Köyümüzde çok sevdiğim bir Mehmet Emmi vardı, Allah rahmet eylesin. Ömrü taş ocaklarında taş kırarak ve kırdığı taşları eşeksırtında evlere taşıyarak geçti. Hayatından hiç şikâyetçi değildi, gerçekten mutluydu. Hatta bir ara ona belediyeden kolay bir iş bulmuşlardı da bir ay sonra derhal ayrılmıştı, “ben bu parayı yiyemem” demişti. Bir gün evinde otururken hanımına şöyle seslenmişti:
“Hanım! Elhamdülillah biz zenginleme tehlikesini atlattık değil mi?”
Tahmin ediyorum ki insanımızın önemli bir kısmı veya benim muhatap olduğum kesim Doların yükselişine, Türk Lirasının düşüşüne böyle bakıyordur. Çünkü gerçekten zenginleme tehlike sınırını aşmış durumdalar.
Dolar ne kadar yükselirse yükselsin, ne kadar düşerse düşsün söz konusu kesimin boğazlarından aşağı gidecek olan yiyeceklerinde fazla bir değişiklik olmayacağı kanaatindeyim.
Zenginlerin ve zenginleme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu durum bizi fazla ilgilendirmiyor.
Yani şu anda Türkiye'nin hop oturup hop kalktığı dolar meselesi bize vız gelir.
Başkanlık tartışmaları ve anayasa değişikliği meselesi de aynen böyle, bu kadarcık meşgul etmektedir bizi. Nasıl neticelenirse neticelensin, bizim hayatımızda ciddi bir değişiklik olacağı kanaatinde değilim.
Bugün iç gündemin toru topu bizim için Aladağ'da yanarak can veren yavrularımız kadar önemli değildir.
Halep yıkılırken, Halep'te binlerce masum, binlerce çocuk ve kadın yıkıntılar altında can verirken, yüz binlercesi kuşatma altında katliamla karşı karşıya iken, yaralılar için son hastane de bombalanmışken, dışardan gönderilecek yardımların ulaşım yolları tıkanmışken…
Doların yükselişini, Türk lirasının düşüşünü gündem yapmak bize, özellikle bize yakışır mı?
Biz Halep'e kilitlenmiş, Halep üzerinde yoğunlaşmış durumdayız.
Belki bir şey yapamıyoruz fakat olsun, yine de Halep diyoruz, başka bir şey demiyoruz. Rabbimiz bizim çırpınışımızı, çaresiz de olsa çırpınışımızı görüyor ya. Elbette bunu karşılıksız bırakmayacaktır, biz buna inanıyoruz.
Halep için nerede bir etkinlik varsa oraya koşuyoruz, nerede bir toplu dua varsa oraya koşup biz de ellerimizi açıyoruz, nerede bir ağıt varsa oraya biz de katılıyoruz, nerede bir kampanya varsa hemen iştirak ediyoruz.
Gördüğünüz gibi Halep'teki Müslümanların üzerine ölüp yukarıdan yağıyor, uçaklardan yağıyor. Bu yüzden bireysel çırpınışlardan daha çok ülkelerin, yönetimlerin bir şeyler yapmasının daha önemli olduğunu biliyoruz.
O yüzden gözümüz kulağımız aynı zamanda diplomatik görüşmelerde. Türkiye'nin bunun için çırpındığının da farkındayız.
Fakat yine de her şeyin Müslüman bireylerin, cemaatlerin yüreklerinde, samimi dualarında ve çırpınışlarında karara bağlanıp biteceğine inanıyoruz.