DOĞRUHABER / HABER MERKEZİ
Haziran ayından bu yana Bölgede devam eden çatışmalı süreç yöre halkını evinden, işinden etti. PKK'nin çatışmaları şehirlere taşıması üzerine kimi şehirler adeta harap oldu. Halk çatışmalı bölgelerden göç etmek zorunda kaldı. Evler, iş yerleri ve camiler zarar gördü. Bölgeyi tam bir kaosa sürükleyen süreç hala devam ediyor. Bölgenin bir an önce huzura kavuşması için PKK'nin bütün unsurlarıyla şehirlerin dışına çıkması ve silah kullanmaktan vazgeçmesi gerektiği ifade ediliyor. Bölgenin nabzını, bölgenin önemli şehri olan Diyarbakır'ın siyasi parti il başkanlarından dinledik. AK Parti, HÜDA PAR, Saadet Partisi ve HAK PAR'ın Diyarbakır İl Başkanları, süreçten Kürt halkının zarar gördüğünü ifade ederek, huzurun tesisi için önemli açıklamalarda bulundular.
ÖNCELİĞİMİZ ANAYASAYI DEĞİŞTİRMEK
Ak Parti döneminde Türkiye'de pek çok reform yapıldığını söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi Diyarbakır İl Başkanı Muhammed Akar, darbe anayasası değişmedikçe Türkiye'de daha fazla reform yapmanın zorluğuna dikkati çekerek önceliklerinin yeni anayasa olduğunu; yeni anayasa ile pek çok meselenin çözüleceğine vurgu yaptı. Akar şöyle devam etti: ”Öncelikle anayasanın değişmesi lazım. Haziran ayına kadar Ak Parti'nin Yeni Anayasa Taslağı hazır hale getirilecek. Ve toplumun bütün katmanlarıyla, bütün toplum kesimleriyle müzâkere edilecek. Halk muhatap alınacak. Demokratik, katılımcı, eşitlikçi, adil, sosyal adaleti esas alan yeni anayasamızı halka götürdükten sonra mutlaka Türkiye'nin bütün mevzuatının, hukuk sistemimizin demokratikleşme ihtiyacı var. Bunları zaten birçok defa ifade ettik. Elbette ki bütün Türkiye'deki toplumsal gruplar, Kürtler, diğer kesimler, herkesin beklentileri var. Biz bir gruba münhasır haklar, özgürlükler yerine, bütün toplumu esas alan hukuk ve demokratik reformlar gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.
HARÇ İSLAM KARDEŞLİĞİDİR
Terör hadiseleri yaşanıyor diye ideallerinden vazgeçmeyeceklerini belirten Akar, Türkiye toplumunu birleştirecek harcın İslam kardeşliği olduğunu ifade etti. Akar şöyle devam etti: ”toplumun yüzde 99'unun Müslüman olduğu, dindar ve muhafazakâr bir toplum olduğu gerçeği var. Yani Türkiye toplumunun çok geniş katmanları, doğrusu dindardır ve buna ilişkin de inanç özgürlüğü, ibadet özgürlüğü konusunda, başörtüsü konusunda talepleri oldu, imam hatipler vs. taleplerinin önemli bir kısmı gerçekleşti. Doğrusu Türkiye toplumunun birleştirici harcının İslam kardeşliği olduğunu düşünüyorum. Demokrasiden kastımız da odur. Yani bizim demokrasiden kastımız, tamamen Batı tarzı bir demokrasi değil. Biz kendi modelimizi üretebiliriz. Demokrasi kavramının içini doldururken, kendi tarihsel deneyimimizi biz burada devreye sokabiliriz.
