"Halkın değerleriyle barışık anayasa yapma siyasetin namus borcudur"

ŞANLIURFA - Yeni yapılacak anayasa hakkında değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, halkın dini değerleriyle barışık ve çatışma üretmeyecek bir anayasa yapılmasının siyasetin bu halka karşı namus borcu olduğunu söyledi.

Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Şanlıurfa’ya gelen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, ildeki yerel ve ulusal basınla bir araya geldi. HÜDA PAR İl Başkanlığında düzenlenen toplantıda Yavuz, gündemi değerlendirdi.

Gündem değerlendirmesinde yeni anayasa, AB süreci, İslam coğrafyasında yaşanan çatışmalar ve Mavi Marmara davasını değerlendiren Yavuz, önemli mesajlar verdi.

Yeni yapılacak anayasanın dini değerleriyle barışık ve çatışma üretmeyecek bir anayasa olması gerektiğini ifade eden Yavuz, "Bizim için sistemin ne olduğu önemli değildir. Bu oluşacak yeni sistemin halkın var olan sorunlarına siyasi, ticari, ekonomi, kültürel ve her konudaki sorunlarına nasıl çözümler getirdiğidir. Bu konuda AK Parti ile MHP arasında bir mutabakata varıldığı ifade ediliyor. Ancak bu mutabakat tam olarak nedir. Bunu tam olarak bilmediğimiz için şu an bir şey söylemek çok zor. Öyle görünüyor ki anayasa değişikliği sadece başkanlık sisteminin alt yapısını hazırlamakla sınırlı kalacaktır. Biz bunu eleştiriyoruz. Özellikle 15 Temmuz’dan sonra yeni anlayışların ortaya çıktığı, bu milletin kendi iradesine sahip çıktığı bir zaman diliminde bu hakikatlerin ortaya çıkmasına rağmen siyaset kurumunun halkın bu yapısına uygun, onların dini değerlerine uyumlu, barışık, kavgayı-çatışmayı üretmeyecek bir anayasa yapması, siyasetin bu halka karşı namus borcudur." ifadelerini kullandı.

"Hükümeti 3 konuda suçladık"

İslam coğrafyasında yaşanan problemlerin İslam ülkelerinin yanlış politikası sonucu olduğunu hatırlatan Yavuz, bu konuda hükümeti defalarca uyardıklarını söyledi.

Yavuz, "Biz öteden beridir hükümeti 3 konuda suçladık. Birincisi Suriye meselesiydi, ikincisi çözüm süreci, üçüncüsü ise FETÖ’ye yönelik tavizkâr tutumlarıydı. 4 yıldan beridir hep bunları söylüyoruz. Suriye meselesindeki adımların nasıl bir faciaya sebebiyet verdiği, çözüm sürecinde ortaya konulan yanlış adımların ve zihniyetin binlerce insanımızın nasıl öldürüldüğünü, şehirlerimizi nasıl harap edildiğini ve FETÖ’ye yönelik tutumlar nasıl sonuçlar doğurdu. Suriye meselesi, çözüm süreci ve FETÖ’ye yönelik tutum nelere mal oldu. Madem böyle o zaman bu hatalardan vazgeçmek lazım." şeklinde konuştu.

Suriye’de yaşanan çatışmaların ancak siyasi bir antlaşma ile mümkün olacağını ifade eden Yavuz, savaşın sona ermesi için Türkiye ve İran’ın tüm şartlarını zorlayarak ateşkes için çaba göstermesi gerektiğini söyledi.

"AB ilk defa gerçek yüzünü göstermiştir"

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yaşanan sürece değinen Yavuz, AB’nin Türkiye’nin 60 yıllık macerasında ilk defa ikiyüzlülükten kurtulup gerçek yüzünü gösterdiğini söyledi.

