Geçtiğimiz günlerde Gaziantep’te başörtüsünden dolayı okula alınmayan kızının hakkını arayan anneye 2 yıl 10 ay hapis cezası verilmişti.
Olay her açıdan bir skandaldı; ama garip bir sessizlik vardı.
Basının ilgisizliği duyarlı bazılarının dikkatini çekmiş.
Bir internet sitesi şöyle bir başlık kullanmış: Basın, kör, sağır ve dilsizi oynuyor.
Gerçekten de tuhaf bir durum var.
Basın genelde haber peşinde koşarken bazen de bu şekilde haberleri görmezden gelebiliyor.
Süt tartışmaları ve başkanlık tartışmaları çevresinde yaşanan polemikler basının gündeminden düşmüyor.
Öte taraftan en temel insan hakkı bir tarafa atılıyor.
Laik ve kemalist solcular zaten düşmandır başörtüsüne. Onların tutumunu garipsemiyoruz.
Liberallerin de taktıkları maskeleri iyice düştü, onları da umursamıyoruz.
Peki ya dindarlar ve muhafazakârlar…
Şimdi şu tabloya iyice bakın.
Muhafazakâr basın başbakanı takip ediyor. Başbakanın gündeminde bir futbol maçı sonrası yaşananlar var.
Öyle birkaç dakikalığına değil uzun uzun konunun üzerinde duruyor başbakan.
Ahlaktan, fair play’den söz ediyor.
Bu arada kendince iyi örneklerden de söz ediyor.
Başbakan Kadın voleybol takımının başarısıyla ne kadar gururlandığını söylüyor. Çarşaflı bir Müslüman kadın insani ve İslami bir hakkını talep ettiği için cezalandırılıyor.
Muhafazakâr bir hükümet…
Yarı çıplak voleybolcularla gururlanan eşi örtülü bir başbakan…
Müslümanca yaşamaktan başka bir talebi olmayan çarşaflı bir kadına hapis cezası…
Nereden baksan çelişki!
Şimdi yeniden başa dönelim.
Olay nerede yaşanmış bir daha bakalım: “Gaziantep Şehit Kamil İMKB İlköğretim Okulu öğrencisi Şüheda Çevik’in annesi Güllü Çevik. Şüheda başörtülü olarak okumak istiyor. Ama idareciler engel çıkartıyor. Annesi Güllü Çevik de kızının başörtülü okuyabilmesi için didiniyor, okula alınmayan, kış şartlarında kapıda bekletilen kızının eğitim hakkının gasp edilmesine itiraz ediyor. Israr ediyor ve gözaltına alınıyor.
Yargı süreci sonunda 10 Mayıs’ta yapılan karar duruşmasında 2 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılıyor."
Olayın Gaziantep’te ve ismi Şehit Kamil olan bir ilköğretim okulunda olması ibret verici bir durumu gözler önüne seriyor.
Şehit Kamil ile ilgili kısa bir bilgi vereyim önce:
“Öğretmen Yüzbaşı İbrahim Keleş, “Savaşlarıyla-Savunmalarıyla Gaziantep” adlı kitabında “Şehit Kamil” olayını bakın nasıl anlatıyor:
21 Ocak 1920 günü akşama doğru İnönü Caddesi’nde, askeri fırın önünden 12 yaşlarındaki oğlu Kamil ile geçmekte olan bir kadına, fırındaki “Fransız”lardan iki sarhoş nefer, yılışık bir eda ile saldırarak peçesini açmak istemişlerdi.
Mehmet Kamil, anasını savunmak için Fransızlara taşla hücum etmiş ve iki bedbaht tarafından süngülenerek şehit edilmişti.”
Şimdi tabloya bir daha bakın.
Voleybolcu kızlar, İslami tesettürden uzak duruşlarıyla sarhoş Fransız askerlerinin temsil ettiği değerleri yansıtıyorlar.
Güllü Çevik de Şehit Kamil’in iffetli annesinin sahip olduğu değerleri savunuyor.
Eşi örtülü başbakan, Güllü Çevik’in uğradığı mağduriyet için hiçbir şey söylemiyor, hiçbir şey yapmıyor; ama voleybolcu kızlarla gurur duyuyor.
Başbakan yargıya karışmıyor diye düşünebilirsiniz; ama öyle değil.
28 Şubat soruşturmasına bile müdahale etmedi mi? Başbakan voleybolcu kızlarla gurur duyuyor.
Güllü Çevik’i şikayet eden okul müdürüyle, gözaltına alan polisle ve cezayı veren hakimle de gurur duyuyor mu bilmem.
Ama biz Müslümanca davranan Güllü Çevik’le gurur duyuyoruz.
Gelelim size sevgili okurlar.
Hala “Neden basın bu konuya ilgisiz?” diye düşünüyor musunuz?
Doğruhaber Gazetesi