Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Olgun verdiği konferansta; Hz. İsa’nın Batı düşünce sistemi içerisinde anlamlandırıldığını, Batı’nın kendi kültürel amaçları ve toplumsal normları çerçevesinde tanımladığını belirtti.
Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından 2011-2012 Akademik Yılında başlatılan ve geleneksel hale getirilen Çarşamba Konuşmalarının 6. serisinin ilk buluşması gerçekleştirildi.
İlahiyat Fakültesi hocaları ve öğrencilerinin katıldığı programda, Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Olgun, ‘Hz. İsa’nın Mesajı: Tuz ve Işık Olmak’ konulu bir konferans verdi.
Konferansta Hıristiyan dünyasının Hz. İsa’yı olduğundan çok daha farklı tanımladığını belirten Prof. Dr. Olgun, “Amentü maddelerini okurken meleklere imandan, kitaplara imandan ve peygamberlere imandan bahsederiz. Hiçbir Peygamberi diğerinden ayırmadığımızdan bahsederiz. Peki, Hz. Peygamber’in yanı sıra Hz. İsa bizim için neyi ifade ediyor? Hangi dinin peygamberidir, hangi kavme peygamber olarak gönderilmiştir, mesajı nedir? Biz maalesef genellikle Hz. İsa’yı İslam dini geleneği içerisinde hep göğe yükselmek ve ahir zamanda yeryüzüne yeniden inmek boyutu ile tartışırız. Hz. İsa denince hep çıktı mı çıkmadı mı, indi mi inecek mi, ne zaman inecek, hadisler sahih mi gibi konularda enerjimizi hep buraya harcarız. Aslında, Hz. İsa ne anlattı, halkına ne söyledi, kavmine ne tür bir tebliğde bulundu sorularının cevapları bahsettiğim konuların hep arkasında kalmıştır.” dedi.
Olgun, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Dikkatinizi çekmek istediğim ikinci husus da var: Kur’an-ı Kerim elbette Hz. İsa hakkında bize bazı bilgiler veriyor. Nasıl dünyaya geldiği ile ilgili, O’nun mucizeleri ile ilgili, O’nun çarmıha gerilmediği ile ilgili bilgileri veriyor. Kur’an dışında çok enteresan kaynaklarımız da şudur: O da İncil metinleridir. Özellikle Matta İncili diye bahsedeceğimiz halen Hıristiyan kilisesinde kullanılan İncil metinleri, Hz. İsa’nın mesajını bize ileten çok enteresan bir kaynaktır. Belki eski dinlere ait, kutsal kitaplara ait bilgiler ve veriler bize iman kaynağı olmaz, ama en azından bilgi kaynağıdırlar.” diye konuştu.
“Günümüzde yaşayan Hıristiyanların Hz. İsa ile uzaktan yakından alakası yoktur”
Konferansın konusunu ‘Tuz ve Işık Hz. İsa’nın Dağ Vaazı’ isimli kitabına dayandıran Prof. Dr. Olgun, “Hepimizin aslında bir mümin olarak toplum içinde tuz ve ışık misyonunu yerine getiren havariler gibi olmamız gerektiğini fark etmiş olacağız. Hz. İsa havarilerine şöyle diyor: “Siz yeryüzünün tuzu ve ışığısınız.” Biliyorsunuz, tuz kokarsa artık hiçbir şeyi kurtarmak mümkün değildir. Tuz; tazeler, yeniler, korur. Işık da bildiğiniz üzere aydınlıktır. Günümüzde yaşayan Hıristiyanların Hz. İsa ile uzaktan yakından alakası yoktur. Hz. İsa, Hıristiyan Batı dünyasınca kendi çıkarları doğrultusunda kullanılmıştır. Kilise duvarlarında çizdikleri resimlere bakınca bunu görebiliyoruz. O resimlerde Hz. İsa bir Ortadoğulu gibi değil. Sanki bir Avrupalı, renkli gözlü çizmişler. Her gün spor yapan, vücudu fit bir pop stara benzetmişler. Hz. İsa’yı kendileri için kabul edilebilir bir hale soktuklarını görüyoruz. Yakın zamanda genetik biyologlar Hz. İsa’nın muhtemel tarihsel görüntülerini elde ettiklerini iddia etmişlerdi. Mesela Kudüs’te miladi ilk asırda yaşayan erkek profillerinin kafataslarının ortalamasını alarak bir Hz. İsa figürü ortaya çıkarmışlar. O kiliselerde asılan kişiyle uzaktan yakından alakası yok.” ifadelerini kullandı.
“Hz. İsa’yı bu sakat fikirlerden kurtarmalıyız”
Hz. İsa’nın Batılılaştırılmasını gösteren örneğin Hz. İsa’nın batı düşünce sistemi içerisinde anlamlandırılması olarak da değerlendiren Prof. Dr. Olgun, “Hz. İsa’yı Kur’an ve İslam kaynaklarında ne iş yaptığını bilmiyoruz. İncil kaynaklarında da tam olarak bu söylenmiyor. Daha çok çarşı, pazar, bağ, bahçe gezen ve yarı çıplak dolaşan bir gezgin vaiz görünümünde. Hz. İsa’nın Batı kapitalist düzeninin içerisinde yer alabilmesi için O’nun da kapitalistleştirilmesi gerekiyordu. Ve şöyle bir tez ortaya atılıyor. Hz. İsa yarı çıplak, köy köy, kasaba kasaba dolaşan bir vaiz değil, küçük çapta emlakçılık yapan biri. Söylemek istediğim bizim peygamber olarak algıladığımız Hz. İsa, Hıristiyan batı dünyasının kendi kültürel ve toplumsal normları çerçevesinde yeniden inşa edilmiş, yeniden tanımlanmıştır. Dolayısıyla, Müslümanlara düşen en önemli görev, bir peygamber olarak Hz. İsa’yı bu sakat fikirlerden kurtararak İslam’ın bütün peygamberlere verdiği o şerefi, o değeri vermek, Hıristiyan kiliselerindeki o resimlere terk ettiğimiz Hz. İsa’yı oradan kurtarmaktır.” şeklinde konuştu.
İLKHA