Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri ve buna karşılık Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın tepkisel açıklamasına kilitlendi gibi.
Erdoğan'ın anlaşılamayan serzenişi, Arınç'ın üslubunun uygun olup olmadığı gibi konular tartışılırken, basında ve sosyal medyada ağır suçlamalar yer almaya başladı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in sözleri ise meseleyi çok farklı bir mecraya taşıdı.
Gökçek, Arınç için “Paralel yapının adamı” anlamına gelecek sözler söyleyince, Arınç'tan daha sert bir karşılık geldi: Melih Gökçek Ankara'yı parsel parsel sattı, paralel yapıya arsalar verdi, okul ve yurtlar yaptırdı.
Abdülkadir Selvi, Ak partinin “birlik, bütünlük büyüsünün bozulduğunu” iddia etti ve yazdığı yazılarıyla Erdoğan'ın çöküşünü bekleyen çevreleri mest etti.
Ellerini ovuşturanlar, çöküş naraları atmaya başladılar.
Bu toz duman içinde Erdoğan'ın söyledikleri unutulur gibi oldu.
Evet, Erdoğan o sözleri neden söylemişti?
Daha doğrusu önce Erdoğan'ın neler söylediğine kısaca bir bakalım.
Ukrayna dönüşü gazetecilerle sohbet eden Erdoğan, “Halen bu ülkede Kürt sorunu olduğunu söyleyenler siyasi Kürtçülükten rant sağlıyor. İzleme Heyeti gibi adımlar istismara açık. Başbakan Yardımcısının, şu an parlamento içinde olan bir grupla Dolmabahçe'de yan yana o resmi vermesini de şahsen doğru bulmadım” ifadesini kullandı.
Sadece bunları da söylemedi Erdoğan.
“Buna ‘Çözüm Süreci' dedik. Bu Kürt sorunundan ari bir süreçtir. Kürt sorunu ifadesini kullananlar, hâlâ ret, inkâr, asimilasyon politikalarının devam ettiğini sanıyor.”
“Diyarbakır meydanındaki anneler niçin ağlıyorlar? Evlatları dağa kaçırıldığı için. Bu anneler Kürt değil mi? Kürt. Beşinci kattan atılan Yasin Börü, Kürt değil mi? Kürt.”
Pkk'nin silah bırakması konusunda ise “Uygulamayı görmeden inanmayız” diyen Erdoğan, yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Pkk'nin silah gücü ile baskı yaptığını ima etti.
Peki, Erdoğan'ın söyledikleri konusunda Akdoğan'ın ve diğer hükümet üyelerinin bir bilgisi yok mu?
Erdoğan'ın önüne geldiği iddia edilen ve Pkk'nin yerleşim yerlerini silah deposu haline getirdiğini belgeleyen istihbarat raporlarından hükümet habersiz mi?
Habersiz olmalarına imkân yok!
İki taraf da birbirine güvenmiyor ve iki taraf da zaman kazanmaya çalışıyor.
Tabii sürece bir yerlerden dahil olan başka aktörler de var.
Süreci Kürt sorunu üzerinden ya da silah bırakma üzerinden değil Pkk'nin meşrulaştırılması üzerinden yürütüyorlar.
Rojava'da hâlihazırdaki durumda ilk adımı atan Amerika ve AB, şimdi HDP ve Demirtaş üzerinden yeni bir projeyi devreye sokmaya çalışıyor. CHP'den HDP'ye oy aktarımı ve kullanıma elverişli İslamcılar üzerinden bir çalışma yürüterek HDP'nin barajı aşması ilk hedef olarak gösteriliyor. İkinci aşamada ise Pkk'nin silahıyla kabul edilmesinin Türkiye kamuoyuna kabul ettirilmesi yönünde bir medya operasyonu yürütülecek.
HDP'nin işlevi sadece birilerinin hesabına iş görmekten ibarettir.
Bir metnin virgülüne bile karışamayacağını söyleyen ve her talimatı yerine getirmeye hazır bir HDP ile “müzakere masasına” oturma aslında örtülü olarak uluslararası güçlerin meseleye müdahil olmasını kabullenmektir. İzleme kurulunun kapısını açmak ise bu müdahalenin aleni ve resmi olarak yapılması anlamına gelir.
Süreç adım adım bu noktaya doğru gidiyor ve herkes yaşananları görüyor.
Erdoğan'ın açıklamalarını bağlamından kopardığınızda elinizde sadece “Kürt sorunu yoktur” ve “İzleme kuruluna karşıyım” açıklamaları kalıyor.
Aslında olan şey şu: Erdoğan, çatışmasızlık ortamının bozulması ihtimalinden korktuklarından dolayı yaşananları okumaktan çekinenlerin bulunduğu bir ortamda sadece “kral çıplak” dedi, başka bir şey değil.
Pkk silah bırakmıyor ve Pkk'nin güçlü olduğu her yerde silahın etkisinden dolayı sivil siyasete imkân kalmıyor.
Kuzey Kürdistan kadar Rojava'da da aynı sıkıntı söz konusu.
Kimse Işid tehlikesinden yola çıkarak Pkk silahının haklılığından söz etmesin, çünkü doğru değil. Rojava'da Işid ile bir problem yokken Pkk'nin paralel örgütü olan Pyd'nin baskılarından dolayı yüz binlerce Kürt bölgeyi terk etmek zorunda kalmış ve Güney'e sığınmıştı.
Aslında görmekten korkmayanlar için her şey ortada.
Pkk'nin hâlihazırda tek muhatap alınmasının tehlikeli bir şey olduğu konusu daha önce Hüda Par yetkilileri tarafından defalarca dile getirilmişti.
Yine Kürtlerin yoğunlukta olduğu şehirlerin silah deposu haline getirildiği ve hatta büyük şehirlerde de silah yığınağının yapıldığı ve pkk'nin şiddet üzerinden HDP'ye alan açmaya devam ettiği konusu defalarca Hüda Par tarafından dile getirildi.
Ancak hükümet içerisinde söz sahibi bir kesimin bunu görmezden gelmesi hâlihazırdaki tiyatronun devamına neden oldu.
Ama ortaya şöyle bir gerçek de çıktı.
Yüksek sesle dillendirilmese de Hüda Par'ın ayağı yere basan söylem ve politikalarının dikkatle takip edildiği görüldü.