Halep, İslam Ümmetinin asrımızdaki Kerbela'sıdır. Halep'teki mazlumlar, Hüseyin'in yarenleri gibi kuşatılmış. Kerbela, sadece tarihe has bir olay değildir. Kerbela bir vakadır, bir misyondur. Hüseyinlerimiz hiç bitmedi.
Kendini Hüseyin ile özdeşleştirenlerin Yezitleştiği bir zamandayız. Küresel ve bölgesel siyasal hesaplar arasında ezilen mazlumların sesini, feryadını duyan yok. Halep'in mazlumlarının sesi ve feryadı işitilmiyor. Bombalarla paramparça olan ve bedeni kömürleşen çocuklar, savaşın önemsiz bir ayrıntısı olarak görülüyor. Siyasal hesaplaşmalar, mazlumların yurdu üzerinde yapılıyor. Filler tepişiyor, ayaklar altında nazenin çimenler, fidanlar eziliyor. Halep'te paramparça olan, açlığa mahkûm edilenler bizim kardeşlerimiz ve evlatlarımızdır.
Bu kuşatmayı kırmak ve vahşete son vermek, İslam ümmetinin en asli vazifelerinden biridir. Halep, insanlığın imtihanıdır; İslam ümmetinin imtihanıdır. Halep evimizin içidir, Halep yüreklerimizi yakan kordan bir ateştir. Tüm Müslümanların, körlüğü ve sağırlığı bir kenara bırakarak bu meseleye eğilmeleri lazımdır. Tüm Askeri ve siyasi hesapların dışında, herhangi bir pazarlığa malzeme yapılmadan, Halep'e yönelik hava saldırıları durdurulmalıdır. İnsani yardım koridoru açılmalıdır. Halep'in havadan rastgele sivil yaşam alanlarını da içerisine alacak şekilde bombalanması, insanlık suçudur. Siviller, hiçbir savaşın bileşeni değildir. Hele çocuklar ve kadınlar gibi toplumun savunmasız kesimleri, kesinlikle acımasız bir savaşın, işgalin parçası haline dönüştürülmemelidir. Hiçbir savaş hukuku, sivillerin topyekûn cezalandırılmasını öngörmez. Sivillere karşı yapılan saldırılar, bütün insanlığa yapılmıştır. İnsanlık onuru, böyle bir vahşete karşı tüm insanlığın itirazını gerektiriyor. İslam kardeşliği de bu kardeşlerimizin feryadını duymamızı ve yaralarına merhem olmamızı gerektiriyor. Kim ne yapabiliyorsa bu gün hemen yapsın. Çocukların paramparça olan ve kömürleşmiş olan masum bedenlerine ağlamak, ne bir fazilet, ne de bir meziyettir.
Türkiye'nin Halep konusunda başlatmış olduğu diplomatik atak ümit vericidir, kıymetlidir. Türkiye'nin sivil hassasiyetini, diğer bölge ülkelerinin de göstermesi gerekir. Rusya-Türkiye-İran arasındaki Halep diplomasisi, en azından siviller adına olumlu bir noktaya taşınmalıdır.
Katil Rusya'nın, Halep'teki sivillerin durumunu pazarlık vesilesi yapacağı kesindir. Rusya, Halep'teki pozisyonunu güçlendirmek ve direnişi zayıflatmak yönünde taleplerde bulunabilir. Halep'ten savaşla çıkaramadığı muhalifleri, Türkiye eliyle, sivillere karşı bir pazarlıkla, Halep sahasından uzaklaştırmaya çalışacaktır. Yani hava bombardımanın kesilmesi veya sadece bazı bölgelere kaydırması karşılığında Türkiye'nin bu gruplara baskı yapmasını isteyecektir. İran'ın bu durumu kesinlikle pazarlık konusu yapmaması gerekir ve siyasi hesap, kaygı ve endişelerden uzak bir şekilde, en azından siviller konusunda gereken yapılmalıdır.
İran, hem kendisi, hem de Suriye sahasına dâhil ettiği militarist yapıların Halep kuşatmasını, en azından siviller için kaldırmalı ve insani yardım koridoruna müsaade etmelidir. Türkiye ve İran arasındaki diyalog güçlendirilmeli; ama bu diyalog, “ali cengiz oyunu”na dönüştürülmemelidir. İnsani yardım koridoru ve güvenli sivil yaşam alanlarının temini, temel öncelik olmalıdır.