Terör devleti israil'in Müslüman Filistinlilere yönelik son katliamı karşısında tepkisizliğimizin acı gerçeği ile karşı karşıyayız. Artık Müslümanların canlı yayınlarda ve bütün dünyanın gözü önünde katliama tabi tutulması da bizi harekete geçirmiyor. Kudüs'ün adım adım İslamsızlaştırılması ve Mescidi Aksa'nın her gün Siyonist çeteciler tarafından işgale maruz bırakılması da bizi ilgilendirmiyor. ABD şer yuvası elçiliğini Kudüs'e taşıdı, hala ölüm sessizliğinde beklemeye devam ediyoruz.
Türkiye başta olmak üzere birçok İslam ülkesinde halk ve STK'lar duyarlılık gösterip tepkilerini ortaya koydular. Ancak yıllardır hep yapılan sadece hamasettir. İcraata yönelik somut hiçbir adım atılamadı. Zaten somut bir adım atılamamasından dolayı Siyonist çeteler ve onun babası ABD bu derece pervasız bir şekilde katliama girişmektedir. Kudüs'ün İslam'dan ve Müslümanlardan tamamen arındırılarak Yahudileştirilmesi projesi adım adım amacına ulaşmaktadır.
Kudüs'ün İslamsızlaştırılma projesinin son adımı da ABD elçiliğinin Telaviv'den buraya taşınması hamlesidir. Bu hamlenin tarihine baktığımızda bile, aslında bu fitne projesinin nasılda basamak basamak gerçekleştirildiğini görmüş olacağız. 14 Mayıs 'NEKBE' diye tabir edilen büyük felaketin yani Müslüman Filistinlilerin köylerinden, evlerinden zorla göç ettirilerek, evsiz yurtsuz bir şekilde kamplara mahkûm edilmesi, katliamlardan geçirilerek soykırıma uğratılması anlamlarına gelir.
İşte melun ABD bu büyük felaketin gün dönümünde, elçiliğini Kudüs'e taşıdı. Aslında batılıların 100 yıl önce Balfour deklarasyonuyla devreye koydukları Kudüs'ün İslamsızlaştırılması projesinin yine bir 14 Mayıs günü ile yıkımlarını gerçekleştirmeye koyuluyorlar. Küfür cephesi yüzyıllık projelerini tavizsiz bir şekilde uygularken, Ümmetin kalbine bir hançer gibi sapladıkları terör çetesi israil'in güvenliği için sınırsız desteklerini de sürdürmektedirler.
Bu yıl dönümünde Müslümanların tamamen barışçıl bir şekilde düzenledikleri protesto gösterilerine canice müdahale eden Terör rejimi 60'tan fazla Müslümanı şehit etti. 2000'e yakın Müslümanı yaraladı. Şehit olan ve yaralananların içerisinde çocuklar, yaşlılar, kadınlar ve hatta iki ayağını kaybetmiş olan engelliler bile var. Bütün çaresizliklerine ve kimsesizliklerine rağmen bu insanlık dışı işgale, katliama ve Kudüs'e sahip çıkmaya çalışmaktadırlar.
Yıllardır uygulanan insanlık dışı ambargoya rağmen ve ümmetin bütün ölüm sessizliğine rağmen katil Siyonistlerin Kudüs'ü işgaline ve Mescidi Aksa'nın hürmetinin çiğnenmesini kabul etmeyerek direnişe devam ediyorlar. Sanki 2 milyarlık İslam âlemi Kudüs'ü kurtaramayacak, ama Kudüs ve Filistinli Müslümanlar İslam âlemini ölüm sessizliğinden kurtaracak. Bilinçsizlikten İslam davasına lakayt kalmış, korku ve acziyetten İslami sembol ve şiarların yok edilmesine sırtını dönmüş, batılı değerler karşısında şahsiyetini kaybetmiş zavallılara izzet ve şerefini yeniden kazandıracak gibi.
Mahmut Abbas'ın çağrısına rağmen Arap Birliği ancak toplanabildi. Kınamanın ötesinde hiçbir somut adım atılamadığı gibi, daha önceleri Kaddafi'nin bu birlik için söylediği; "Burada toplanmaktan başka bir ittifakımız yoktur" şeklinde, aslında ne kadar zelil olduklarını ifade etmiş oldular. Zilleti tercih edenlerin, izzetli bir adım atmaları ve onurlu bir duruş sergilemelerini beklemek mümkün değildir.
Şimdi de İslam İşbirliği Teşkilatı toplanıyor. Bu Teşkilatın kuruluş amacı yine Mescidi Aksa'ya yönelik bir Yahudi saldırısı olmuş, Mescit tamamen yakılmış ve yıkılmıştı. Ancak Mescid-i Aksa için kurulan bu teşkilatta maalesef ölüm sessizliğinde faaliyetsizliğini sürdürmektedir. Çıkacak kararı açıklamaya gerek yoktur. Zira çıkacak olan karar, Siyonist israil'i ve onun şeytan babası ABD'yi zerre kadar incitmeyecek şekilde olacaktır.
Somut ve caydırıcı adımları beraberinde getirmeyecek bir karar aslında yok hükmündedir. Zaten ölüm sessizliğini kendilerine yakıştıracak kadar aciz ve korkaklara da söylenecek bir söz yoktur. Yıllar önce babası, katil Siyonistler tarafından şehit edilen Filistinli bir kızın feryadını size söyleyelim: "Arun aleykum"