Adıyla başladığımız Allah’a, taşlandığımızdan dolayı hamd olsun. Evet, garip gelse de taşlanmaktan dolayı Allah’a hamd ediyoruz. Zira taşlanmak meyve vermenin göstergesidir. Diğer bir ifadeyle kötülerin hedefinde olmaktan dolayı şükrediyoruz. Çünkü kötülerin hedefinde olmak kötülerin safında olmamaktır. Kötülerle dostluğumuzun olmamasıdır. Kötülerin bize tahammül edememesidir. Kötüleri rahatsız etmek ve onların uykusunu kaçırmaktır. Kötülerin karşısında iyilerden olmaktır, iyilerden taraf olmaktır. Tarih boyunca da ehli hak olan iyiler kötülere hedef olmuşlardır. Bunun neticesinde iyiler taşlanmıştır, dışlanmıştır, hor görülmüş, itilip kakılmıştır, yalın ayaklılar olarak görülmüş, işkencelere uğratılmış, saldırılara maruz bırakılmıştır. Bu gün olan, tarihin tekerrür etmesinden başka bir şey değildir.
Peki iyiler neden kötülerin hedefinde süregelmişlerdir? Diye sorulacak bir soruya cevaben: Çünkü putlarını, makamlarını, paralarını, konumlarını, rantlarını ve rahatlarını tehlikede gördüklerinden tepkisel olarak kötüler bunları ehli hakka reva görmüşlerdi. Bu gün de İslam’a ve Müslümanlara tahammül edemeyen ve her fırsatta kinden salyaları ağızlarından akan zalimler, mülhidler, müfsitler, münafıklar ve kafirler de dünkü Firavun, Belam, Karun, Nemrut, Ebu Cehil, İbni Selül ve Yezitlerin çağdaş versiyonları olarak aynı sebeplerle iyilere musallat oluyorlar. Kırmızı görmüş boğalar gibi şuraya buraya saldırıyorlar.
Madem öyle nerede olursak olalım, bizden rahatsız olanlar, bize tahammül edemeyip kin kusup düşmanlık edenler eğer İslam ve Kur’an düşmanlarıysa bir an durup rabbimize şükretmemiz lazımdır.
İslam düşmanları bizden, yaptıklarımızdan, yaşadıklarımızdan razı değilse büyük bir ihtimalle doğru istikametteyiz. Çünkü bir amelle, bir tavırla, bir duruşla, bir yaşayış biçimiyle aynı zamanda hem Allah hem de şeytan razı edilemez. Öyleyse eğer biz varlığımız ve çalışmalarımızla şeytanların ve şeytanlaşan inslerin kahrını celbediyorsak bu bizi sevindirmelidir. Şeytanları kızdırıp öfkelendiren, kin, nefret ve hased ateşinde onları yakıp sağa sola saldırtan çalışmalarımız Rabbimizin rızasına vesiledir biiznillah. Bunun diğer bir seçeneği yok. Varlığımız, hayatımız, yaptığımız çalışmalar, kazandıklarımız, elde ettiğimiz makam ve mevkiler ya Allah’ın rızasına vesile oluyordur ya da şeytanın dostluğuna.
Özelde bölgedeki mütedeyyin insanlara genelde ümmetin diğer yiğit evlatlarına atılan iftira çamurları, onlara karşı gerçekleştirilen saldırılar, kurulan tuzaklar, yapılan hilelere hatta gerçekleştirilen katliamlara bile bu açıdan bakmalıyız. Müslümanlar yapmaları gerekeni, şeytan ve avanesi de kendilerine yakışanı yapıyor. Bunda bir anormallik yok. Herkes işini yapıyor. Mü’minler Allah’a verdikleri sözde durup inşa edegelmiş, şeytan ve işbirlikçileri de saptırıp harabe edegelmiş.
Şeytan apaçık, azılı düşmanımız; insanoğluna olan düşmanlığıyla minnetsizdir. Fakat şeytana bilerek veya bilmeyerek gönüllü işçilik yapanlar ve şeytanın emelleri için kürek çekenlere gelince onlar zavallılardır. Kuyularını kazan, onları saptıran, boş emeller peşinde onları koşturan olan insanın en büyük düşmanı şeytana kuyruk olmaları zavallılık değil de nedir? Bunun için kandan, kaostan, fitneden, fesattan, şeytanın işçiliğinden medet umup her fırsatta bize saldıran bu zavallılara acımak gerekir. Diğer yandan bizim mücadele azmimizi biledikleri, yaptığımız iyilik ve hizmetlere düşmanlık ederek bizim daha şevk ve heyecanla bu iyiliklere, hizmetlere ve birbirimize sarılmamıza vesile olan bu zavallılara -gıybeti edilenin gıybeti edene teşekkürü borç bilmesi gibi- teşekkür borçluyuz.
Tabi bu meselelere her ne kadar bu açıdan bakılıyor olsa da saldırgan, tahammülsüz, zalimane zihniyet değişsin veya değişmesin er geç kim ne ekmişse karşılığını bir şekilde alacaktır. Bunun hesabını yapmayanın başına bu ihmal bela olduğu zaman ah vahlar fayda vermeyecektir.
Bunu şöyle açıklayayım. Pkk ve Bdp’nin açıklayamadıkları saldırılar için “kontrol edemediğimiz gençler, farklı yapılanmalar bu saldırıları gerçekleştiriyor” şeklindeki taktikleri kullandıkları herkesin malumudur.
Peki Pkk ve Bdp’nin sahiplendiği veya sahiplenmediği bu saldırılar mevcut islami kesimlerden bağımsız ve farklı olarak yeni bir yapılanma doğurursa ve bu yeni yapılanma Pkk’nin bu saldırılarına karşılık verirse pkk’nin şehir yapılanması ve bdp milletvekilleri, belediye başkanları ve diğer il ve ilçe teşkilatları bu ateşten nasıl kurtulacaktır.
Bu saldırılar önü alınmaz bir duruma geldiğinde Hizbullah cemaatinin veya saldırıların doğurabileceği yeni bir yapılanmanın bu saldırılara cevap vermesi bir yana el-Nusra, el-Kaide vb. Selefi unsurların bölgedeki potansiyellerinin pkk/bdp’nin islami kesimler ve şahsiyetler şahsında İslam’a ve Müslümanlara yapılan saldırılara-düşmanlıklara “dur” demesi de söz konusudur. Bu da rojavadaki el-Nusra/Pkk cephesine bu bölgede yeni bir cephe ekleyecektir. Aslında iki kesimde halihazırda silahlı ve birbiriyle zaten çatışıyor. Fakat bölgede ihtimal dahilindeki yeni bir el-Nusra/pkk cephesine islami kesimlere olan pervasız saldırılar sebep olursa dökülecek kanın vebali bu saldırıları gerçekleştiren pkk/bdp kanadında ve saldırılara karşı sessiz kalan kesimlerde olacaktır. Bunun için herkesin bunun hesabını iyi yapması ve toplumun tüm kesimlerinin fitnenin uyanmaması için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi şarttır. Artık bundan sonrasını düşünmeyen, düşünsün. Allah’a emanetsiniz.