HALK HUZUR İSTİYOR
Kürt halkının Pkk'nin ilan ettiği özyönetime destek vermediğini ve huzur istediğini belirten Hür Dava Partisi Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu halkın huzur istediğini belirterek şöyle konuştu: öz yönetim ilanlarına halk destek vermedi. Hatta Pkk'nin tabanı bile destek vermedi. Halk neden destek vermedi? Birincisi halk huzur istiyor. Silahların susmasını istiyor. Yani çözüm sürecinde çatışmaların durmasıyla halk rahat bir nefes aldı. Maddi manevi olarak bu halk çok büyük mağduriyetler yaşadı. Aslında halk Pkk'nin öz yönetim ilanlarını samimi bulmadı. Zaten belediyeler, yerel yönetimler büyük bir kısmı Pkk'nin elindeydi. Aslında halk Kobani bahaneli olaylar ve Rojava'daki meseleleri gördükten sonra Pkk'nin asıl niyetinin Kürt halkının menfaatleri değil, marksist ideolojisini gerçekleştirme olduğunu gördü. İkinci olarak da Rusya ve Amerika'nın destek vermesiyle birlikte Pkk'nin emperyalist ülkelerin çıkarları doğrultusunda çatışmaları başlatması söz konusuydu. Bundan dolayı halk destek vermedi. HÜDA PAR gibi siyasi partiler, diğer STK'ların büyük bir çoğunluğu hatta Pkk'ye yakın olan STK'lar bile çatışmaların şehir merkezlerinde yapılmasına karşı çıktılar. İşte Tahir Elçi bunlardan bir tanesiydi. Çünkü böyle bir şekilde eyleme girişmek devletin operasyon yapmasına zemin hazırlamaktı.
HALK TARAFINDAN PKK'YE KARŞI BÜYÜK BİR ÖFKE VAR
Devletin yaptığı operasyonlarda yaşanan tahribata dikkatleri çeken Tanrıkulu çatışmalı süreci başlatan Pkk'nin kendi eli ile sonunu hazırladığını ifade etti: Tanrıkulu şöyle devam etti:” Cizre'nin, Nusaybin'in, Sur'un ve Silvan'ın bazı mahallerinin Suriye'den hiçbir farkı yok. Her taraf yıkılmış, tahrip edilmiş ve insanlar kaçıp gitmişler. Böyle bir mağduriyeti gören insanlar buna şiddetle karşı çıktı ve defalarca yapılan açıklamalara rağmen bunlara destek vermedi. HDP yöneticileri Diyarbakır'da çağrı yaptı, 550 bin oy aldıkları yerde 550 kişi bile bir araya getiremediler. Bu Pkk için ideolojik ve stratejik açıdan büyük bir yıkım. Biz bunu Pkk'nin sonunun başlangıcı olarak görüyoruz. Halk tarafından Pkk'ye karşı büyük bir öfke var. Yapılan operasyonlar ve akabindeki ırkçı yazılar ve söylemler nedeniyle, devlete karşı da öfkelenmesine neden oldu. Şu anda halk iki ateş arasında diyebiliriz. Bunun en büyük suçlusu Pkk olsa bile tankların şehirlere taşınması ile birlikte halk zarar gördü. Çünkü bugün bu seviyeye gelinmesinde hükümet- devlet buna açıkça göz yumdu. Bölge halkından kime sorarsanız bunu bilir, bunu söylerler.
KÜRTLER HAKLI TALEPLERİNDEN VAZGEÇMEZ
HÜDA PAR olarak anarşi ve şiddete karşı olduklarını ifade eden Tanrıkulu Kürtlerin meşru hak ve taleplerinin gözardı edilemeyeceğini ifade etti. Tanrıkulu şöyle konuştu: “Şiddete, kaosa, anarşiye karşıyız. İnsanların sorunlarını rahat bir şekilde dile getirmesinden ve sorunların diyalog, siyaset yoluyla çözülmesinden yanayız. Kürt meselesinin çözülmesini istiyorsak yapılan çözüm çağrılarına kulak verilmelidir. Hükümet yapılan çağrılara kulak vermemeye direniyor. Pkk ile çatışmalı sürece girdiler fakat Kürtlerin meşru haklarından vazgeçmediklerini gördükleri halde adım atmıyorlar. Örneğin biz diyoruz ki anadilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Kürtler ve diğer kavimlerin anadilde eğitim almaları sağlanmalıdır. Bunun planlaması yapılıp kısa veya uzun vadede pratiğe geçirilmesi gerekiyor. Bu hükümetin samimi olduğunun bir testidir aynı zamanda. Yeni yapılacak olan anayasada Kürtçenin 2. Resmi dil olduğu kabul edilmelidir. ‘Bu ülkeyi kuran asli unsurlar Türkler ve Kürtlerdir' gibi bir ibarenin eklenmesi gerekiyor. Anayasada bütün inanç gruplarının, farklı etnik grupların kendini bulabileceği sivil, adil bir anayasanın yapılması gerekiyor. Şéx Said, Said Nursi ve Seyit Rıza gibi şahsiyetlere iade-i itibar yapılmasını ve mezar yerlerinin bulunmasını talep ediyoruz. İskilipli Atıf Hoca için bunu yaptılar. Bu söylediklerimiz bölge halkının talepleridir. Kime sorarsanız sorun, bunları söyleyecektir. Hükümet bu hakları vermekte gecikmemelidir. Kürt halkının ezici çoğunluğu kendi haklarının verilmesinden yana. Bunun da siyasetle çözülmesini istiyor.
