Diyarbakır’daki nevruz kutlamasındaki kalabalık kimi aldatabilir. Bu kadar insanın toplanması PKK’nın şu ana kadar olan siyasetine ve Apo’ya olan bir destek midir, diye düşündürebilir.
Şu ana kadar ki nevruz kutlamalarının sönük geçmesine rağmen bu seneki kutlamaların coşkulu geçmesi, esasında PKK ve devletin yıllardır güttükleri siyasete bir tepkidir.
Şu ana kadar ki nevruz kutlamalarının sönük geçmesine rağmen bu seneki kutlamaların coşkulu geçmesi, esasında PKK ve devletin yıllardır güttükleri siyasete bir tepkidir.
Nevruz alanındaki coşkulu halk, PKK ve Apo’nın şimdiye kadar güttüğü siyasete bir tepki ve barış sürecine ise bir destektir. Halk, barış için, gözyaşının dinmesi ve akan kanın durması için nevruz alanında toplandı. Halk barıştan yana olduğunu ortaya koymak istedi. Şu ana kadar tek bir kez nevruz alanına gitmemiş olanlar alana akın etti. BDP de elinde bulundurduğu belediyelerin imkânları ile halkın alana taşınmasına yardımcı oldu.
Halk çatışma ve gerginlikten yana olmadığını belirtti. Savaş istemediğini, barış istediğini ortaya koydu. Halk PKK ve devletin karşılıklı kirli savaşından el’eman etti.
PKK kendi ideolojisini dayatma adına yıllardır top yekûn bir halkı çatışma zeminine sürükledi. Devlet ile çatışması bir yana kendi halkından olan dindar ve mütedeyyin insanlardan binlercesini katletti. Yaşlı, kadın bebek ayrıcalığı yapmadı. Şeyh, imam, Seyda veya Feki ayırımı da yapmadı. Şeyh Molla Zeki, Molla Abdurrahman, Molla Ramazan, Molla Sabri ve Mardin-Dargeçit- Deyvanlı Muhammed Nuri ve daha niceleri…
Deyvanlı Muhammed Nuri bir yatsı namazı çıkışı cami dönüşü alınıp götürüldü. Çeşitli işkencelerden sonra asıldı. Asılmadan önce iki rekât namaz kılmış, asıldığı urgan kendisini boğmakta gecikince cani katili ağacın üstüne çıkıp her iki ayağı ile omuzlarına basıp şahadetini hızlandırmış. Bu sadece PKK’nin caniliklerinden bir karedir.
Şehit Seyyid Hüseyin Yeşilmen, sırf dindarlık ve mütedeyyinlikleri nedeniyle PKK tarafından ekonomik ambargoya tabi tutulan birkaç aileye gıda yardımı götürürken yolda PKK tarafından kaçırıldı ve hala akıbeti meçhul.
Devlet de PKK’ ye bundan daha şiddetlisi ile mukabele etti. Suçlu suçsuz binlerce insan öldürüldü. Binlerce insan göçe zorlandı. Binlerce insan hapislerde çürütüldü. Göz altılarda çoğu insan sakat bırakıldı.
Olansa sadece bu mazlum ve mustaz’af halka oldu. Halk kendi memleketinde, ev, bark ve tarla sahibi iken, bir anda kendini büyük şehirlerin kenar semtlerinde baraka ve gecekondularda buldu. Ev sahibi iken kiracı oldu. Satıcı iken alıcı konumuna düştü. İşveren iken işçi oldu. Kendi çalışması yetiyorken eşini, kızını ve en ufak yaştaki çocuğunu bile çalıştırmak zorunda kaldı. İslami disiplinden yoksun iş yeri ortamlarında, kızının-oğlunun ahlakı bozuldu.
En ufak bir olayda kepenkler kapattırıldı. Bu yolla halk milyonlarca zarara uğratıldı. Yol, köprü, okul, fabrika baraj yapımına müsaade edilmedi. Halk bilinçli bir şekilde cahil bırakılamaya çalışıldı. Yoksulluk ve cehalet birleşince, halk kendini PKK’nın kucağında buldu. Kendi memleketinde güvenli bir ortam ve iş imkânı bulmayan insanımız, çareyi batı illerine mevsimlik veya devamlı işçi olarak çalışmakta buldu. Halk daima işçi kaldı. İşveren olamadı. Horlandı, küçük düşürüldü. Ezildi ve ezdirildi.
Kimisi çareyi batı ülkelerine göç etmekte buldu. Ekonomik açıdan belki oralarda rahatladı. Ama ailesinden köyünden kasabasından koptu. Geleneğini, adet ve kültürünü kaybetti. Dinini -maneviyatını unuttu. Çocukları tamamen bir batılı olarak doğdu ve bir batılı olarak büyüdü.
Bu yüzden halk artık yeter diyor. Çatışma kan ve gözyaşı istemiyorum diyor. Rahat bir şekilde hayatını sürdürebileceği güvenli bir ortam istiyor. Ezilmek horlanmak, göç etmek istemiyor. Halk barış istiyor. Selamet istiyor. Huzur, refah ve saadet istiyor. Köyünde, kasabasında, il ve ilçesinde rahat bir yaşam sürdürmek istiyor. Halk memleketinin her açıdan gelişmesini, batı illerindeki eşit yatırım ve teşvik haklarına kavuşmasını istiyor.
Güvenli ve selamet içerisinde bir hayat sürdürmeniz temennisi ile Allah’a emanet olun.