Olağanüstü Hal ile birlikte güvenlik soruşturmaları toplumu mağdur edecek boyuta ulaştı. Bu durumun toplumdaki iç barışı tehdit ettiğini belirten hukukçular yetkilileri uyardı.
Birçok insanın basit sebeplerle güvenlik soruşturmasına takıldığını, insanların çalışma özgürlüklerinin ellerinden alındığını, yasal derneklere üye olmanın bile güvenlik soruşturmasına takılmak için yeterli sayıldığını ifade eden hukukçular bu haksız uygulamalardan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizdiler.
"Güvenlik soruşturmaları sağlıklı yapılmıyor"
Güvenlik soruşturmalarının oluşturduğu mağduriyetleri İLKHA’ya değerlendiren Avukat Rıdvan Yapıcıoğlu, "Son dönemlerde özellikle Olağanüstü Hal KHK’larıyla birlikte toplumda güvenlik soruşturmaları ile ilgili bazı çekinceler, bazı olumsuz düşünceler oluşmuş durumdadır. Özellikle taşeron işçilerin işe alınması esnasında yapılan bu güvenlik soruşturmalarında bazı sıkıntılar bize de nakledilmekte, toplum da bu konuda haberdar olmaktadır. İncelemelerin çok sağlıklı yapılmıyor olmasından kaynaklı olarak bazı kişiler mağdur olmaktadır. Cezaların şahsiliği ilkesi maalesef bu güvenlik soruşturmalarında çok da dikkate alınmıyor. Kendisi ile ilgili herhangi bir cezai işlem veya suç teşkil edecek herhangi bir şey yokken şahıslarla ilgili güvenlik soruşturmalarının olumsuz neticelenmesinin ardında geniş ailesinde bazı kişilerin bir şekilde haklarında soruşturma açılmış olmasından kaynaklı olarak bazı çalışma haklarının gasp edildiğini görmekteyiz." dedi.
"Adalet ve suçların şahsiliği ölçüsüne riayet etmek gerekiyor"
Güvenlik soruşturmalarına karşı olmadıklarını, ancak bunu yaparken adalet ve suçların şahsiliği ölçüsüne riayet etmek gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, "Bu güvenlik soruşturmaları tabi ki devlet nezdinde çalışacak kişilerle ilgili olarak yasal çerçevesi içerisinde ve insan haklarına uygun bir şekilde yapılması söz konusu olduğunda kimsenin itirazı olmayacaktır. Maalesef kolluğun da bu konuda yetersiz çalışmalarından kaynaklı olarak birey kendisinin işlemediği bir suçtan, kendisinin sorumlu tutulamayacağı bir eylemden dolayı güvenlik soruşturmalarına takılabilmekte… Yine bazı şahıslar legal derneklerde, gönüllü kuruluşlarda çalışmalar yaparken veya bunların çalışmalarına katılmış olmasından kaynaklı olarak devlet nezdinde sakıncalı ibaresi bulunmakta ve bu şekilde yine bunların da çalışma özgürlükleri ellerinden alınmaktadır. Anayasamızda suçun şahsiliği ilkesinin yanında tabi bir de çalışma hakkı da vardır. Bu şekilde gerekçelerle kişilerin çalışma hakkının alınması hem Anayasaya aykırı hem de Evrensel İnsan Haklarına da aykırılık teşkil etmektedir." diye konuştu.
"İftira ve haksız ithamlar hem kişiyi hem de ailesini mağdur ediyor"
Meydana gelen çoğu mağduriyetin haksız itham ve iftiralardan kaynaklandığını vurgulayan Yapıcıoğlu, "Ayrıca bir sorun var ki, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra birçok kişi kendi aralarındaki husumetten kaynaklı olarak bazı şahıslar hakkında yerli yersiz ithamlarda bulunmuş ve bunlarla ilgili olarak BİMER’e, CİMER’e veya savcılıklara ihbarlarda ve şikâyetlerde bulunmuşlardır. Bunlarla ilgili olarak herhangi bir suç şüphesi dahi yokken haklarında soruşturma açılıyor olması bunların sabıkasında veya GBT’sinde yer aldığından kaynaklı olarak ileriki aşamalarda önlerine çıkabilmektedir. Son yapılan yasal düzenlemeler de soruşturma açılmadan önce ön soruşturma yapılması ile ilgili bir düzenleme getirilmiş ise de bu yeterli olmadı. Bir şahıs ile ilgili olarak bir şikâyet varsa herhangi bir şekilde bu şüpheler giderilmeden, somut deliller ortaya konulmadan soruşturma aşamasında geçirmiş olmasından kaynaklı olarak hem toplum nezdinde lekelenmiş hem de kendisi ve ailesi geleceği noktasında bir yaptırıma uğramış, herhangi bir şekilde bir güvenlik sorusu soruşturmasından geçemez hale gelmiştir." ifadelerini kullandı.
"Toplumun iç barışına yönelik bir tehdit"
Yapıcıoğlu konuşmasının devamında şunları söyledi: "Tabi ki bu toplumda, toplumun iç barışına yönelik bir tehdittir. Bu güvenlik soruşturmaları yapılırken kamu gücünü elinde bulunduranların, kolluk kuvvetlerinin ve idarenin daha dikkatli davranması gerekmektedir. Zira bu şekilde yapılması hem insan haklarına hem anayasaya aykırıdır; hem de bu durum kişilerle ilgili olarak toplum içerisindeki bu barışın devamını sağlayabilecek dinamiklerin temelinden sarsılmasına sebebiyet verecektir."
Yetkililere uyarılarda bulunan Yapıcıoğlu, dış tehditler altında bulunan Türkiye’de birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğu bir dönemde güvenlik soruşturmalarının toplumun önemli bir kesimi mağdur etmesinin iç barış ve huzuru tehdit ettiğini kaydetti.
"Her zamankinden daha çok birlik ve iç barışa ihtiyacımız var"
Yapıcıoğlu son olarak şu ifadeleri kullandı: "Bölgenin son süreçteki durumu da göz önüne alındığında aslında ülkenin topyekûn bir hedef haline getirildiği de görülmektedir. Özellikle bu süreçte toplumdaki iç barışın sağlanması, toplum dinamiklerinin birbirlerine kenetlenmesi önem arz etmektedir. Bu süreçte bir güvenlik soruşturması veya başka sebeplerle toplumun, bazı kesimlerin küstürülmesi bu toplum dinamiklerinin kenetlenmesine de zarar verecektir. En çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda böyle bir durumun oluşmasını tabi ki kimse istemez. Ancak bunun neticesinin ortaya çıkmaması açısından da idarenin, yetkiyi elinde bulunduran kişilerin bunu daha hassas bir şekilde toplumun huzurunu, barışını sağlayacak şekilde düzenlemeler yapması da zaruret arz etmektedir."
İLKHA