Bu son seçimler, gerçekten çok büyük ders ve ibretlerle doludur. Bu nedenle bir kadavra olarak masaya yatırılıp siyaset ve toplum ile uğraşan insanların istifadesine sunulmalıdır. İktidarın da muhalefetin de bu seçimi bir ayna olarak önlerine koyup kendilerini kendi gözleri ile görmeleri çok faydalı olacaktır.
Muhalefet cephesinde bir gariplik vardı bu defa. Siyasetlerinde bir ağırlık, bir birliktelik, ortak düşman karşısında bir biri ile karşıt uç anlayışların güç birliği vardı. Bu kadar zıtlığın bir arada bulunabildiği nadir süreçlerden birini yaşadık. Bir daha olur mu emin değilim. Bunu sadece iktidarın düşmanlaştırıcı, ötekileştirici, şeytanlaştırma siyasetinin neticesi olarak görmek bana göre çok yetersiz bir tarif olur. Ömründe belki ilk defa muhalefet, ciddi bir siyaset yaptı. Yiğidi öldür hakkını yeme demişler. Ancak bunun ciddi ve bu güne kadar muhalefette olmayan bir akıl olduğunu hemen söylemek durumundayım. Bu aklın nereden geldiğini belki zaman gösterecektir.
Ama asıl ibret alınacak şey, iktidar cenahındaki vaziyettir. Evrilen siyasetin geldiği noktayı görmek babından tarihi bir tecrübe olmalıdır bence. İktidar partisinin yıllar içerisinde ilkesel birlikteliğin, nasıl da menfaat topluluğuna dönüştüğünün aslında ibretlik bir fotoğrafı çıktı önümüze. Menfaat siyaseti, Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi gerçekten de canavarlıktır. Bu canavar, yıllardan beri iktidar tarafından büyütülüp duruluyordu. Nihayetinde bu canavar öyle bir iriliğe ulaştı ki artık kimse onu ne kontrol edebiliyor ne de besleyebiliyordu. Öyle ki koskoca devlet hazineleri dahi kifayet etmez duruma geldi.
Menfaat illeti öyle bir şeydi ki alışkanlığa dönüştüğünde o muslukları kapatamadığınız gibi sınırlama dahi koyamıyorsunuz. Hep uyuşturucunun insan bünyesinde oluşturduğu bağışıklıktan söz ederiz. Bünye bu maraza alıştığında, artık devamlı almak durumundadır. Onu kesmeye çalıştığınızda bünye ciddi bir reaksiyon ortaya koyarak hırçınlığa, saldırganlığa, çevreye zarar vermeye, harakiriye ve neticesinde de ölüme götürmektedir. Menfaat canavarı da maalesef bundan geri değildir. Son yıllarda iktidarın etrafında kümelenen insanların ortak paydası, iktidar nimetleri ve menfaat olmuştu. Büyük aileleri, büyük insanları yandaş olarak tutmanın yolu, ihalelerin önünü açmaktan ya da büyük rantların onlara tahsis edilmesinden geçer hale geldi. Bu, artık bir geleneğe, değişmez bir realiteye dönüştü. Siyasetin merkezine gücü olanlar, oyları çok olanlar alındı. Güçsüzlerin, zayıfların sesi işitilmez oldu.
Hiçbir şey baki olmadığı gibi menfaat da baki değildir. Gücün tabiatında oburluk vardır. Az ile yetinmez. Gün gelip de peşkeş çekilen kamu malları, suyunu çekince o dost sandığın, o dava arkadaşı, yoldaş veya kaderdaş bildiğin insanların birer canavara dönüştüğünü, saldırganlaştığını, düşmanlaştığını; benim olamıyorsa hiç kimseye de yar etmem diyerek karşı cenaha geçtiğini görüyorsun. Yani aslında iktidar, celladını kendi elleri ile besledi.
Seçim sürecinde hep beraber müşahede ettik. Karşı mahalleye geçenler aslında fikirsel bir ayrılık saiki ile değil, belki iktidardan almak istedikleri adaylıkları, rantı, menfaati alamadıkları için saf değiştirdiler. İşin kötü tarafı, karşıya geçenlerin önemli bir kısmı karşıya geçtiğini sezdirmedi bile. Siz onları kendinizle birlikte ve aynı safta sanırdınız. Öyle görünürlerdi veya. Ancak hakikatte içten içe büyük bir ihtiras, kin ve rekabet, safları darmadağın etmişti. Bu dağınıklığı, bu keşmekeşliği görecek basiret de, feraset de kaybolmuştu.
Uzun süre devam eden iktidarlar için bu risk her zaman vardır. Ancak ilkesel siyaseti esas alan dava hareketlerinde bu akıbet, gerçekten çok ağır bir neticedir. Böyle olmamalıydı. Madem böyle oldu, o zaman dersler çıkarılmalı ve büyük bir değişim, yenilenme ve özeleştiri ile telafi edilmelidir. Samimi ve mütevazı bir şekilde yapılan hatalar kabul edilmelidir.