Paris’te öldürülen üç PKK yöneticisinin kimler tarafından öldürüldüğü bir muammaya dönüştü. Herkes kedince bir şeyler söylüyor. Fransız polisi ise bir açıklama yapmıyor. Fransa’nın faili meçhul dosyası kabarık ve bu olayın da faili meçhul kalacağı görünüyor.
Olayın yapılış şekline bakıldığında, olay büyük istihbaratların işine benziyor. Hükümet tarafından başlatılan İmralı görüşmelerinin olumlu bir netice vermemesi için dış istihbaratlar tarafından bu olay işlenmiş olabilir. PKK içerisinde İmralı’yı devre dışı bırakmak isteyenler tarafından da yapılmış olabilir. Olay kimin tarafından gerçekleştirilmişse gerçekleştirilsin, Hükümet için büyük bir bahane meydana geldi. Hükümet: “Efendim biz barış için girişimlerde bulunuyoruz. Ama birileri bu barış girişimlerini baltalıyor.” diyecektir.
BDP ise bu olayı lehine kullanacak ve olay üzerinden prim toplamaya çalışacaktır. PKK içinse eylemlerini devam ettirme bahanesi olacaktır.
Doğrusu, bu ve benzeri olaylarla, gerçekten kimileri silah ve çatışma üzerinden getirim sağlıyor. Varlığını bu tür olaylarla pekiştiriyor. Yıllardır süren çatışmalar neticesinde binlerce aile mağdur oldu. Yüzlerce köy boşaltıldı. Binlerce kişi öldürüldü. Kadınlar dul, çocuklar yetim kaldı. Anneler, babalar, çocuklar gözyaşı döktü.
Çatışmanın, kan ve gözyaşının hiç kimseye faydası olmaz. Bunu sürdürmek isteyenler ancak silah ticareti yapan, esrar ve benzeri eroin tacirliği yapan ve halktan milyarlarca haraç toplayarak Avrupalarda hayat sürdürenler, dış istihbarat güçleri ve devletin içindeki derin odaklardır.
13-14 Aralık 2012’de Lice’nin dört köyünde toplam 21 ton esrar ele geçirildi. Ele geçirilen uyuşturucunun piyasa değeri 40 milyon lira kadardı. Aynı tarihlerde Mardin- Kızıltepe’de 605 kilogram, Hakkâri-Yüksekova’da 61 kilogram eroin ele geçirildi.
2012 yılı içerisinde terör örgütlerine karşı yapılan operasyonlarda 4 bin 253 kg eroin, 22 bin 830 kg esrar, 4 bin 305 kg bazmorfin, 8 kg afyon sakızı, 710 kg kokain, 33 bin 741 adet sentetik uyuşturucu, 26 bin 190 litre asetik anhidrit ve 2 adet imalathane ele geçirildi.
Bu zehir nereye gidiyor?
Kimlere pazarlanıyor?
Kazancını kimler alıyor?
Yapılan araştırmalar eroin kullanımının on iki yaşa kadar düştüğünü gösteriyor.
Bu zehirlenenler kimin çocuklarıdır?
Bu memleketin evlatları değil midir?
Hemen hemen her bir olayda Güneydoğu’nun il ve ilçelerinde kepenkler kapattırılıyor.
Bu kepenk kapatmalarında bu halk ne kazanıyor?
Her bir iş yerinin sabit günlük masrafı var. Kimi iş yerleri ayı kapattığında kafa kafaya ancak kendini kurtarabiliyor. Aylık giderleri 30 böldüğümüzde kimi iş yerlerinin masrafı 250- 300 Tl’leri buluyor. Hal, manav ve market gibi işyerleri, sebze ve meyve gibi ürünlerini günlük satmadığında, çoğu çürüyor ve çöpe atılıyor.
Ayda üç kez kepenk kapama yapıldığında, Güneydoğu halkının zararı milyon dolarları buluyor.
Peki, bu halka bu zarar neden veriliyor?
Halkı için mücadele eden halkına zarar vermez. Halkını kalkındıracak, her yönden müferreh hale getirecek projeler üretir. Sürekli gerilim üretmez. Kan ve gözyaşı dökmez. Kendini halka sevdirecek işlere imza atar. Halkta onu tercih eder. Milyonlar onu destekler. Peşinden sel gibi akar.
Hakkikatte bu halk güzel şeylere layıktır. Bu halk dindardır. Bu halk için kurtuluş her yanı ile İslami sosyal adalettir. Bu halkın kurtuluşu Komunizm, Faşizm, Laiklik, Demokrasi, Budizm, Şamanizm veya Brahmanizm’de gibi ideolojilerde değildir ve bu ideolojileri savunanların peşinde gitmekte de değildir.
Bu halk ezilmiştir ve hala ezilmektedir. Ama bu halkı kurtaracağız diye yola çıkanlar da bizzat halkı daha da ezdirecek yollar dışında bir proje üretmiyorlar. Kendi halklarını kendi elleri ile daha da eziyorlar. Her ne kadar halk kendini kepenk kapatma gibi eylemlere uymak zorunda hissetse de çoğu gerilime sebep olmak istemediğindendir. Ancak hiç kimse günlük kazancının elinden alınmasını, mallarının çürümesini istemez.
Bu halkın ezilmişliğinin son bulması temennisi ile Allah’a emanet olun.