Günümüzün en büyük problemlerinden biri insanların hep hakkı konuşup gücün yanında yer alması, “Büyük balık küçük balığı yutar. “ felsefesini benimseyip bir yaşam modeli ortaya koyması…
Böyle bir yaşam modeli seçmek, pragmatizme hizmet etmekten başka bir şey değildir. Neden diye düşünürsek pragmatizmin temsilcileri j. Dawey, W. James çıkar sağlamayan bir anlayışın doğru olamayacağını savunur. Yani her şey çıkar çerçevesinde düşünülmüştür.
Hakkı düşünüp pragmatik davranmak zihin dünyamıza aykırı olsa gerek.
Bu iki anlayışı araştırıp irdelediğimizde çoğu insanın kendi menfaatini merkeze alarak davranış geliştirdiğini görürüz. İnsanların çoğunun bu yöne eğilim göstermesi, mantıksal olarak bir kazanç olabilir fakat bir balık yüzünden Halık’ın mükâfat olarak vereceği altından ırmaklar akan kazançlardan olmak ne kadar mantıklı. Ya da bir salkım üzüme odaklanıp koskoca bir bağdan vazgeçmek ne kadar doğru. Tartışılır.
Doğruluk anlayışı farklılık arz ettiği için batı toplumlarında bireycilik ve kendine göre ‘’doğruluk’’ anlayışı bireyleri mutlu ederken bizim kültürümüzde her ne kadar mutlu ettiğini söylesek de bizim insanımızın çıkar kaynaklı menfi duygularla mutlu olamayacağını düşünenlerdenim.
Neden?
Çünkü bizim insanımızın tarihi mirasında ve kültüründe “Hakkın üstünü örtmeyin.” anlayışı mevcuttur. Bu bakış açısını kazandırmaya çalışan yaratıcının öğretisini bilmezlikten, görmemezlikten gelmek, ebedi mutluluğumuzu görmemezlikten gelmek anlamına gelmez mi?
İnsanımızın bu vicdan ve anlayışıyla rahatsız olduğunu filmlerde de görüyoruz. Bakıyorsun filmlerde bir insan bir insanı yanlışlıkla vursa kimse onun bu durumundan haberdar olmasa aradan yıllar geçse de vicdan yaparak bu hadiseyi ben yaptım diyebiliyor. Batının pragmatizmi bireyleri çıkara yönlendirirken doğunun realitesi bireyleri hakka vicdana yönlendirir. Hakkı bilmek, hakkı savunmak şu felsefeyi öne çıkarır: Gizli olanı da açık olanı da bilen Allah’tır. Bu anlayışa sahip olan insanlar Allah’ın her şeyin bilgisine sahip olduğunu çok iyi anlamış ve benimsemişlerdir. Bu yüzden hakkın üstünü örtmezler.
Bugün dünyada yaşanan sayısız acıları, sayısız haksızlıkları görüp de görmemezlikten gelmek, bir iki kelam etmemek aciz bir anlayışın ifadesidir. Tıpkı deve kuşunun başını kuma gömmesi gibidir. Ya da evinin önünde bir hadise yaşanıyor gidip arka pencereden bakıp ön tarafı görmeye çalışmak gibidir.
Ne mutlu o insanlara ki doğru açıyı yakalamışlar ne mutlu o insanlara ki her şeye rağmen hakkı, hukuku savunmuşlar.
Çoğu insanın bu insanlara imrendiğini çok iyi biliyorum. İnsanların bu insanlar gibi açıyı yakalamamasının tek nedeni var. Hakkı batılla karıştırması, hak ile batılı sentezlemeye çalışmaları. Oysaki büyüklerimiz bizlere her zaman hak ile batıl bir değildir, olamaz. Hak Allah’ın ismidir. Ne yaparsanız yapın Allah’ın rızasını gözeterek hareket edin. Bu söz basit bir şekilde söylense de derinliği olan bir sözdür. Rıza-i İlahiyi gözetmenin psikolojik yönünün olduğunu, psikolojik olarak insanı rahatlattığını, hakka hukuka yönelttiğini söyleyebilirim.
Selam ve dua ile…