Yavuz, "AB, ilk defa gerçek yüzünü göstermiştir. İkiyüzlü davranmaktan vazgeçmiştir. Çünkü Türkiye’yi kendi arasına almaya niyeti yok. Biz bunu hem inancımızla hem de pratikle biliyoruz. Hiçbir Avrupa ülkesi Türkiye ile Bosna-Hersek’i almayacaktır. Çünkü AB’nin temelleri 3 esas üzerinde oturur. Birincisi Antik Yunan Felsefesi, ikincisi Roma mirası, üçüncüsü de Hristiyanlık ortak değerleridir. Şimdi bu 3 husustan hangisi Türkiye’ye uyuyor. Hiçbir tanesi uymuyor. Biz Antik Yunan Felsefesi değil Doğu Medeniyetine, İslam Medeniyetine bağlıyız. Hristiyanlık değerleriyle değil İslam dinin ortak değerleriyle ve biz Roma Hukuk Mirasının değil, İslam Hukukunun mirasını üzerinde taşıyoruz." Diye konuştu.

Türkiye’nin ‘Ben AB’ye mecbur değilim’ tavrını siyaseten desteklediklerini ifade eden Yavuz, şöyle devam etti:

"Türkiye bu 60 yıllık vakit ve nakit kaybını kesinlikle bir an öce sona erdirmeli ve kendi mecrasına dönmelidir. Şangay 5’lisi başta olmak üzere kendi içişlerine çok fazla müdahil olmayacak paktlarla ilişkisini sürdürmeli, onlarla görüşmelerde bulunmalı ancak İslam ülkelerinin kendi aralarında kuracakları hem askeri, hem ticari yönü bulunan ortak para birimine geçen bir İslam Birliğinin tesis edebilmesi için bir taraftan da aktif bir şekilde hareket etmelidir."

"İsrail’e yakınlaşmak İslam coğrafyasından uzaklaşmaktır"

Mavi Marmara davasına da değinen Yavuz, son mahkemede Mavi Marmara mağdurlarının sahipsiz bırakıldığını gördüğünü bunun da kendilerini son derece derinden üzdüğünü söyledi.

Mahkemenin Mavi Marmara davasını düşürmek istemesini kabul edilemez bulduklarını ifade eden Yavuz devamla: "Gönül isterdi ki İsrail ile Türkiye arasındaki yapılan antlaşmanın bu çevreler üzerinde hiçbir etkisinin olmaması, bize göre bu antlaşma kökünden yanlıştır. Çünkü İsrail’e yakınlaşmak, İslam coğrafyasından uzaklaşmaktır. Ne adına olursa olsun İsrail ile anlaşmamalıyız. Çünkü İsrail, Ortadoğu denilen İslam coğrafyasındaki sorunların ana kaynağıdır. Bağrımıza ve böğrümüze saplanmış bir hançerdir. Onun için İsrail ile bırakın antlaşmayı onun meşruiyeti anlamına gelebilecek hiçbir adımın atılmaması gerekiyor. Türkiye ile İsrail arasındaki antlaşma gerekçe gösterilerek mahkemenin bu davayı düşürmek istemesini yargı açısından bir facia olarak görüyor, hiçbir şekilde kabul edilemez olarak görüyoruz. Bu anlamda HÜDA PAR olarak Mavi Marmara’nın aziz şehitlerinin ve onlara destek verecek insanların yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor ve direnişlerini selamladığımızı belirtmek istiyoruz."

Basın toplantısı basın mensuplarının sorduğu sorularla devam etti. (Osman Gülebak-Ramazan Casuk-İLKHA)

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri

HÜDA PAR’dan İslam âlimi Şeyh Said için soru önergesi
HÜDA PAR'dan TV dizilerindeki pervasızlığa tepki
HÜDA PAR: Kürt meselesinin araçsallaştırılmasına artık müsaade edilmemeli!
HÜDA PAR, siyonistlerle ticaretin devam ettiği iddialarına ilişkin Meclis'e soru önergesi verdi
CHP'nin bize karşı yapıp ettiklerine karşı onlara yapılana 'oh olsun' demeyiz!