Hak ihlallerine karşı vicdan sahibi olan herkesi ses vermeye davet ediyoruz

​Mısır'da yaşanan hak ihlalleri ile ilgili konuşan Avukat Gülden Sönmez, İslam dünyasının farklı coğrafyalarında yaşanan zulüm ve hak ihlallerine karşı, özelde İslam ülkelerini ve dünyada vicdan sahibi olan herkesi ses vermeye davet etti.

Mısır'da yaşanan askeri darbe sonrasında yaşanan hak ihlalleri ve diğer İslam beldelerinde yaşanan zulümlerle ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Avukat Gülden Sönmez, vicdan sahibi herkesi yaşananlara karşı tavır almaya, zulümlere karşı ses vermeye davet etti.

Dünyanın dört bir tarafında haksızlıkların, zulümlerin yaşandığını, özelde ise acı çekenlerin, hapsedilen ve işkence gören insanların Müslümanlar olduğunu hatırlatan Sönmez, "Bu durum Suriye'de de Arakan'da da Doğu Türkistan'da da aynı. Zalimler, kimi zaman Rus kimi zaman Çin kimi zaman Amerika kimi zaman israil olsa da kimi zaman da kendi toplumumuzdan çıkan ve zalimlerle iş birliği yapanlar olduğunu görüyoruz. Bu durum, bir taraftan mazlum insanların üzerindeki zulmü kaldırmak adına bir şeyler ortaya koymak için sorumluluğumuzu hatırlatsa da bir taraftan da bu durumun değişmesi, Müslümanların zulüm görmesinin bir kader olmadığını, Müslümanların güçlenmesi ve birbirlerine sahip çıkması gerektiğini de hatırlatıyor." dedi.

"Öncelikle kendi aramızda bir dayanışma olmalı"

Sönmez, "Öncelikli olarak yapmaya çalıştığımız şey, zulüm gören insanlarla yakın temas içerisinde olmak, yapabileceğimiz her ne varsa o insanlar için bir çaba ortaya koymaktır. Bir Müslüman, kardeşi zulüm altındaysa eliyle, diliyle ne yapabiliyorsa bunu yapmalıdır. Bu hem mazlum insanlar için dayanışma anlamında hem de zalimleri yaptıklarından vazgeçirme veya ceza almalarını sağlamak noktasında bir karşı duruştur. Bunun için de öncelikle kendi aramızda bir dayanışmanın olması gerekir."

"Amaç tarafımızı belli etmek, elimizden geleni ortaya koyduğumuzu göstermektir"

"Gözlemlediğimiz kadarıyla insan hakları anlamında zulüm gören insanlarla ilgili en önemli sorunumuz, yaşadıkları sıkıntılarının farkında olamamamızdır." diyen Sönmez, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

Günü birlik gündemlerin arasında onları kaybediyor, bazen onları sadece bir rakamdan, bir filimden ibaret görüyoruz. Oysa onlar, biz yaşarken bu sıkıntılara maruz kalıyorlar. Suriye, Mısır, Arakan, Doğu Türkistan, Filistin için yapmaya çalıştığımız budur. Öncelikle onların insan olduğunu, bizim gibi hayalleri, dünyaları, sevgileri ve kaygılarının olduğunu ortaya koymak ve yakınlaşmaktır. Birbirimizin dertleriyle dertlenmeden gerçek manada imam etmemiş oluruz. Bunu sağlamaya çalışıyoruz. Mısır için yaptığımız da buydu. Onları unutmamak, hikayelerini göz önüne getirmek ve onlar için bir çaba göstermektir. Bunun için bazen Suriyeli mahpuslar için kadınlar olarak sınıra dayanmak ya da bugün olduğu gibi Mısır'da tutuklu bulunanların karanlık hücrelerine umut olsun diye meşale yakıp yürümek veya bir mektup yollayarak tarafımızı belli etmektir. Burada amaç onu unutmadığımızı ve elimizden geleni yapmaya gayret ettiğimizi göstermektir. Bunu yaptığımızda dünyanın dört bir yanından vicdan sahibi insanlar ses veriyor ve bir dayanışma ortaya konulmuş oluyor.

