Hamas'ın açıkladığı siyaset belgesi ile birlikte sadece bölgesel değil fikri planda da yeni tartışmaların ve akabinde de kırılmaların fitili ateşlenmiş oldu.
Yeni belgede ‘siyonist rejimin meşruiyeti, asla tanınmayacaktır' gibi ifadeler bulunsa da, 1998'deki ilk Kuruluş Bildirgesinin hemen başlarında Şehid İmam Hasan el Benna'nın şu sözü yer alıyordu: “israil, İslâm, ondan evvelkileri yok ettiği gibi sadece onu da yok edinceye kadar var olacak ve var olmaya devâm edecektir.”
Dolayısıyla başta BBC olmak üzere neredeyse tüm ajanslar haberi verirken, ‘Hamas, israil'in yok edilmesi için yaptığı çağrıyı da geri çekti' cümlesini kurdular.
FKÖ üzerinden demokrasi ve özgürlük vurgusu, pragmatizm gibi batı terminolojisine atıflar bir yana, açıklamanın özü; tabi ki, 1967 sınırlarında kurulacak bir Filistin devletine destek sözüdür, gerisi biraz teferruattır.
3 Mayıs'ta gerçekleşecek Trump-Mahmud Abbas görüşmesinden hemen önce açıklanması, diplomatik mecrada nasıl alıcı bulacak henüz belli değil.
Ancak Suriye'deki elim süreç ve Mısır'daki darbenin ardından Hamas'ı istikbale çıkaracak olan labirent çok karmaşık bir hal almıştı. Türkiye ile Katar arasındaki med-cezir ile dört yılda hazırlanan metinde, özellikle Türkiye'nin meseleye bakışına doğru bir eğilimi hissetmek mümkün.
Türkiye'nin, hükümetler değişse de Filistin meselesine bakışı iki devletli ve FKÖ yani Mahmud Abbas merkezli olduğuna göre, Hamas'ın, bundan böyle işgalci rejime olan sert ifadelerinin, söylemde dominant, siyasette ise resesif kalacağı ve laik çizginin gölgesinde yürüyeceğini öngörmek şimdilik biraz abartılı olacaktır.
Siyaset belgesini inceden inceye tahlil etmek iyi niyetlilikten uzak olmasaydı, şu da söylenebilirdi: Belgede, Mısır'la beraber, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin terör örgütü olarak kabul ettikleri İhvan-ı Müslimin'le köken istisnasıyla farklılığın belirtilmesi de bölgesel projeksiyonu esnetmek için seçilmiş gibidir.
Şiddeti yer yer azalsa da hiç kesilmeyen işgalci yıkım ve saldırılar, elektrik ve ilaç gibi en zaruri ihtiyaçların dahi çok kısıtlı oluşu, daha önceki katliamların henüz sarılmamış yaraları ve tüm bunların yanında aralarında israil hapishanelerindeki 13 milletvekili ile kadın ve çocukların da bulunduğu 7 binden fazla tutuklusuna rağmen Gazze, Hamas'ın izzetli mücadelesi ile ideallerine yürüyor.
Katliam ve yıkım her tarafta olmakta iken, direnişin Gazze'deki hali bir başkadır ve şu anda Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el Kassam'ın elinde dört tane israil askeri bulunmaktadır ki, sadece bu bile, birilerinin hesaplarını çok daha dikkatli yapmasına neden olmaktadır.
Keşke, Mavi Marmara'nın ruhuna fatiha okunurken maslahat bilgesi kesilenler, Hamas'ın mezkur belgesi karşısında biraz empati yapsalar.
Peki Hamas'ın son açıklamaları, gerçekten hesap edildiği gibi batı dünyası ile ilişkilerde pozitif bir sonuç getirir mi?
Daha doğrusu şöyle sormak gerekir. Tam olarak Filistin Kurtuluş Örgütü gibi, laik ve seküler bir çizgiye gelmeden ya da onların kontrolü altına girmeden Büyük Ortadoğu Projesinin sahipleri bu beyanlara ne kadar iltifat ederler?
Elbette ki bu belge batı dünyasında hem bir çok stratejinin yönünü değiştirecektir hem de işgalci rejimin her türlü korkudan güvende olması için, manipüle edilecektir de inşallah, izzetli direnişin boynu bükülmeyecektir.
Elhasıl, reel politik denilen şişme bota üflenecek hava, her yerde aynıdır. Lakin kendi yurtlarında Müslümanca yaşamak ve aziz bir İslam coğrafyasının onurunu küffara karşı koruma adına dik dururken devasa bedeller ödeyenler için konuşuyorsak, öyle tepeden ahkam keser bir havaya girmek vebal olsa gerektir.