Diyarbakır'da cezaevinin yolunu bilmeyen yoktur herhalde. İşte çocukluğundan beri cezaevinin yollarını aşındıran, 30'unu geçmiş bir gençti o. 1994 yılının karanlık günlerinde ağabeyinin cezaevine girmesi ile 10 yaşından 34 yaşına kadar gidip gelmişti. Artık saçları ağarmış, evlenmiş amma ağabeyi halen cezaevindeydi ve bekârdı. Yılların verdiği yorgunlukla, usanmışlıkla, kahırla ‘devlet sözünde durmuyor, zalim devlet, Kur'an dersi verdiği için benim ağabeyimi 24 yıldır zindanda çürüttü. Ama ABD'li yetkililerin de itiraf ettiği gibi Rahip Brunson 20 yıldır Türkiye'de ABD adına FETÖ, PKK gibi şeytani yapıların koordinesini yapmış biridir. 2 yıldır müebbetle yargılanıyor ama ne oluyorsa bir anda ev hapsine çıkarılıyor. Olacak iş mi? Hâlbuki benim ağabeyim 10 yıl yargılandı ama suçsuz olduğu için ceza veremediler. Sonra da bir gecede müebbet verdiler.'
Yukarda verdiğimiz bir vatandaşın serzenişinden yola çıkarak istedik ki devlet anlayışı üzerindeki düşünceleri açığa çıkarıp inceleyelim. Bazı kalıplaşmış yanlış anlayışları düzeltelim.
Devlet belli bir düşünce, inanç, ideoloji, fikir ortaklığı bulunan belirli bir insan topluluğunun, belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olmasıyla oluşan hukuki kişiliğe sahip devamlı bir teşkilattır. Devletlerin halefleri vardır. Buna devletlerin intikali de denir. Yani bir devletin sona ermesiyle birlikte toprak ve insan unsurlarının başka bir devlete geçmesi durumuna devletin intikali İngilizcesi (devalution of States) veya devletin halefiyeti (succession of states) denir. Uluslararası hukuk kurallarına göre de halef devlet, selefinin yani kendinden önceki devletin, imzaladığı antlaşmalar, borçlar konusunda sorumlu tutulur.
Bu topraklar üzerinde kurulmuş devletler üzerinden halef–selef devlet ilişkisine sahip devletleri kısaca belirtecek olursak diyebiliriz ki: Dört Halife–Emeviler–Abbasiler–Selçuklular–Anadolu Selçuklular–Osmanlılar ve Türkiye birbirlerinin devamı niteliğinde devletlerdir. Çünkü bu devletler halklarını, topraklarını birbirine bırakmış, intikal ettirmiş devletlerdir. Türkiye Cumhuriyetinin Osmanlı Devletinin borçlarını ödemek için İngilizlere bıraktığı toprakları yazsak yürek dayanmaz. Yine ekmeğin fiş ile alındığı o kıtlık yıllarında Türkiye'nin çok ciddi paraları Osmanlının borçları için ödediğini birçok kişi bilir. Demek ki Türkiye Osmanlı'nın halefidir. Ki bu konuda Cumhurbaşkanının da kimi beyanlarında bizim bin yıldan fazla devlet geleneğimiz var minvalindeki sözleri, konumuzun daha net anlaşılması için önemlidir.
Bir de kukla devletler vardır. Özellikle 1. Dünya Savaşından sonra İslam ümmetinin bulunduğu birçok coğrafyada kukla devletçikler İngilizler tarafından kuruldu. Bu devletleri de kısaca sıralayacak olursak Suudi ailesine peşkeş çekilen içinde Harameyn'in de bulunduğu Suudi Arabistan, Birleşik Arap Krallıkları, Mısır'da kurulan devlet yani kısacası Osmanlının dağılmasıyla beraber Osmanlının egemen olduğu tüm topraklarda kurulmuş devletler İngilizlerin ve itilaf devletlerinin kontrolünde kurulmuştur. İşte İslam ümmeti bu kukla devletlerin elinden çok çekti. İran halkı 1979 yılında İslam inkılabı adını verdikleri inkılapla kukla bir devlet olmaktan kendini kurtardı. Bunun bedeli olarak halen boykot ve ambargoya maruz kalıyor İran halkı. Yine ülkemiz de yıllarca emperyal devletlerin uydusu olup olmamanın mücadelesini vermiş. Ama darbelerle bizi kukla olmaya zorladılar. Son hamleleri ise 15 Temmuz'da boşa çıkartıldı. Halkın bu karşı duruşuna ABD başta olmak üzere, kuklaları sömürmeye alışmış devletler şaşkına döndü. Ve İran'a uygulanan boykot, baskı, ambargo 2 yıldır her geçen gün sistematik olarak dozajı arttırılarak devam ediyor.
Dünya beşten büyüktür söylemini eylemlere dönüştürerek başta İslam toplumları sonra da sömürülen tüm halklar bilinçlendirilerek bu cephe büyütülmelidir. Yeryüzünün tüm halklarından bu sömürü düzenine itiraz sesleri yükselmelidir. Halklar kuklalardan kurtarılıp özgürlüklerine kavuşturulmalıdırlar.
Bizim ülkemizin yöneticileri de başta hakları alınmış mazlum Müslüman halkımıza İslami haklarını verme konusunda daha gayretli olmalı, halkı devletle barıştırma çabalarını arttırmalıdırlar. Bu devlet halefleriyle–selefleriyle İslam toplumunundur. Bu anlayış ancak Arapları, Kürtleri, Farsları ve Türkleri bir araya toplayabilir.
Her şeyin inşallah İslam ümmetinin lehine geliştiği, günlerin lehimize döndürüldüğü günler yaşıyoruz farkında mısınız?
Selam ve dua ile…