İnsanlar önceliklerini algılarına göre belirler. Kimi ekonomiyi kimi siyaseti kimi hukuku öncelediği gibi kimi de yazarları önceler. Geçen hafta yazarları okuduktan sonra iç sayfalara göz gezdirdim. Zindandan gönderilen bir mektup vardı. Yıllarca içerde tutulan bir düşünce suçlusu duygularını psikolojik ve sosyolojik açıdan ele aldığı için dikkatimi fazlasıyla çekmişti.
Kendisine ceza veren Hâkimin ‘'Bu kadar cezayı kafaya takma her on yılda bir af çıkar.'' Diyerek iddia oynar gibi hayatıyla oynamış. Yirmi yıla yakın bir süre geçmesine rağmen affın çıkmadığına şahit oluyoruz. Bu anlayışa gülsek mi? Ağlasak mı? Bilemiyorum. Hayatımızın çoğu evresinde böyle çelişkileri yaşıyoruz. Neden? Bu çelişkileri yaşayan sadece büyükler mi? Yoksa çocuklar da nasipleniyor mu? Çocuklar üzerinden bazı realitelere çağrışım yapalım.
Toplumda dikkat edilmesi ve ilgi gösterilmesi gerekenlerden biri çocuklardır. Çünkü çocuklar ailelerin aynası, yarınları ve umutlarıdır. Farklı iklimi ve farklı havayı yaşasalar da yaşatılması için her türlü fedakârlığı hak eden yegâne kutsallardır. Bu yüzden çocuk hakları hareketi dünya üzerinde her zaman ilgi görmüştür. Bu bağlamda yapılan etkinlikler çocukların erişkinlerden farklı haklara sahip olduğu düşünülerek haklarının farklı zeminde meşrulaştırılması sağlanmıştır.
Bu konuda eğitimcilerin de desteklediği bazı maddeleri dile getirelim. Yaşamak her çocuğun temel hakkıdır. Herkesin ilk görevi çocukların yaşamını korumaktır. Doğum yerleri, konuştukları dil ne olursa olsun fark etmez. Büyüklerinin inançları ya da görüşleri nedeniyle hiçbir ayrım yapılamaz. Her çocuğun, kendi düşüncelerini geliştirme isteği olduğu gibi dinini de seçme hakkı vardır. Görüşlerini serbestçe ifade etme, kendisini ilgilendiren her konuda görüşlerinin dikkate alınması hakkı vardır.
Çocuklara verilen eğitim onların gelişimlerini en fazla ölçüde sağlayacak düzeyde olmalıdır. Eğitim, çocukların hoş görüsünü, kendi kültürüne ve farklı kültürlere saygısını, ayrımcılığa karşıtlığını, doğaya saygısını artıracak biçimde düzenlenmeli, çocukların arkadaşlarıyla barış içinde toplanabilme, dernek kurabilme ya da derneklere üye olma hakları olmalıdır.
Çocukların haklarını ya da diğer hakları bir bütünlük içinde ele aldığımızda bir anlam ifade etmektedir. Aksi halde çocuğu ebeveynlerden ayırarak, ebeveynlerden birini düşüncelerinden dolayı hapsederek, çocuğa burs sağlayarak çocuğu mutlu edemeyiz. Ya da bazı ülkelerin hem çocuk sözleşmesine imza atması diğer taraftan hedef gözetmeksizin çocukların hayatına son vermesi bir çelişki değil mi? Ailenin fertlerinden birine şefkât diğerine zulüm firavun-i bir miras değil mi?
Sosyal hayatımızda çelişkilerden birini özelimizden örnekleyelim. Malumunuz deprem bölgesinde yaşadığımızdan idareciler deprem sonrasında ilçemizde hasarlı evlerin tespiti için gayret sarf ediyorlardı. Hasarın tespiti neticesinde her eve karşılık bir ev veriliyordu. Bir arkadaşımızın evi iki katlıydı. Birinci katın yaşanılamaz halde olduğu tespit edilmiş ve raporlaştırılmıştı. Neyse arkadaşımıza bir ev çıkınca arkadaşımız sitem etti. Neden iki evime karşılık bir ev çıkmış. Üstelik parasını uzun vadede biz ödüyoruz, diye itiraz etti.
Cevap şöyleydi: Birinci katın hasarlı olduğu tespit edilmiş ikinci katın hasarlı olmadığına kanaat getirilmişti. Değerli okurlar Allah aşkına birinci kat yıkıldıktan sonra ikinci kat nasıl havada kalacak? O gün anladım ki sadece evin temeli değil toplumun temel dinamiklerini yıkıp bizleri havada bırakmak isteyen bir anlayış var. Sağlıklı kararlar alınması temennisiyle.
Selam ve dua ile...