Halk İle Yerel Yöneticilerin İhtilafında Alınacak Doğru Tavır

Halk ile yerel yöneticiler arasında çıkan ihtilaflarda, yönetimin alacağı tavır, halkın yönetime güvenini belirleyen önemli bir faktördür.

Halk ile yerel yöneticiler arasında çıkan ihtilaflarda, yönetimin alacağı tavır, halkın yönetime güvenini belirleyen önemli bir faktördür. Eğer yönetim, bu tip anlaşmazlıklarda, yerel yöneticiyi kendine daha yakın görür, olaya onun gözü ile bakar ve onun beyanını esas alırsa, halkın o yönetime güven duyması mümkün değildir. Adil bir tavır ise halkın yönetime olan güvenini pekiştirecektir.

Halkın; yönetimi/devleti temsil eden şahıslarla girdikleri ilişkilerde zulmedici bir konumda bulunmaları oldukça nadirdir. Çünkü yerel yöneticiler, devleti temsil etmelerinin yanında devletin imkânlarına da sahiptirler. Dolayısıyla normal bir vatandaş, istese bile böyle birine haksızlıkta bulunamaz. Bunun tersi ise çok daha vakidir. Nitekim tarih boyunca yapılan zulümlerin kahir ekseriyeti devlet gücünü elinde bulunduran şahıslarca yapılmıştır. O halde bu ilişkide asıl korunması gereken vatandaştır.

“Hayır, insan kendini müstağni (kendine yeten, ihtiyaçsız) gördüğünde gerçekten azar.” (Alak 96/6-7)

Ayet-i kerimeden anlaşıldığı kadarıyla hiç kimse ‘la yüsel’ (hesap sorulamaz) olmamalıdır. Şayet bir şahıs böyle bir konumda bulunur da onda güçlü bir Allah korkusu yoksa azması kaçınılmazdır. Bu konuma gelme ihtimali en yüksek insan kesimi de yöneticilerdir. Dolayısıyla özellikle onların kontrol edilip denetlenmesi gerekmektedir.

Durum böyle olduğu halde, yönetim tarafından yerel yöneticilerin kayrılmasının önemli sebeplerinden biri, yönetimin, yerel yöneticiyi, hâkim konumunu koruyan bir unsur olarak görmesidir. Oysa yönetimin hâkimiyetinin güvencesi, yerel yöneticiler değil halkın güven ve desteğidir.

Yerel yöneticinin yaptığı hataların arkasında durmak; “ne de olsa bunu iktidarım için yaptı” diyerek sahiplenmek ise o yönetimin adaletini zedeleyeceği gibi onu büyük sorunlarla da karşı karşıya getirecektir.

Yöneticinin hatalarına karşı Resulullah aleyhisselatu vesselamın tavrını görebileceğimiz örneklerden biri şudur: Kendisi, Beni Cezime kabilesi üzerine Halit bin Velid radıyallahu anh komutasında askeri bir birlik gönderdiğinde, bu kabile Müslüman olduklarını beyan etmişler ancak rivayetlere göre ifade farklılıklarından dolayı bunu açıkça ifade edememişlerdir. Bunun üzerine Hz. Halit, kabilenin bir kısmını öldürüp, bir kısmını esir almış, sonra esirlerin de öldürülmesini emretmiştir. Resulullah aleyhisselatu vesselam, böyle bir hatayı sahiplenmek bir tarafa, ellerini kaldırarak iki defa, “Ya Rabbi, ben, Halit’in yaptıklarından beriyim” buyurmuş, sonra da o kabilenin tüm can ve mal kayıplarını tazmin etmiştir.

Yerel yöneticilerin sıkı denetlenmesi konusunda en iyi örneklerden biri de Hz. Ömer radıyallahu anhdır. Kendisi atadığı valilere ve komutanlara karşı son derece sert davranmıştır. Onlarla ilgili her türlü şikâyeti incelemiş ve haksızlığa gerekli cezayı vermekten çekinmemiştir. Nitekim Mısır valisi Amr bin As’a söylediği şu söz, onun bu konudaki tavrını göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

“Anaların hür doğurduğu insanları ne zamandan beri köle edindiniz?”

Ona bu sözü söyleten olay şudur: Amr bin As’ın oğlu, Kıpti bir gence tokat vurduğu gibi, Kıpti’nin “Seni halifeye şikâyet edeceğim” sözüne de itibar etmez ve “İstediğin yere şikâyet et. Ben şereflilerin en şereflisinin oğluyum” der. Bunun üzerine adam Hac mevsiminde Mekke’ye gidip şikâyetini Hz. Ömer’e iletir. Hz. Ömer, Amr bin As’ın oğluna kısas uygulayıp babasına da yukarıdaki sözü söyler.

Bunun dışında Hz. Ömer’in Kudüs’e ulaşıp da oradaki komutanların üzerinde ipek elbiseler gördüğünde onları taşlarla kovaladığı, Sad’ın Kufe’deki sarayını duyunca orada oturmasına müsaade etmediği, bir rivayete göre ise sarayı yıktırdığı bilinmektedir.

Hz. Ömer’in kendilerine gösterdiği bu sert muamelenin sonucunda valiler, halkla ilişkilerinde son derece dikkatli davranmışlar ve Hz. Ömer’in on yıllık halifelik dönemi böylece büyük bir huzur ve istikrar içinde geçmiştir.

Diğer taraftan Hz. Osman radıyallahu anh, herkese olduğu gibi valilerine karşı da şefkat ve merhametle muamele etmiştir. Ancak güzel bir meziyet olan bu tavır, yönetime zaaf olarak yansımıştır. Bunun sonucunda da 12 yıllık halifelik döneminin son yarısı karışıklıklara sahne olmuş ve sonrasında maalesef kendisi de fitneci gruplar tarafından mazlumca şehid edilmiştir.

Sonuç olarak ister devlet yönetimi, ister başka bir yönetim olsun; yerel yöneticilerle halk arasında çıkan ihtilaflarda, yönetimin alacağı tavır, onun adaletini ortaya koyan önemli bir etkendir. Şayet yönetim, halkın taleplerini dikkate alıp yerel yöneticileri denetlerse bu durum onun istikrarını da sağlayacaktır.

Ahmed Münir

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Sağlık Haberleri

Akran zorbalığının belirtileri
Aileler çocuklarının alışılmadık davranışlarını ve özelliklerini tanımlayabilmeli!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Aşırı koruma ve kontrol sevgi değil çocuğun ruhunun hapsidir
Diş sağlığı için bebeklere şekersiz beslenme alışkanlıkları edindirin
Uzmanlar, bal kabağı tüketimini tavsiye ediyor