Star'ın Açık Görüş ekinde Meryem Cemile'yi yazan Turan Kışlakçı, "Bediüzzaman'ın Meryem Cemile’yi çok etkileyen düşünürler ve âlimler arasında" olduğunu söyledi.
23 Mayıs 1934 yılında New York’ta Yahudi bir ailenin kızı olarak doğan Meryem Cemile'nin daha sonra İslam'ı seçen hayat hikayesini anlatan Kışlakçı, Meryem Cemile'nin İslam kültür ve değerlerini muhafazakâr bir üslupla savunan üretken bir yazar olduğunu belirtti.
İslam Kültür ve Tarihi üzerine 30’dan fazla kitap yazarak İslam’ın önde gelen kadın seslerinden biri haline geldiğini ifade eden Kışlakçı, "Sekülerizm, materyalizm, oryantalizm, modernizm ve Siyonizm’e yönelik eleştiriler içeren kitaplar kaleme alan Meryem Cemile, 19. yüzyılda İslam dünyasını etkilemiş olan birçok Müslüman düşünürün hayatını da kaleme aldı. Türkiye’den Said Halim Paşa ve Bediüzzaman Said-i Nursi Meryem Cemile’yi çok etkileyen düşünürler ve âlimler arasındadır. Meryem Cemile kitaplarında özellikle Türkiye’de modernizm yanlısı olarak gördüğü Ziya Gökalp ve Halid Edip Adıvar’ı da kitaplarında ağır eleştirilere tabi tutar. Meryem Cemile’nin “Kendini Mahkûm eden Batı”, “İslam ve Çağdaş Öncüleri”, “Mevdudi ile Mektuplaşmalar”, “Oryantalizm” ve “Batı Uygarlığı ve İnsan” isimli eserleri Türkçeye çevrildi" dedi.
İlgili yazı...
Meryem Cemile: “Dolambaçlı ve garip yollardan geçip Kur’an-ı Kerim ile tanıştım. Batı kültürünün gelgitlerinin özellikle kadınlar üzerindeki yoğun saldırısının karanlığı içinde bir umut ışığı oldu. Ama çektiğim bütün zorlukların sonunda İslam’la tanışmam bütün bu zorlukları değerli hale getirdi. Tecrübelerimden hiç pişman olmadım.”
İslam dünyasının tanınmış kadın yazarlarından Meryem Cemile (Margaret Marcus) 31 Ekim’de vefat etti. Meryem Cemile, Zeynep Gazali gibi geçen asırda tüm İslam dünyasında genç nesilleri etkileyen önemli düşünürlerdendi.
23 Mayıs 1934 yılında New York’ta Yahudi bir ailenin kızı olarak doğan Meryem Cemile, daha genç denecek yaşlarda, Platon’un tabiriyle “bütün ruhuyla” hakikatin peşine düştü. Tüm zorluklara rağmen hakikat arayışında asla vazgeçmedi. “Hakikatin arayışı hem zor, hem kolaydır” der Aristoteles. Meryem Cemile, İslam’ın nuru hayatını aydınlatıncaya kadar kültürel, fikri ve manevi olarak kendisini doyuran bir sebep olmadığı için birkaç yıl ateist olarak yaşadı.
17 yaşında yazmaya başlayan Meryem Cemile Filistin konusunu yakında takip ediyordu. Amerikan medyasında Filistinli mültecilerle ilgili çıkan haberler onu yakından ilgilendiriyordu. Bir gün yine New York Times gazetesinden okuduğu bir haber onu Filistin konusuna daha eğilmesini sağladı. Daha sonra “Ahmed Halil: Filistinli bir mültecinin ve ailesinin hikâyesi” adında bir roman kaleme aldı. Kitabı kendi çizimleri süsledi. Yakın dostlarına ve ailesine İsrail’in Filistinlilere yaptıklarının kabul edilemez olduğunu anlatıyordu.
New York’tan Lahor’a...
19 yaşında, üniversitede okuduğu sıralarda da dinlere ilgi duymaya başladı. Kendi dini çevresinde yeterli manevi rehberliği bulamadığından farklı dinlere ilgi duymaya başladı. Araştırmaları onu bir dizi manevi akım, din ve hayat felsefeleriyle tanıştırdı. 1954 yılında İslam ile tanışan Cemile, bu süreci şöyle açıklıyor, “Dolambaçlı ve garip yollardan geçip Kur’an-ı Kerim ile tanıştım. Batı kültürünün gelgitlerinin özellikle kadınlar üzerindeki yoğun saldırısının karanlığı içinde bir umut ışığı oldu. Ama çektiğim bütün zorlukların sonunda İslam’la tanışmam bütün bu zorlukları değerli hale getirdi. Tecrübelerimden hiç pişman olmadım.”
