2011 seçimlerinden sonra Ak Parti temsilcilerinin hoşlarına gitmeyen her durumda karşıdakine verdikleri “%50 oyu temsil ediyoruz.” Sözü zımnen, “Sus! sen ancak bu oranı hesap ederek konuşabilirsin. Benim karşımda konuşabilmen ve Hakkı söylemen için 40 fırın ekmek yemelisin.” tavrı bizleri ve kendisine oy veren gönüldaşlarını rencide etmiştir.( Özellikle en kritik anında kendisini desteklemek için her şeyi göze alan MEMURSEN’e toplu sözleşme sürecindeki tavrı, Bakanlarından ‘İdris Naim’in “Vatandaşa takla at”, Ömer Dinçer’in “Müdürüne söyle saçlarını keserim” sözleri’ kendisine oy veren kesimi her fırsatta küçük gören üslupları… Dış İşleri Müsteşarı F. Sinirlioğlu’nun Mavi Marmara görüşmeleri ilgili “Mavi Marmara şehit aileleri karşı çıksa da Türkiye-İsrail ilişkileri normalleşecek..!" beyanları, en son da Başbakan Yrd. Bekir BOZDAĞ’ın Hayrat Vakfınca düzenlenen “6. Milletlerarası Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam Sempozyumu” ndaki tefrikaya sebebiyet veren konuşması… ne demek istediğimizi izaha yeter de artar…)
Elbette El-Hakk olan Allah, Resulünün bulunduğu bir toplum olsa bile; hakkın, kadirşinaslığın sınırlarını aşanları, kibir ve güçlerine mağlup olanları, “Huneyn’de” olduğu gibi yenilgiyi kısmi de olsa yaşatarak ikaz etmiştir ve edecektir. Çünkü “Küfür devam eder, ancak zulüm devam etmez” düsturu ortadadır.
Bu yazımızda sizlere olayları uzun uzun anlatmaktansa sorularla bir fikir egzersizi yapmanın olayı daha bir anlaşılır kılacağı kanaatindeyim.
Evet, bu yaşanan olay, ‘sadece ağaçları koruma işi’ değil. Atılan Twittlerde, “Mesele sadece gezi parkı değil arkadaş. Sen hâlâ anlamadın mı, hadi gel?” sözleri olayın bir isyan denemesi, bir ayaklanma provası olduğunu gözler önüne sermektedir. Olayı iki farklı açıdan sizlerin takdirine sunacağım:
TÜRKİYE SİYASETİ AÇISINDAN:
1- Osmanlı döneminde yaşanan ve 2. Abdülhamit’in tahtan indirilmesine sebep olan 31 Mart Olayının başlangıç yeri olan “Topçu Kışlası” ( Şuan ki Gezi Parkı’nın olduğu alan) ile AK Partiye karşı ayaklanmanın başladığı bu yerin tercih edilmesi bir rastlantı mı?
Yoksa 2014 yılında 100. Yılını bitireceğimiz 1. Dünya Savaşı’nın galibi itilaf devletlerinin Türkiye’yi yeniden dizayn etme planı mı?
2-AK Parti'de derin devlete karşı yürütülen mücadelenin sonuçlandığını, bürokrasinin önemli yerlerine atamalar yaparak, kendilerini devletin sahibi olarak görmeleri bu sebeple kurumlara ait yanlışları “Benim Yargım, benim amirim” diyerek sahiplenmeleri mi?
3-Başbakan’a iletilen il, ilçe yönetimleri ve kurmaylarının “'Her şey çok iyi gidiyor, endişeye mahal yok'” sözleri bir aldatma mı?
4- “İktidar-Güç-Otorite-zenginlik” Müslümanlar için ciddi imtihan araçlarıdır. Kontrol edilemediğinde telafisi imkânsız “afetlere” yol açabilir. Dostça eleştiri ve uyarıları bile hakaret olarak algılayan ya da “haklı da olsa kimse bizi eleştiremez” biçiminde takınılan tavrın yansıması mı?
5- “Okyanus Ötesinin” son iki aylık yoğun trafiğinin (CHP, BDP vs.) yaşanan bu olaya etkisi var mı?
6-Fetullah Gülen’in ABD’ye davet ettiği dokuz gazeteciye Recep Tayyip Erdoğan için “Güç zehirlenmesi yaşıyor'' sözünün ve yaşanan olaylar üzerine belki de ilk defa polisi eleştiren tarzda siyasetten uzak (!) bu piri faninin ifadeleri nasıl anlaşılmalı?
7- Hizmet hareketine yakın bazı gazetecilerin; A. Turan Alkan: “İntikam soğuk yenilen bir yemektir” yollu rövanşist tabiatı, onun imajını puslandırıyor. İnatçılık izâfî bir kavram; bir yerden kararlılık, sebat ve azim diye görünür; bir başka yerden “dediğim dedik” kibri diye tezâhür eder.”
Nuh Gönültaş: “Demek ki ciddi bir sorunumuz var Ankara. Ülkeyi yönetenlerin; Ben iktidarım istediğimi yaparım... Kimse bana karışamaz, kimse bana engel olamaz... Kimseye hesap vermem...”