EMPERYALİZM ÇATIŞMA İSTİYOR
Bölgede yaşanan çatışmalı sürecin İslami değerlerden uzaklaşılmasının bir sonucu olduğunu ifade eden Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan yaşanan süreçte dış mihrakların da parmağının olduğunu ifade ederek şöyle konuştu: ”Bu olayların temelinde bir Türkiye ayağı var bir de dış mihraklar ayağı var. Dış mihrakların ayağı nedir? Bugün dünyayı sömüren küresel güçler ülkelerin çatışmalı olmasını, bölünüp parçalanmasını isterler ki ufak lokmalar haline getirip rahat rahat sömürebilsinler. Karşılarında güçlü devlet istemezler. Bunun için her türlü oyunu yaparlar. Bugün İslam coğrafyasında hiçbir terör örgütünün batının desteği olmadan ayakta kalması mümkün değildir. Direk veya dolaylı bir şekilde yardımları oluyor.
TERÖRLE HAK ARANMAZ
Kürt meselesine üç noktadan yaklaştıklarını ifade eden Bozan şiddetin bir hak arama yöntemi olarak kullanılmasını doğru bulmadıklarını ifade etti. Bozan şöyle devam etti: “Biz bugünkü olaylara üç noktadan bakıyoruz.1 terör meselesi, 2 insan hakları meselesi, 3 sorunun ekonomik ayağı. Hiçbir hakkın terörle, öldürmekle, kırarak, vurarak, çatışmayla talep edilmesini doğru kabul etmiyoruz, yanlıştır. İnsani haklar bakımından da Kürtlere bir Türk'ün sahip olduğu hak neyse bu hakları vermek lazım. Herhangi bir pazarlık yapmadan, herhangi bir minnet yapmadan, dilidir, kültürüdür, kendini ifade etmesidir... Bir insanın ana dili ana sütü gibi helaldir. Çünkü Allah'u Teâlâ Rum Süresi 22 ve Hurucat Süresi 12.ayeti kerimede ırkları, dilleri, renkleri kendisinin yarattığını dolayısı ile ırkından dolayı, renginden dolayı, dilinden dolayı bir üstünlüğün veya aşağılamanın olmadığını ifade ediyor.”
‘BİR YARAMIZ VAR' DİYEN HERKES MUHATAP ALINMALIDIR
Çözüm sürecinde sadece HDP'nin muhatap alınmasının yanlışlık olduğunu daha önce dile getirdiklerini söyleyen Bozan “Ak Parti barış sürecini başlattığı zaman da biz bunun yanlış olduğunu, çıkış olarak sadece bir kesimin muhatap almasını yanlış bulduğumuzu söylemiştik. Yani bu sürecin bütün halk kesimlerinin, bütün cemaatlerin ‘bir yaramız var, akan kanımız var, biz bunu nasıl iyileştirebilelim bu akan kanı nasıl durdurabilelim?' diyerek herkesten fikir alınmalıydı.
ÇÖZÜMÜ İSLAM ÂLİMLERİ ÜRETMELİDİR
Çözüm yolunun ancak İslam'dan geçtiğine dikkati çeken Bozan, Kürt sorununda çözümün Türkiye ve dünyadan katılımcıların katkı sunacağı bir komisyondan geçtiğini belirterek şöyle konuştu:
“ Türkiye'de aktif olan, olmayan yüz civarında parti var. Bu partilerin genel başkanları çağrılsın. Bir komisyon kurulsun ‘Türkiye'nin böyle bir sıkıntısı var nasıl içinden çıkabiliriz?' diye. İslam âlemini, günümüzün durumunu bilen asrın âlimlerini çağırsın, İslami açıdan bunun çözümü ne olabilir. Yani insan bunları toparlar ve bir çözüm üretir, çözümsüz bir şey yoktur.”
