Bir gün birisi geldi ve rica etti;
“Ne olur hocam bana yardımcı ol. Eşim İskender bilmem ne oğlunun bağlısı, onun peygamber olduğuna inanıyor, bir türlü vazgeçiremiyorum, sen bir şeyler anlatsan…”
Birden tepem attı, öfkelendim, bağırdım;
“Hayır, asla konuşmam öyle birisiyle, hakkı ve batılı birbirinden ayırmak bu kadar mı zor? Böyle aptal birisine ben bir şeyler anlatsam, ondan vazgeçirsem bu defa başka bir peygamber bulur kendisine veya mehdidir diye bir deyyusun eline sarılır…”
Münakaşanın, münazaranın da bir şerefi ve haysiyeti vardır. Tebliğin, davetin ve bu meyanda yapılan tartışmanın da bir değeri ve seviyesi vardır.
Bazı konular vardır ki doğru ve yanlış içiçe girmiştir, kolay kolay anlaşılmayabilir, mutlaka izah edilmesi gerekir.
Yine bazı kişiler vardır ki hemen bir çırpıda, bir bakışta değerlendirilmesi, hakkında hüküm verilmesi zor olabilir. Veya sizin için mesele apaçık olmasına rağmen karşınızdaki için öyle olmayabilir, açıklık ve delil getirilmesi, ispat edilmesi gerekir ve işte bunun için konuşulur, konuşulması gerekir.
Parıl parıl öğle vaktinde dışarının akşam olduğunu veya bunun zıddını iddia eden birisiyle tartışır mısınız? Söylediğinin yanlışlığını ispat etmeye kalkışır mısınız?
Bir fahişenin Hazreti Meryem gibi masum olduğunu veya bunun zıddını iddia eden birisini ikna etmek için uğraşır mısınız?
“…De ki, hiç kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah'a O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah'ın yaratması onlara göre bir birine mi benzedi? De ki; Her şeyin yaratıcısı Allah'tır, O birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.”( Ra'd 16)
İki gün sonra sandığa gidiliyor. Siyasilerin abarttığı kadar olmasa da gerçekten önemli bir seçim, yaşadığımız coğrafyayı ve ümmetin büyük bir kısmını yakından ilgilendiriyor.
Aslında herkesin ne yapması gerektiği, kimleri tercih etmesi, kimleri reddetmesi gerektiği çok net ve berraktır. Yukarıda bunu izah etmeye çalıştım.
Zerre kadar insafı olan, azıcık aklı ve izanı olan nerede ne yapacağını çok iyi bilmek durumundadır.
Yaşadığımız şu ülkede ve özellikle bölgemizde yolları ayrıştıran işaret levhaları daha ne kadar net ve berrak olacaktır?
Bir tarafta İslam, Kur'an, Peygamber, Peygamber Sevdası, bu uğurda verilen şehidler, Yasin Börüler, Hasan Gökgözler, Turan Yavaşlar, Riyadlar, Cumaliler, Hüseyinler, Cengizler, Fethiler, Muhammed Şerifler, Abdülcelil Talayhan'lar…
Bunlar en son şehidler… Ya bundan önce verilen yüzlerce şehid ve ödenen bedeller…
Bir tarafta da İslama ve Müslümanlara amansız bir savaş dayatan mürted örgüt ve uzantıları, ahlaksızlar, lezbiyenler, livatacılar, Marksistler ve onların galibiyeti için çırpınan ahlaksız bir batı dünyası…
Allah aşkına bunları birbirinden ayırmak çok mu zor?
Böyleleri için benim söylediğim tek şey; “Allah sizi sevdiğiniz bu kişilerle beraber haşıretsin, kıyamette de sizleri birlikte eylesin. Unutmayın, kimleri seçmişseniz, kimleri tercih etmişseniz onlarla birlikte olacaksınız!”
Her şey bu kadar net ve berrak bir şekilde ortada iken birileri daha hâlâ tercihini yanlış yapıyorsa elden gelen bir şey yoktur.
Eğer yolların bu şekilde netleşmesinde, safların böylesine berraklaşmasında sizin de birazcık olsun katkınız varsa artık hiç üzülmeyin, yapacağınızı yapmışsınızdır, netice tamamen Allah'a(c.c) aittir.
Müslümanlar olarak bizler her türlü neticeye hazırız, her türlü ihtimali göz önünde bulunduruyoruz.
Birilerinin barajı aşamadığı için eşkıyalık yapmasına da, barajı aştığı esnada da sergileyeceği şımarıklığa da hazırlıklıyız.
Ayrıca yaşadığımız ülkenin tamamını göz önünde bulundurarak Müslümanları üzecek bir neticeden dolayı üzülürüz, sevinecekleri bir neticeyle biz de seviniriz.
Çünkü ümmetin bir parçasıyız, ümmetin sevinciyle seviniriz, üzülmesiyle birlikte biz de üzülürüz.