Bugün çocuklarımız ders başı yapacak/yaptı. Milyonlarca öğrenci okula gitmenin heyecanını yaşıyor. Bu yıl elli iki ders kitabında yeni müfredata gidildi. Uzmanlar, konunun erbabı eğitimciler eksikliklerine rağmen müfredat değişikliğini olumlu buldular. Yeni müfredatta dini, manevi, ahlaki değerlere daha çok yer verildiği söyleniyor.
Bu tür olumlu gelişmeler halk adına, gençliğin geleceği adına insanı sevindiriyor. Ama ne yazık ki son derece yetersiz ve korkunç boyutlara ulaşmış ahlaki yozlaşmayı tedavi etmede güdük kalıyor bu tür çabalar. Daha ciddi, daha cesur, daha köklü adımların atılması lazım, bu korkutucu gidişe dur demek için. Yama tedbirler bir aşamadan sonra yarar sağlamaz. Sen bir yeri yamalarsın ama bakarsın ki aynı anda başka birkaç yer daha yırtılmış.
Yüz yıla yakındır çocuklarımız, gençlerimiz eğitim ve öğretim adı altında Batının kokmuş, ahlaksız, inkarcı hezeyanlarıyla yetiştirildi, büyütüldü. Vergilerimizle açılan okullarda, bilim adı altında İslami, Kur'ani hakikatler aşağılandı, küçümsendi, çağdışı ilan edildi. Saçma sapan, bilimsel gerçeklikten uzak teoriler, bilimsel hakikatlermiş gibi çocuklarımızın zihinlerine aşılandı.
Çocuklarımız Batı hayranı nesiller olarak büyüdüler. Batılı milletlerin efsanelerini, masallarını, edebi metinlerini ezberleyip onlara özenirlerken, kendi halklarının, milletlerinin, dinlerinin kahramanlarına, Müslüman atalarının tarihteki şan dolu öykülerine yabancı kaldılar. İslami değerlere düşman, Batının iğrenç ahlaksızlıklarına hayran, ahiret bilinci köreltilmiş, şehvet ve nefsani arzularının kölesi bir nesil yetişti.
Bugün bir asırdır bize dayatılan ve değerlerimize düşman eğitim politikasının bizi getirdiği korkunç kaosun bedelini ödüyoruz. Ahlaki anlamda iflasın eşiğindeyiz. Uyuşturucu kullanımı ilkokul yaşına kadar indi. Aileler arasındaki yabancılaşma, ahlaki bozulma toplumsal barışı, aile müessesini tehdit eder hale geldi.
Mevcut eğitim müfredatında devrim niteliğinde iyileştirmelere gidilemezse, inkarcı, ateist anlayış ders kitaplarından ayıklanamazsa; ahlaksızlığı özendirici, Batılı yazarlara ait sözde edebi metinler yerine değerlerimizle barışık ve uyumlu İslam ve doğu klasikleri ön plana çıkarılamazsa hızla artan bu öldürücü yozlaşmaya dur diyemeyiz. Teknolojik gelişmeler, küresel bilgi ağları buna izin vermez çünkü. Sen küçük bir iyileştirme yaparsın, kültürel ve edebi kaynakları, sanatsal araçları tekeline almış sömürgeci, emperyalist Batı sinema, roman, tiyatro ve diğer bir çok yolla bu iyileştirmeyi hemen etkisiz hale getirir.
Eğer gerçekten değerleriyle barışık, ahlaki anlamda iyi bir yerde duran güçlü nesillerin yetişmesini istiyorsak, ülkenin gelişmesi ve bağımsızlığı için çırpınan, ilim ve bilimle donanımlı bir gençlik arzuluyorsak her anlamda kültürel ve eğitimsel bir değişim ve dönüşüme girişmeliyiz.
İlk önce işe Kur'ani hakikatleri yalanlayan, Kur'an gerçeklerine aykırı, dinsiz bir gençliğin yetişmesine zemin hazırlayan, bilimsel gerçekler diye çocuklarımıza yutturulmaya çalışılan Batılı teori ve hezeyanları ders kitaplarımızdan tamamen ayıklamalıyız.
Tarih dersi kitaplarında hala taş devri, mağara insanı gibi hezeyanlar okutuluyorsa, ilk insanla ilgili tek bir Kur'ani hakikate yer verilmiyorsa, İslam'ın ilk insan ve insanlığın ilk dönemiyle ilgili verdiği bilgilere bilim dışı gözüyle bakan bir gençlik yetiştiriliyorsa, geleceğimize nasıl güvenle bakabiliriz? Bin yıldan fazla dünyaya medeniyet ve her türlü insani erdem sunmuş, dünyayı adalet ve barışla doldurmuş Müslüman önderlerle, Müslüman bilim adamlarıyla ilgili kendilerine hiçbir şey öğretilmemiş, ama yüz yıl öncesine kadar ortaçağ karanlığı içinde çırpınıp durmuş olan barbar Batının kendilerine medeniyet ve kalkınmanın tek kaynağı diye sunulduğu bir gençlikten ne umabiliriz?
Şimdi bile dünyaya kaos, sömürü, doğal kaynakların tahribi, inançsızlık ve huzursuzluktan başka bir şey hediye etmeyen Batılı bilim adamlarını dünyanın biricik medeniyet değerleri diye tanıyan bir nesilden halk olarak, toplum olarak ne bekleyebiliriz?