Bozuk bir terazi ile doğru bir ölçüm yapılmaz. Tarih boyunca toplumların batıl yollara sapmasının en önemli nedenlerinden biri sahip oldukları yanlış ölçülerdir. Bu ölçülerle hakkı değerlendirdiklerinden onu yanlış görüp ona karşı çıkmışlardır. Yanlış ölçü sahiplerinin bazıları şunlardır.
1. Eskiyi / geleneği / ataları Hakkın ölçüsü yapanlar:
Bunlara göre eski olan her şey iyi, yeni olan her şey kötüdür. Bir şey atalardan işitilmemişse o yanlış demektir. Bu bozuk düşünceye Allah Teala şöyle cevap vermiştir:
“Onlara, Allah’ın indirdiğine uyun, denildiğinde, Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulunduğumuza uyarız, derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulmayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar) ? (Bakara 170)
2. Yeniyi hakkın ölçüsü yapanlar:
Bu anlayışa göre eskinin devri geçmiştir. Bugün artık geçmişin hiçbir şeyine ihtiyaç yoktur. Dolayısıyla eskinin değerlerine atıfta bulunmak büyük bir yanılgıdır. Nitekim birçok peygamberin davetine, “eskilerin masalları” (esatirül evvelin. Bkz: Enam 25. Enfal 31, Furkan 5) veya “eskilerin adetleri” (Şuara 137) denilerek karşı çıkılmıştır. Doruluğun ölçüsü ise yeniliktir.
Oysa hakikatlerin üzerinden zamanın geçmesi onları hakikat olmaktan çıkarmaz. Binlerce yıl önce adalet iyi ve zulüm kötü olduğu gibi bugün de böyledir ve yarın da böyle kalacaktır.
Birbirine zıt bu iki yaklaşımın ikisi de yanlıştır. Eksiklik ve yenilik hakkın ölçüsü olamaz. Hak bunlarla bilinmeyeceği gibi batıl da bunlarla anlaşılamaz.
3. Belli bazı inşaları hakkın ölçüsü yapanlar:
Toplumdan topluma değişmekle beraber özellikle zenginlik, toplumsal güç (Nahl 21 – 22) ve bilgi sahibi olan insanların yaklaşımı bu kıstas sahiplerince hakkı belirleyen ölçü olarak görülmektedir.
Hakk’a teslim olmayan zenginler gibi onlara imrenen insanlar da mal sahiplerinin bu zenginliğe, sahip oldukları bir bilgi ile ulaştıklarını düşünürler (Kasas 78). Oysa günümüzde yapılan araştırmaların da gösterdiği gibi zenginlik ile zeka arasında doğru bir orantı yoktur. Kaldı ki zeka seviyesi de hakkı bilmede ölçü değildir.
Toplumsal gücü hakkın ölçüsü kılmak da benzer bir yanılgının sonucudur. Bu ölçü sahipleri aynı zamanda fakir ve toplumsal statüsü olmayanları ittibalarını da hak yolda olmamanın ölçüsü kılarlar. Tarih boyunca birçok peygambere toplumun alt kesimi tabi oluyor diye karşı çıkılmıştır (Hud 2, Şuara 111 – 115, Enam52)
Günümüzde ise çoğunlukla bilim insanlarının yaklaşımı hakkın ölçüsü kılınmaktadır. Burada karıştırılan husus şudur: Bir bilim insanı on yıllarca bir bilim dalının oldukça özel bir alanında çalışarak o alanda belli bir konuma gelir. Bu insanın alanı ile ilgili görüşleri şüphesiz önemlidir. Ancak başka bir alanda bu uzmanlığın ona bir faydası yoktur. Hatta gerçeğe ulaşma konusunda bu bilgilerin ona olumsuz etkisi de olabilir. Nitekim bunun için günümüzde “akademik körlük” ifadesi kullanılmaktadır. Bir doktor alanında ne kadar başarılı olursa olsun yer biliminde, astronomide, mimaride söz söyleyecek seviyede olamaz. Tıpla ilgili bilgileri ise farklı bir alanda onu yanlış yönlendirebilir. Çünkü insan, bilmediği şeyi, bildiklerine kıyas ederek değerlendirme eğilimindedir. Alanlar ayrı olunca da kıyasın sonucu ekseriyette yanlış olur.
Kısacası belli bazı insan grubunun yaklaşımı bir başına hakkın ölçüsü olamaz. Hz. Ali (r.a)’nin veciz ifadesi ile; “Hak insanlarla bilinmez, hakkı bil ki, onu temsil edeni de bilesin.”
4. Çoğunluğu Hakkın ölçüsü yapanlar:
Hakkı bulmada insanı yanıltan ölçülerden biri de çoğunluktur. İnsanlar sayısal bir kalabalığın oluşturduğu görkemi, fikir ve düşünce olarak da aynı görkemde sanırlar. Fakat durum böyle değildir. Bu görüşün yanlışlığı ayeti kerimede şöyle ifade edilmiştir.
“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.” (Enam – 116)
Ayrıca bkz: Yusuf 21 İsra 89, Ankebut 63
Sonuç olarak Kur’an ‘ı Kerim’de ve onu hayata aktaran Resulullah Aleyhisselatu Vesselam sünnetinde bize hakkın ölçüleri verilmiştir. Her vakıanın bu ölçülere göre değerlendirilmesi gerektiği gibi insanlar da buna göre değerlendirilmelidirler. Bunun dışında ne eksiklik ve yenilik, ne bazı insan grupları ve ne de çoğunluk hakkın ölçüsü olamaz.