Seçim yaklaşırken öğrencilerin tutum ve davranışlarını irdelediğimizde, almış oldukları eğitimin davranışlarına yansımaması kaygı verici bir durumdur. Özellikle seçim araçlarının geçtiği anlarda bazı öğrencilerin diğer insanların tutum ve davranışlarını dikkate almaması hiçbir ilimle bağdaşmadığı gibi diğer düşüncelere de saygısızlığın ifadesidir. Bu anlayış insanımızın haktan uzaklaştığının göstergesidir. Her platformda dile getirdiğimiz bu kavram davranışlarımızda bir değişiklik meydana getirmemişse pratikleri yoksa teoriden ileriye gitmemiştir.
Bizler gözlemlerimizden hareketle eğitim anlayışımızda pratik edemediğimiz hak kavramını, yeniden hatırlatmak niyetindeyiz. Rivayetlere göre hakan vatandaşa seslenir: Yasalara uyun dostumu dost, düşmanımı düşman bilin. Vatandaş ise şöyle cevap verir: Yasalara uyarım fakat adil olsun; dostunu dost, düşmanı düşman bilirim fakat can ve mal güvenliğimi sağla.
Vatandaşın yöneticilerden istediği ile yöneticinin vatandaştan istediği bellidir. Vatandaşın isteği yöneticilerin düzelmesi noktasında hem fikirliktir. Fakat vatandaş hak ararken yanlış yerde araması kendi gibi düşünmeyenlere zulmünü meşrulaştırması haksızlıktır.
Bu anlayış haksızlığı ifade ediyorsa peki hak nedir? Haklı davranış nasıl sergilenmeli?
Hak sözcüğü Kuran-ı Kerim'de birçok yerde geçer. Çoğunlukla değerlerin, mükâfatların, vaat ve cezaların kesinliğini ifade etmek için kullanılır. İslam'ın temelinde hak ve adalet vardır. Eğer inancımız temel hakları işaret ediyorsa bizler de o işaret istikametinde gayret sarf edip hakkın yanında yer almalıyız.
Allah bir insanı haksız dahi olsa kendi taraftarlarından olduğu için desteklemenin yanlışlığını vurgulamak amacıyla Hak kitabında ''Musa, halkın habersiz olduğu bir anda şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Musa: “Bu şeytanın işidir. O apaçık bir saptırıcı düşmandır.'' dedi.
Haksızlık üzerine bine edilen düşünceler tarih boyunca insanlığa hep kin ve düşmanlık getirmiştir. İnsanların haklının yanında olup adalete göre değil, her ne suretle olursa olsun kendi ailesini, aşiretini, kavmini, yandaşlarını, ırkını haklı çıkarmaya yönelik düşünceleri, tarihteki çatışma ve zulümlerin en büyük sebebidir.
Meseleyi bu anlayıştan uzak ve haklının yanında olan kâinatın Efendisinin yaşam tarzına bakarak daha iyi kavrayabiliriz. Efendimiz hayatı boyunca nerede olursa olsun, kimden gelirse gelsin hep haklının yanında yer almış, bunu amaç edinen faaliyetlerin içinde bulunmuştur. Bu faaliyetin en güzel örneği hılfu'l füdul' dur. Efendimiz Mekke ve çevresinde baş gösteren haksızlıkları önlemek, mazlumun hakkını zalimden almak, yerli yabancı kim olursa olsun Mekke'de haksızlığa uğrayanlara yardım etmek amacıyla kurulan bu cemiyete genç yaşında katılmış bu cemiyetin kararlarını desteklemiştir.
Bu konuda bizleri yaratan kudret sahibi ise kitabında ‘'Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olun…''diye buyurmuştur.
Selam ve dua ile....