Halep, şu an İslam ümmetinin içerisinde bulunduğu halin resmidir adeta. Çocukların canı, belki hiçbir zaman bu kadar değersiz sayılmamıştı. Kadınların namusu bu denli ayaklar altına alınmamıştı. Ve Müslüman kanı bu denli pervasızca heder edilmemişti. İntikam ve kin ile etrafa vahşet saçanlar, İslam ümmetinin dokusunu ve zihinsel doğasını tahrip ediyor. Belki de sonraki nesillere de sirayet edecek keskin bir kutuplaşmanın fay hatları döşeniyor. Akıl, fikir dumura uğramış. Din ve iman, devre dışı bırakılmış. Vicdanlara pranga vurulmuş. Zaten bunların felç olduğu bir zeminde insan, en vahşi yaratıktan daha tehlikelidir. İşte şu an yaşanan tam da budur. Biz Yezidleri, Haçlılarla ittifak yapanları ve Haçlılarla beraber Müslüman kanından derya oluşturanları tarihe has zannederdik. Ve bir türlü o dönemdeki insanların nasıl böyle bir vahşete imza attığını anlayamazdık. Bu nasıl olabilir, diye kendi kendimize sorardık. İşte bunun cevabı Halep'te… Yezitler, Haçlılarla koalisyon kurup, bu ümmetin beldelerini evlatları ile beraber yok ediyorlar. Medeniyetimiz Yezitlerin eli ile toza toprağa gömülüyor. Harre vakası nasıl oldu, derdik. Medine'de sahabe kızlarının namusuna nasıl el atılmış, sahabelerin çocukları nasıl katledilmiş, bunu anlayamazdık. İşte cevabı Halep'te… Siyaset en kutsal olunca, siyaset dinin yerini alınca; iman kalpten çıkıp, İslam kaftanı sırttan düşüyormuş. Ve Yezitler, tarihten fışkırıp İslam ümmetini her tarafını mezbahaneye ve kan denizine çevirdiler. Ve her yer, birer Kerbela oldu. Kerbelalarımız bitmedi, işte Halep…
Hiçbir siyasi çıkar ve hesap, masum çocuklarımızın canından daha değerli değildir. Hiçbir maslahat, kadınlarımızın namusundan daha değerli değildir. Bu ümmetin aziz peygamberi, Müslüman bir kadının namusu için ordu hazırlamış ve Müslümanları cihad meydanına sevk etmiştir. Ama bu gün Halep'te kadınlarımızın namusu pay u mal ediliyor. Gayretsizlik hiç bu kadar zirve yapmamıştı herhalde. İslam ümmeti içerisinde çıkan ve bu ümmetin Moğolları olan zalimler, İslam ümmetini her geçen gün daha fazla yaralıyorlar. Bu çağımızda emperyalistlerin İslam ümmeti için biçmiş olduğu bir yol haritası vardır. Maalesef bizim için kazılan mezara, gözü kan bürümüş zalimler yüzünden kendi ayaklarımızla gidiyoruz.
Şu an büyük bir felakete ramak kalmış. İslam ümmetinin büyük bir kısmı, başta mezhep savaşı olmak üzere, kendisini büyük bir savaşın içerisinde bulabilir. Bu tehlike her geçen gün büyüyor. Artık küresel şer güçler bizim yol haritamızı belirliyor. Ne zaman savaşıp ne zaman barışacağımıza da onlar karar veriyor. Aslında bu gerçek, tablonun vehametini ortaya koyuyor. Asıl problemimiz de budur. Ya irademizi hep beraber ele alıp kendi kararlarımızı biz veririz ya da hep beraber zillet içerisinde bize biçilen esaret gömleğini giyeriz. Artık savaş ve kaos değirmeninde benliğimizle beraber bütün değerlerimiz öğütülmeden, savaşı problemlerimizi çözen bir seçenek olmaktan ebediyen çıkarmalıyız.