"Allah inananların eliyle bu zulmü durduracak"

Sönmez, "Bazen insanımız, bir mektup gönderirsem sokağa çıkarsam ne olacak ki! diye düşünüyor. Ancak şunu gördük ki, bazen bir mektup bir hayat kurtarıyor. Bazen de bir mektuba binler katılıyor ve onlar bir hayat kurtarıyor. Ama önemli olan şu ki, öncelikle kendimizi kurtarıyoruz. Çünkü tüm bu olanlar biz hayattayken oluyor ve biz bu zamanın insanıyız. O zaman sorumlu olan biziz. Allah (Celle Celalühu) kimin eliyle bu zulmü durduracak? Allah'a (Celle Celalühu) inananların eliyle bu zulmü durduracak. Öncelikle bizim bir tavır almamız, bir duruş sergilememiz gerekiyor." şeklinde konuştu.

"Mahkumları savunan avukatlar da tutuklanıp işkenceye tabi tutuluyorlar"

Mısır'da yaşanan askeri darbe sonrasında binlerce insanın katledildiği ve binlercesinin de hukuksuz bir şekilde hapse atıldığını belirten Sönmez, "Süreçlerinde, cezaevi sürecinde aklınıza gelebilecek her türlü işkenceler yapıldı. Hapisten bir şekilde kurtulmayı başaranların vücutlarında da bugün hala bunların delillerini görebilirsiniz. Mahkemelerde özellikle gençler yaşanan işkenceleri ortaya koymalarına rağmen mahkemede hiçbir şekilde karşılık bulamadı. Bu mahkemeler, sivil mahkemeler değil. Hapishanelerde tutulanlar günlerce, aylarca kaybettirildiler. Ne bir akrabaları ne de avukatları onlara ulaşabiliyor. Savcılığa intikal ettirildikten sonra yine akraba ve avukatlarının görüşme imkanlarının olmadığını biliyoruz. Bu insanların üzerine işkence ile birçok suç atılıyor. Bunların savunan avukatlar da tutuklanıyor. İhvan-ı Müslim'in üyesi olan veya olmayan, liberal olan ya da olmayan kim varsa ve hapishanelerdekileri savunuyorsa onlar da hapse atılıp aynı işkenceye tabi tutuluyorlar." şeklinde konuştu.

"İdamların infazı ve kötü koşullar sebebiyle her gün insan kaybediyoruz"

Sisi tarafından yapılan askeri darbeden sonra özel mahkemelerin oluşturulduğunu ve bu mahkemelerde yapılan yargılamalarla işkence ile alınmış ifadeler ışığında birçok gence, kadına ve erkeğe suç isnat edildiğini, birçoğuna da idam cezası verildiğini hatırlatan Sönmez, şu ifadeleri kullandı:

2013 yılından bu yana verilen idam cezalarından 55'inin infaz ettirildiğini biliyoruz. Daha 7-8 gün önce 3 tane gencin ailesi aranarak çocuklarının cenazelerinin alınması istendi. Sisi rejimi toplumsal infial olmasın diye parça parça, küçük guruplar şeklinde idamları infaz ettiriyor. Muhammed Mursi'nin ölümü de normal bir ölüm değildir. Hiçbir şekilde tedavi imkânı bulamadan katledilmiştir. Cezaevinde birçok insanın kötü koşullar sebebiyle hayatlarını kaybettiklerini de biliyoruz. Bunların hepsi ortada. Mısır rejimi de resmi sayıları açıklayabilir. Bizim derdimiz sadece baskı ve zulme karşı durdukları için tutuklanan masum insanların daha fazla acı çekmemeleridir. Her gün insan kaybediyoruz. Kimisini idamların infazıyla, kimisini kötü koşullar sebebiyle kaybediyoruz. Kimse bilmiyor ama 165 kadın içerde. Bunların bazıları 16-17 yaşlarındayken tutuklandılar. Tutuklanmalarının sebebi de babalarının teslim olmasını istemeleriydi. Babaları teslim oldu ama ne kızlar ne de babaları serbest bırakıldı.

