmasına ne kadar düşmansa, teknolojik ve bilimsel adımlarına da aynı şekilde, hatta daha şiddetli bir şekilde düşmandır.
Bugün bu ülkeye kâfirler dört bir yandan saldırıyorsa, herkes biliyor ki bunun sebebi üçüncü hava limanıdır, köprülerdir, yeraltı yerüstü geçitleridir, savunma sanayiindeki hamlelerdir, kendi uçağımızı, kendi füzelerimizi imal etmeye kalkışmamızdır, enerji yollarını toplamamız ve benzer teknolojik hamlelerimizdir.
Çünkü bütün bunlar güçtür, kuvvettir, zalimler bunu istememektedir. Müslüman bireyler olarak da bu anlamda güç ve kuvvet sahibi olmalıyız.
Bunun için birbirimizi teşvik etmeliyiz, motive etmeliyiz, destek olmalıyız, birbirimizin ufkunu açmalıyız.
Unutmayalım ki bütün füzeler fiziğin, kimyanın, matematiğin ve geometrinin kurallarına göre çalışır. Kullanan ister Müslüman olsun, ister Yahudi, ister Hristiyan, isterse Kuzey Koreli komünist olsun hiç değişmez, varıp düşeceği yere düşer. Şu var ki sadece kullanım amacı değişir.