Muhammed Esed’in “Mekke’ye Giden Yol” ve “Yolların Ayrılış Noktasında İslam” kitaplarının Müslüman olma kararında etkili olduğuna değinen Cemile, İslam’ı kabul etme nedenlerinde birini şöyle açıklıyor: “İbranice bölümü başkanı hocam Prof. Abraham Isaac, öğrencilerini İslam’ın Yahudilikten türetilmiş bir din olduğuna ikna etmek için büyük çaba gösteriyordu. Kendi yazdığı ders kitabında, Kur’an’dan ayetler alıp bunları sözde Yahudi kaynaklarına dayandırma çabasındaydı. Güya Yahudiliği yüceltmeye çalıştığı bu metodu, benim gözümde İslam’ın yücelmesini sağladı.”
Hakikate götüren ışığı gördüğünde bunun yolun sonu değil; bizzat yolun kendisi olduğunu gördü. Ram olduğu hakikat onu uzun bir sefere çıkardı. Halil Cibran “Hakikat iki kişiye muhtaçtır: Biri, onu dillendiren; diğeri onu anlayan...” der. Hakikati anlayan cesur biri olarak Meryem Cemile, hakikati dillendiren birilerinin arayışına düşer. Bu vesileyle İslam aleminden bir düşünür ile mektuplaşır. New York Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okuduğu dönemde bir hastalık geçiren Meryem Cemile, hastalık dolayısıyla 2 yıl eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Bu süre içinde okumaya bolca vakit ayırdı. İngiltereli Müslüman Muhammed Bitchol’ün İngilizce Kur’an-ı Kerim mealini okudu ve okuduklarından çok etkilendi. Meryem Cemile asrının en önemli İslami şahsiyetleriyle iletişim kurdu. Cezayir’de El-Beşir el-İbrahimi’ye, Cenevre’de Said Ramazan’a, Suriye’de Maruf ed-Valibi’ye, Paris’te Muhammed Hamidullah’a ve Kahire zindanlarında tutuklu bulunan Seyyid Kutup’a mektuplar gönderdi. Daha birçok şahsiyete mektuplar gönderdi. Fakat hayatının dönüm noktası Pakistanlı ünlü Müslüman alim Ebul Ala Mevdudi ile tanışması oldu. Mevdudi ile mektuplaşması yaklaşık 3 sene sürdü.
Bu yazışmalar onun kültür ve bilgi hazinesini oldukça derinleştirdi. 1961 yılında New York’ta Brooklyn Camisi’nde Müslüman oldu ve Margaret Marcus olan adını Meryem Cemile olarak değiştirdi. Güney Afrika’da yayımlanan “Muslim Digest” dergisi için yazılar yazdı. Yazılarında saf İslami bakış açısını dile getirdi. Tartışmalara katılarak İslam’ın gerçek mesajını insanlara anlatmak için çaba gösterdi.
Müslüman olduktan sonra birçok zorluklarla karşılaşan Cemile, yaşadığı bu zorlukları Mevdudi’ye aktarıyor, Mevdudi ona ailesinin bir ferdi ve kızı olarak Pakistan’a gelmesini teklif ediyordu. Bir mektubunda yine Mevdudi ona “Sizi Medineli ilk Müslümanların Mekkeli muhacirleri ağırlayıp bağırlarına bastıkları tarzda karşılamaya hazırlanıyorum” diye yazdı. Meryem Cemile sonunda üstad Mevdudi’nin davetini kabul etti ve 1962 yılında ABD’den ayrılarak Pakistan’ın Lahor kentine gitti.
Lahor’da iki yıl Mevdudi’nin evinde kaldı, daha sonra üstad Mevdudi’nin kurmuş olduğu Cemaati İslami Partisi’nden Muhammed Yusuf Han ile evlendi. Resmi olarak Cemaati İslami’ye hiç katılmasa da hareketin önemli fikir önderlerinden biri oldu. Gelenekçi İslam anlayışı onu Cemaati İslami’den taşıp bütün dünyada önemli bir şahsiyet haline getirdi.
İslam’a hicret ediş
Meryem Cemile, İslam kültür ve değerlerini muhafazakâr bir üslupla savunan üretken bir yazardı. İslam Kültür ve Tarihi üzerine 30’dan fazla kitap yazarak İslam’ın önde gelen kadın seslerinden biri haline geldi. Yazdığı eserleri dünyanın birçok diline tercüme edildi.
Sekülerizm, materyalizm, oryantalizm, modernizm ve Siyonizm’e yönelik eleştiriler içeren kitaplar kaleme alan Meryem Cemile, 19. yüzyılda İslam dünyasını etkilemiş olan birçok Müslüman düşünürün hayatını da kaleme aldı. Türkiye’den Said Halim Paşa ve Beziüzzaman Said-i Nursi Meryem Cemile’yi çok etkileyen düşünürler ve âlimler arasındadır. Meryem Cemile kitaplarında özellikle Türkiye’de modernizm yanlısı olarak gördüğü Ziya Gökalp ve Halid Edip Adıvar’ı da kitaplarında ağır eleştirilere tabi tutar. Meryem Cemile’nin “Kendini Mahkûm eden Batı”, “İslam ve Çağdaş Öncüleri”, “Mevdudi ile Mektuplaşmalar”, “Oryantalizm” ve “Batı Uygarlığı ve İnsan” isimli eserleri Türkçeye çevrildi.
STAR