Bugün İslami vahdetin önündeki en büyük engellerden biri hiç kuşkusuz hak kiminle, kimin yolu doğru, kim doğru yolda tartışmasıdır.
Emperyalist güçler iki asra yakındır İslam dünyasını talan edip yangın yerine çevirirken, ümmetin genç nesillerini tamamen ellerinden alıp İslam dışı bir yaşamın kucağına atarken ve İslam adına ne varsa unutulmuşluğa, ilgisizliğe terk edilirken Müslümanlar bunları doğru dürüst görmüyorlar.
Bu büyük felaket, bu korkunç musibet üzerinde düşünmüyor, kafa yormuyorlar. Ateş bacayı sarıp evi içindekiler ile birlikte küle çevirmek üzereyken evin içindeki ufak tefek eşyaların kime ait olacağı kavgası içinde boğuluyorlar.
Müslümanlar on yıllardır enerjilerini kim haklı, kimin mezhebi hak, kimin batıl, hangi meşrep gerçek İslam, hangisi sahte İslam tartışması içinde tükettikleri için bu büyük musibeti düşünüp tedbir alma konusunda çaba sarf etme kudretini kendilerinde bulamıyorlar. Bu yıkıcı tartışma onları zayıflattığı, güçlerini tükettiği, bütün vakitlerini aldığı, İslam düşmanı sömürgeci güçler karşısında zelil düşürdüğü için dinin tekrar ihyası, hâkimiyeti, ümmetin diriliş ve direnişi yolunda çaba sarf etme kabiliyetini yitirmiş bulunmaktalar.
Hâlbuki Allah’ın kitabına başvursalar, Allah’ın kelamını dinleseler, Resulullah’ın sözlerine kulak verseler kimin hakla olduğu konusunun aydınlığa kavuşmasının hiç de zor olmadığını, zor olmayacağını anlayacaklar.
Allah’ın yüce kitabı hakla birlikte olma düsturunu hiçbir mezhebe, meşrebe, milliyete bağlamıyor. Bazı düsturlar vaaz ediyor, bazı kırmızıçizgiler ortaya koyuyor. O düsturlara, ilkelere, kurallara, kırmızıçizgilere ihlasla, samimi bir gönülle bağlanıp gereğini yerine getiren herkesin hakla birlikte olduğunu ilan ediyor.
Bu konuda en net açıklama kanaatimce Asr Sûresinde geçiyor. Şanı yüce Allah bu mukaddes kelamında hakla birlikte olma şartlarını bir bir sıralıyor. İlk önce iman istiyor. Sağlam bir iman, katışıksız bir iman, pazarlıksız bir iman, tam bir iman… Neye iman? Allah’ın yüce kitabında geçen her şeye iman… Ve Resulullah’ın sahih sünnetine iman…
Sonra bu imanın gereğinin yerine getirilmesini istiyor. Yani salih amel… Kur’an’da ve sahih sünnette emredilen kural, kaide ve ilkelere teslim olup pratik hayata aktarılmasını istiyor. İmanın kalp ve dilde kalmasını yeterli bulmuyor. Bunun amel sahasında yaşanmasını emrediyor.
Sonra hakkı tavsiye etme… Yüce Allah mukaddes kelamında hakla birlikte olmanın, hak taraftarı sayılmanın en vazgeçilmez kurallarından birinin hakkın savunulması olduğunu buyuruyor. Yani hakka iman etmek, onu bireysel hayatında yaşamak yeterli değil. Hakkı hâkim kılma mücadelesini de vereceksin… Onun toplumsal yaşama egemen olması için mücadele edeceksin, çaba sarf edeceksin, gayret ehli olacaksın, bu konuda dava ve fikir kardeşlerinle birlikte bu işin savaşımını vereceksin…
Tabi hakkı tavsiye etmek bedel ödemeyi göze almak anlamına gelmektedir. Hak taraftarlığı avuçta tutulan bir kor ateş misalidir. İşte Allah bu kor ateşin vereceği çile ve sıkıntıya katlanmayı da emretmektedir. Din uğruna, dava uğruna, Kur’an ve sahih sünnetin, yani hakkın hayata hâkim kılınması uğruna başa gelebilecek dert ve musibetler karşısında sabırlı olmayı, köşeye çekilmemeyi, kaçmamayı, tembellik ve rehavete düşmemeyi, bahanelere sığınmamayı da emretmektedir. Allah’ın kelamı, hak mücadelesinde sabır ve sebat ehli olmayı hakla birlikte olmanın diğer bir şartı saymaktadır.
Müslümanlar Kur’an’a ve sahih sünnete kulak verip teslim olurlarsa kendilerini İslam düşmanları karşısında zayıf düşürüp dağılmalarına yol açan bu tür zararlı tartışmalardan, ölümcül ihtilaflardan kurtulur, vahdet ve uhuvveti sağlayıp ümmetin özgürlük ve kurtuluşu için güçlü girişimlerde bulunmayı başarabilirler.