HAMAS'ın yeni siyaset belgesini 1 Mayıs'ta Sn. Meş'al açıkladı.
Allah hayırlara vesile kılsın inşaallah!
Filistin, Kuds-ü Şerif ve Mescid-i Aksa meselesi Ümmet'in tamamını ilgilendirdiğinden bu belge de elbette bütün Müslümanları ilgilendiriyor.
Anlaşıldığı ve zaman zaman da basına düştüğü kadarı ile iki yıldır bu belgenin hazırlıkları yapılıyor idi.
Farklı zaman ve zeminlerde görüştüğümüz HAMAS'lı yetkililer de böyle bir hazırlığın olduğunu ifade ediyorlardı.
HAMAS'ın hem içten ve hem de dıştan olmak üzere çok yoğun bir baskı altında olduğu biliniyor.
Bu baskıdan kurtulmak ve kısmen de olsa ablukayı hafifletmek için HAMAS iki şeye ihtiyacı olduğunu düşünüyor:
1-Soluklanmak için zamana
2-İçerdeki siyasi bölünmüşlüğe çare bulmaya
Emperyalizmin Batı veya Doğu kanadının "Büyük israil Devleti" üzerinde ittifak ettiği ve küresel ölçekte hiçbir görüş ayrılığının yaşanmadığı bir vasatta bu çok kolay değil.
Hele hele son altı yıldır süren Suriye iç savaşının siyonisti güçlendirip Filistin direnişini zayıflattığı bir zaman diliminde iş çok daha karmaşık hale gelmiş durumda.
HAMAS yetkilileri bu siyasi hamlenin İslam Dünyası'ndaki yansımalarını öngörmüş olacaklar ki belgeye yönelik izahatta bulunmayı ihmal etmemektedirler.
İlgili belgenin "günün gerçeklerine uygun ama Filistin davasını da sürdüren" bir belge olduğunun belirtilmesi bu amaca matuftur.
Halid Meş'al'in belgeye ilişkin “Hamas'ın bölgesel ve uluslararası atmosferden kaynaklanan gerçeklerle baş etmeye hazır mantıkta, ancak Filistin halkının davasının temsilcisi olduğunu da vurgular nitelikte” şeklindeki açıklaması da muhtemel endişe veya tartışmaların önünü alma amacını taşımaktadır.
Siyaset belgesindeki tartışmaya açık en önemli hususlardan biri kuşkusuz 1967 sınırlarının kabulüne yöneliktir.
Ancak aynı belge içinde Filistin davasının ideallerinin en önemlilerinden biri olan bütün Filistin topraklarında “Bahr'den nehre(nehirden denize kadar)” devlet kurmaktan vazgeçilmediğinin belirtiliyor olması ise kafa karışıklığına sebebiyet verecek türden.
Siyaset belgesi, HAMAS'ın 18 Ağustos 1988 tarihli Kuruluş Bildirgesi'ndeki duruşunu yeniden tanımlıyor; adeta revize ediyor.
İhvan'la olan bağını fikirsel boyuta indirgeme ile HAMAS, bir taraftan Fir'avun Sisi'nin hışmından kurtulmayı hedeflerken diğer taraftan da körfez ülkeleri ve onların da göbekten bağlı olduğu ABD ve israil'in endişelerini gidermeyi amaçlıyor.
İşin belki de en önemli yönü ise, HAMAS'ın karargâhını Suriye'den Katar'a taşımasından sonra değişen ve fiili hale gelen duruşunu resmi ve yazılı bir hâle getirmesidir.
Belgeye yönelik ilk tepkiler noktasında siyonist işgal rejimi ve El-Fetih'in itirazlarını yüksek sesle dile getirmelerinin taktik mi ya da gerçeklik mi olduğunu zaman gösterecek.
Zira başkenti belgede "Doğu'su " yazılmayan Kudüs olan bir Filistin devleti BM tarafından kabul edilmiş durumda.
siyonistin buna itiraz eder gibi görünerek en büyük düşmanlarından birine kendi varlığını dolaylı olarak da kabul ettirmesinden çok da rahatsız olacağını düşünmüyorum.
El-Fetih ise ilgili belge ile HAMAS'ın terör örgütü olmaktan çıkıp uluslararası sistem nezdinde bir siyasi aktör haline gelebileceğini düşünüyor.
Bu da Abbas ve ekibini liderlik koltuğunu HAMAS'a kaptırma endişesine sevk etse de efendilerinin talimatlarına harfiyen uymalarına engel teşkil etmeyecektir.
Bu belge ile HAMAS'ın hem içte hem de dışta yaşadığı tıkanıklığı aşma adına siyasi ve konjonktürel bir manevra yaptığını söylemek mümkündür.
Belgeye yönelik değerlendirmelerimizi ise başka bir yazıya bırakalım.