İhsan Dağı:” Tepkiyi büyüten, demokratikleşme beklerken iktidarın ‘kimlik inşası'na yönelmesi Ne Menderes'in ne de Özal'ın ‘toplum mühendisliği' projeleri vardı…… Onların dertleri biraz kalkınma, biraz demokrasiydi. Kafalarında devlet eliyle ‘ideal toplum' kurma diye bir davaları yoktu. ideal toplum'unu inşa etme gayretinde olan ideolojik bir parti kimliğine büründü. Ancak AK Parti tabanının en az üçte biri merkez sağın hizmet ve serbestiyet çizgisinden ‘kimlik ve toplum mühendisliği' pozisyonuna savrulan AK Parti'de durmakta zorlanacaktır.”
Sözleri Başbakana bir mesaj mıydı? Bunun yanında bu yazılar, “Gezi parkı provakasyonuna “Yangına körükle gitmekten” başka ne ifade ediyor? Başbakana verilen, “bizi dinlemedin hak ettin” ifadesinin tezahürü mü?”
8- Koç Gurubunun ilk kez cemaatin “11.Türkçe Olimpiyatlarına sponsor olması” ve Koç Üniversitesinin öğrencilerini eylemlere katılımları noktasında teşvik ve tahrik tarzı uygulama ve açıklamaları bir tesadüf mü?
9- AK Parti içersinde çöreklenmiş AK Partinin kuruluş felsefesiyle uzaktan-yakından alakası olamayan güruhun var olan pastadan bir şeyler kapmak, (Rantiye, şantiye ve iş takipçiliği) AK Parti’nin misyon ve vizyonuna muhalif kimselerin (vekil ve idarecilere olan yakınlığı ve yalakalığı) sebebiyle atamalarının ve işlerinin öncelikle yapılması ile AK Parti temsilcilerinin bireysel çıkarlarını Parti çıkarları önünde görmesi halkın öfkesini tetiklemedeki etkisi ne kadardır?
10- Son dönemde gerçekleşen “Emniyet İstihbarat ve Yargı atamalarındaki” değişiklikler bu yaşananları ne kadar etkiledi?
11-Türkiye’nin son yıllarda Savunma Sanayisinde yaptığı ciddi atılımlar yerli üretimler sonucu “milyar dolarlık savunma ihracatı” kimleri rahatsız etti?
12- 03/06/2013 tarihinde “Borsa ve Gecelik faizde Türkiye ekonomisi 1 milyar dolar” kaybetti. Bu para kimlerin cebine gitti? Bu işten kim kazançlı çıktı?
13- 3. Köprüye verilen isim adı altında “Hatay, Tunceli ve Erzincan’da” yapılan eylemlerle hükümete bundan sonra hoşumuza gitmeyen işlerde “ Sizi çalıştırmayız, ülkeyi tıkarız mesajı mı” verilmek isteniyor? Yoksa birileri derin yapılarca “çıktığı hizaya” geri sokulmaya mı zorlanıyor?
14- Başbakanın “olası bir sokak gösterisinde muhalefetin etki gücünü ve alınması gereken tedbirleri görmek” için mi ifadelerinin dozunu yüksek tuttu? Yoksa yaklaşan seçim öncesi “mağdura oynamak” mıydı?
DÜNYA SİYASETİ AÇISINDAN
1-Başbakanın ABD gezisinin bu olaylar üzerine etkisi nedir?
2-Rusya ile ABD’nin Suriye konusunda Türkiye’ye rağmen anlaşıp Cenevre Konferansı kararı alarak Esed’in 2014 yılına kadar görevinde kalmasına yeşil ışık yakması ne anlama geliyor? Türkiye’nin de buna karşı hamlesi olan muhaliflerin İstanbul Toplantısının bu olaylara yansıması ne oldu?
3- ABD, Almanya, İngiltere, AB’nin yaşananlarla ilgili “aceleci ve bir o kadar da eylemcileri teşvik eden birden fazla açıklama yapmaları” neye işaret ediyor?
4- Yaklaşık bir ay önce “Alman, Fransız, İngiliz ve ABD ajanların”' sivil bir adresten sosyal medya operasyonunu başlatarak Türkiye'nin birçok şehrinde insanların sokaklara dökülmeleri yönündeki telkin ve teşvikleri bir tesadüf mü?
5- CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Avrupa’da “Esad ile Erdoğan’ın farkı yoktur sözleri,” öncesinde Reyhanlı’da denenen bir oyun; arkasından bu eylemler…Bu gösterilerde “orantısız güç” sonucu yaşanacak ölümlerle Batı’nın Erdoğan’ın şahsında vermek istediği “İslamcıların Esed’den farkı yoktur mesajı mı?”
6- M. Mursi, Raşid Gannuşi gibi liderlere bu olayla Recep Tayyip ERDOĞAN üzerinden verilen “Bize karşı ‘Hayır’ deme şansınız yok” mesajı mı?
7-ABD Başkan Yardımcısı Biden, Türkiye’de süren protestolarla ilgili olarak "Türkiye’nin geleceği Türkiye halkına aittir, başka hiçbir kimseye değil. Ama ABD sonuca kayıtsız kalacak gibi görünmeyecektir" sözleri ne anlama geliyor?
Bizim ileri sürdüğümüz bu soru ve ön görüler “devede kulak.” Elbette Başbakan’ın elinde daha geniş ve sağlam bilgiler vardır. Bu ülke “2007 yılında 411 sayısının 11 rakamından, bugün de % 50 seçmenin birkaç binden küçük” olduğunu mu gördü? Kalın selametle…(Ahmed Saidi)