Eski Eskişehir Emniyet Müdürü olan Hanefi AVCI geçtiğimiz günlerde tam 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası ve 10 bin TL para cezasına çarptırıldı. Avcı, “Haliç’te yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabında, Ergenekon ve Balyoz davalarını, polis teşkilatının içindeki Gülen cemaatinin nasıl örgütlendiğini, CHP eski lideri Deniz Baykal’ın istifasına yol açan kasedi, generalleri istifaya zorlayan telefon konuşması kayıtlarını ve Türkiye’yi derinden sarsan daha pek çok olayı sorgulamıştı.
“Gördüğüm manzara korkunç; kadrolu devlet adamları devleti yönetmiyor, Emniyet Genel Müdürü, hatta İçişleri Bakanı haklı olduğunu bildiği bir kişiyi, doğruluğundan emin olduğu bir olayı ya da davayı savunamıyor, güvendiği ve inandığı adamları tuzağa düşürülüyor, haysiyetleri ile oynanıyor ama onlar bu kişilere sahip çıkamıyor. O zaman bu teşkilatı kim yönetiyor? Bu kamu gücünü kimler gasp etmiş kullanıyor, gücün sahibi olması gerekenler ellerindeki gücün gaspına neden ses çıkarmıyor, güçlerini geri almak için çabalamıyorlar?”
Eski Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, tanınmışlığını, yıllar önce Susurluk olaylarında korkmadan Emniyet, MİT ve Jandarma içindeki çeteleri açıklamasına, çalıştığı her yerde mafya, yolsuzluklara karşı yaptığı operasyonlara, telefon dinlemesi deyince akla gelen ilk isim olmasına borçludur.
Avcı, kitabında, Danıştay saldırısından Ergenekon’a, Balyoz operasyonlarına, Nuh Mete Yüksel’in, Deniz Baykal’ın seks kasetlerine, generalleri istifaya zorlayan telefon konuşması kayıtlarına, savcı ve hâkimlere şantaj yapan, emniyet içinde yuvalanmış “garip polisler”e, devletin tüm kurumlarını adım adım ele geçiren Gülen cemaatinin nasıl örgütlenip çalıştığına örnekler vermişti. Şöyle ki; “Ergenekon davasında ortaya konan iki konu çok kesin ve net olarak yanlış ve mantıksızdır: PKK, Dev-Sol, Hizbullah gibi örgütleri Ergenekon’un yönettiği iddiası yanlıştır. Böyle bir şeyin gerçek olamayacağını aklı ve mantığı olan herkese ben iki kere iki dört eder kesinliğinde ispatlayabilirim” demişti.
Avcı’nın “Olaylar, bir örgütün, cemaatin devlet içerisindeki elemanları vasıtasıyla yürüttüğü örgütsel bir faaliyettir, karşımızdaki kişiler polis, hâkim ve savcı değil, örgütün / cemaatin elemanlarıdır. Devletin hukukunu değil, cemaatin talimatlarını yerine getirmektedirler.” İfadesini, Avcının cezasını konu alan Ali BAYRAMOĞLU şu ifadelerle teyit etmiştir: “Avcı`nın aldığı ceza bir skandaldır zira bu ceza bir güç oyununun, `özel bir cezalandırma süreci`nin doğrudan sonucudur… Savcı fezlekeyi iddianameye, mahkeme de iddianameyi karara `kaynak` yaptı.
Ortada bir kitap ve Avcı`nın evinde yapılan aramada bulunan hatıra olarak sakladığı anlaşılan ruhsatsız bir silah var.
Bu mesele sadece Avcı meselesi değildir…
Aynı zamanda bir ahlak ve bir vicdan meselelesidir.
Bu zulüm, o yolu açanların üzerinde bir vebal, sistem üzerinde ise bir şaibedir.
Sadece bu durum değil, bu durumu görmemek, geçiştirmek, suskun kalmak da ciddi bir ahlak sorunudur.
Ve ciddi bir `anlama` sorunudur.
Zira bu cezanın çerçevesi, içten içe yanan, sosyojik tablonun baskıladığı, keskin, faydacı, yayılmacı bir siyasi güce, o gücün yürüttüğü bir iktidar mücadelesine de işaret etmektedir.”
Bayramoğlu’nun: “Savcı fezlekeyi iddianameye, mahkeme de iddianameyi karara `kaynak` yaptı” ifadesi, bizim de gerek farklı bakış programlarında gerekse yazılarımızda sıkça dile getirdiğimiz bir konudur. İslami STK lara verilen cezaların delil ve dayanaktan yoksun olduğuna dair şikâyetlerimize, Hükümet kanadının, görüştüğümüz bazı bakanların “yargı kararlarına biz müdahale edemeyiz” şeklindeki cevaplarının “FASAFİSO” olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Çünkü yargılama “garip polisler”in fezleke”sinden başlıyor.
Umarım Bayramoğlu’nun: “Bu mesele sadece Avcı meselesi değildir…
Aynı zamanda bir ahlak ve bir vicdan meselesidir.
Bu zulüm, o yolu açanların üzerinde bir vebal, sistem üzerinde ise bir şaibedir.
Sadece bu durum değil, bu durumu görmemek, geçiştirmek, suskun kalmak da ciddi bir ahlak sorunudur” Sözleri muhatapları üzerinde gerekli tesiri uyandırır, nasıl ki terör örgütlerinin kurtarılmış bölgelerinde kurmuş oldukları “Halk Mahkemeleri’nin” hükümleri devlet nezdinde yok hükmündeyse devlet içindeki bu çetenin kararları da “yok hükmünde” kabul edilir.
Bayramoğlu’nun bu yazısına yazılan yorumlarda Onun cemaat aleyhine yazı yazabildiği için bir kahraman olduğuna vurgu yapılmış olması ilginçtir. Demek ki halkta “cemaate dokunan yanar” kanaati bir hayli yaygınlaşmıştır.
Hanefi AVCI’NIN başına gelenler belki de yaptığı işkencelerin bu dünyadaki karşılığının cüz’i bir kısmıdır. Adl’i İlahinin tecellisinden kimsenin şüphesi olmasın. Ergenekoncuların, işkenceilerin hali malumdur. Darısı Fergenekoncuların Avcı’nın deyimi ile “garip polisler”in başına diyelim.