KÜRTLERİN TÜM HAKLARI VERİLMELİDİR
İktidarın bölgedeki bütün dinamiklerle, cemaatlerle, partilerle görüşerek, uzun, orta ve kısa vadede planlar yapması gerektiğini ifade eden Bozan dış mihrakların planlarına dikkati çekti. Kürt halkının ayrılma ya da özyönetim gibi bir şey istemediğini ifade eden Bozan sözlerini şu şekilde tamamladı: İçeride birlik, beraberlik, barış, bütünlük sağlandığı takdirde dış mihrakların oyunlarına da zemin hazırlamak ortadan kalkmış olacak. Eğitim müfredatında ciddi bir değişiklik yapılması lazım ki uzun vadede eğitim müfredatıyla dilini, dinini iyi öğrenmiş olan insanların harama bulaşması engellenmiş olacak. Kürt halkının ayrı bir devlet kurma, öz yönetim kurma gibi bir dertleri yok. Sadece insani olarak başkalarından saygı görmek istiyorlar. Milli eğitim okullarında nasıl ki İngilizce, Fransızca seçmeli ders olarak mecburi ise Kürtçe öğrenmek isteyen de Kürtçesini öğrensin Kur'an okusun ne gerekiyorsa engel olunmasın. Başkalarına malzeme hazırlanmaması için terör örgütlerinin kullanmış olduğu argümanların ortadan kaldırılması lazım.
BU KÜRT-TÜRK SAVAŞI DEĞİLDİR
Bölgede yaşanan çatışmanın bir Kürt-Türk savaşı olmadığını söyleyen Hak Ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Diyarbakır İl Başkanı Vasıf Kahraman yaşanan çatışmanın iktidar ile Pkk arasında meydana gelen bir danışıklı dövüş olduğunu ifade ederek şöyle konuştu: “Bu bana göre Kürt halkının göçertilmesi amacına yönelik Pkk-devlet işbirliği gibi görünüyor. Bu bir danışıklı dövüştür bana göre. Kentlerimizi, ilçelerimizi, köylerimizi darmadağın ettiler. Bu insanlar buralardan göç edip nereye gidecek? Bunlar Kürt halkına hiçbir yarar da getirmiyor.
PKK KÜRTLERİN TALEPLERİNİ BASTIRMAK İÇİN ORTAYA ÇIKARILMIŞ BİR ÖRGÜTTÜR
Pkk'nın Kürtlerin haklı taleplerini bastırmak için ortaya çıkarılmış bir örgüt olduğunu belirten Kahraman:
“Pkk Kürt ulusal çıkarları karşısında ortaya çıkarılmış bir örgüttür. Sadece bugün için değil; kuruluş amacı budur. Kürtlerin kendi haklarına kavuşmaması için farklı güçlerin maşası olarak Kürt halkının başına musallat edilmiş bir örgüttür. Rojava'daki tutumlarına baktığımız zaman yaptıkları hiçbir eylem Kürt halkının faydasına değil. Rojava'da devrim yaptık diyorlar. Fakat kiminle nasıl hesaplar içinde olduğunu az çok hepimiz görüyoruz. Esed rejimi ile birlikte hareket etti. Esed ise farklı bir cephe açmamak için bunlara ‘durun' dedi. Orada Kürtlerin başına musallat oldular. Kendisi gibi düşünmeyen Kürtlerin hepsini oradan çıkarttı” şeklinde konuştu.
ŞİDDET OLDUĞU MÜDDETÇE SİYASETİN YOLU KAPANIYOR
Parti olarak taleplerini ifade eden Kahraman, Kürt meselesinin eşitlikçi temelde bir federasyonla ve Kürtlerin haklarının verilmesi ile çözüleceğine inandıklarını belirterek şöyle devam etti: “ Yeni bir anayasanın yapılmasını, anadilde eğitimin geçekleştirilmesini talep ediyoruz. Kürt partilerinin serbestçe kurulması ve Kürtçe propagandanın yapılmasını istiyoruz. Bu adımlar atılırsa Kürt sorunu yavaş yavaş demokratik bir şekilde çözülür. Şiddet olduğu müddetçe siyasetin yolu kapanıyor. Pkk en kısa zamanda silahlı çatışmaya son vermelidir. Ama devlet ise bunun yanında gerekli olan adımları atacak. Çünkü bu savaş Kürt halkına hiçbir fayda sağlamıyor.”