Zulümlerin durması, idamların infazının iptal edilmesi için kampanya başlattıklarını söyleyen Sönmez, herkesi kampanyaya destek vermek adına cezaevlerine mektup yazmaya davet etti.

"İslam ülkelerinde yaşananlara karşı herkesi ses vermeye davet ediyoruz"

Sönmez, "Sadece Türkiye'den değil başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyanın her yerinden siyasi önderlerin öncülüğünde Sisi rejiminin bu infazların durdurulması için bir çaba ortaya koymalarını istiyoruz. Aynı şekilde alimlerin de bir çaba ortaya koymaları gerekiyor. Kim ne yapabilirse yapmalıdır. Gerek eylemler gerek mektuplar ve ortaya konacak tüm çabalar, insanlığı kurtarma sevabıyla karşılık buluyor. Masum bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmak gibidir. Bu anlamda küçük büyük demeden sesimizin ulaştığı herkesin Mısır'da, Suriye'de, Doğu Türkistan'da, israil zindanlarında ve her nerede haksız yere tutulan birisi varsa onlar için bir çaba içerisinde olmaya davet ediyoruz." şeklinde konuştu.

"Halklar tavır ortaya koyarsa ne Sisi ayakta kalabilir ne de Çin Doğu Türkistan'a bu zulmü yapabilir"

Her ne kadar Çin, 'eğitim kampları!' diye dünyayı aldatmaya, sözde bazı tiyatral ziyaretler yaparak bir problemin olmadığını söylese de Doğu Türkistan'da yaşanan zulümlerin belgeleriyle birlikte ortaya konulduğunu dile getiren Sönmez, son olarak şunları kaydetti:

"Ortada yaşananlar bir asimilasyon politikasının yanı sıra sistematik bir zulümdür. Her türlü baskı yapılarak kimliklerini yaşamaya yönelik her türlü ihlalin olduğu bir coğrafyadır. Eğitim kamplarında, hapishanelerde zulümlerin olduğunu biliyoruz. Hakeza dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemeyen bir durum söz konusudur. Çinli erkekler, Doğu Türkistanlı ailelerle birlikte kalıyorlar. Bugün Türkiye'de yaşayan bazı Uygurlu ailelerin kendi ailelerinde yaşadığı zulümleri biliyoruz. Doğu Türkistan, dünyaya kapalı ve açmaya da niyetleri yok. Şunu kabul edelim ki, özellikle ekonomik ambargo ve diğer yöntemler kullanılarak Çin'in bu zulmü durdurulabilir. Müslüman Doğu Türkistan halkının kurtuluşu için İslam dünyası kısa süreli bir tavır bile ortaya koysa, Çin geri adım atabilir. Kanaatimce Suriye gibi, Mısır gibi Doğu Türkistan'da da tavrımızı ortaya koymalıyız. Devletlerin, hükümetlerin politikaları ne olursa olsun yaşadığımız dünya, halkların zulme engel olabildiği bir dünyadır. Halklar ortak tavır ortaya koyarsa ne Sisi ayakta kalabilir ne de Çin Doğu Türkistan'a bu zulmü yapabilir. Her şey bizim paramızla, vergilerimizle oluyor. Halkların tavrı her zaman siyasetin, uluslararası mekanizmaların üstündedir. Müslümanlar dayanışma içerisinde olursa bütün bu zulümleri ortadan kaldırabilir." 

İLKHA

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İstanbul Haberleri

Atatürk'e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan doktor serbest bırakıldı
HÜDA PAR'dan Dr. Mehmet Arslan'a cezaevinde ziyaret
MAZLUMDER: Duyarlı insanlar üzerinde kurulan baskılar kabul edilemez
HÜDA PAR: Gözaltına alınan gençler bir an önce serbest bırakılmalıdır!
"Bilinçli bir irade sahibinin (Vacib-ül Vücud) varlığı zorunludur"