Kur’an-ı Kerimde ‘riyh’ yani rüzgâr; tekil olarak geçtiğinde hep azabı ifade eder. Buna mukabil, riyh; “eryah” şeklinde çoğul olarak geçtiğinde daima rahmeti ve müjdeyi ifade eder. Bu nedenle Peygamber(sav); “Allah’ım rüzgârımızı riyh kılma eryah kıl, yani rüzgârımız tek olmasın çok olsun” buyurmuştur.
Asıl olarak riyh; rahmet, güç ve koku gibi manalara gelirken dolaylı olarak da rahatlık, rızık ve sevinç gibi anlamlara gelmektedir. Ayrıca; İstirahat, ruh, rayiha ve reyhan da riyh ile aynı köktendir. Gerçekten baktığımızda rüzgârın-riyhin bütün anlamları rahatlığın ve istirahatın unsuru veya sebebidir. Yani diyebiliriz ki riyh olmadan asla rahatlık ve istirahat söz konusu olmaz.
Peygamber(sav), güzel kokuyu çok severdi. Hz. Hasan ve Hüseyin’e(r.a) en güzel rızık ve koku manasında “reyhanlarım” derdi. Demek ki rahatlık ve güzellik rüzgârla alakalıdır. Çünkü rüzgâr; aşılayıcı ve taşıyıcı özelliğinden dolayı yağmurun, rahmetin, rızkın ve güzel kokunun hamilidir. Yani rüzgâr olmadan kokunun ve sesin alınması mümkün değildir. Bu nedenle Peygamber(sav), Hz. Bilal’e; “Ey Bilal! bizi rahatlat(erihne)” buyururdu. Hz. Bilal’ın sesi müjdeydi. Ruhtandı. Reyhandı. Ama bütün bunların olması için o sesin riyhe yani rüzgâra ihtiyacı vardı.
Rahatlık ve istirahat riyhten türemiştir ve gerçekten ona bağlıdır. Çünkü rüzgâr, güzel kokular latif esintiler getirerek insanı rahatlatır. Ona istirahat verir. Lakin rüzgârın bu rolünü en güzel şekilde ifa edebilmesi için tek yönlü değil, çok yönlü esmesi gerekir. Birçok yönden değil de tek bir yönden esen rüzgârın bu özelliklerinin hiçbirisi ortaya çıkmaz. Rüzgâr-riyh; farklı yerlerden esecek ki, aşılayıcı olsun. Aşırı kavurucu sıcaklığı serinletsin. Harareti latif bir esintiyle keyifli bir ortam haline getirsin. Ya da dondurucu soğuğu ısısıyla hafifletsin. Farklı yerlerden esecek ki kurak olan yere bulutları sevk edip oraya rahmeti bıraksın. Aşırı yağmur bırakarak tufana sebep olacak bulutları dağıtsın. Rüzgâr, farklı yerlerden değişik yönlerden esmelidir ki; farklı kokuları, farklı esintileri, hatta farklı ruhları tedavül etsin. Solgun ve bezgin suretlere ruh versin. Zayıflara müjde ve sabır(riyh), mazlumlara umut, mücadele edenlere azim ve güç versin. Rüzgâr, farklı yön ve sahalardan esecek ki güçlü olanın gücünden Mazlum ve Mustaz’afların istifade etmesini sağlasın. İlmin ruhunu ve rayihasını yayarak insanların kalplerini nurlandırsın, yüzlerini parlatsın. Elhasıl ne olursa olsun rüzgâr farklı yön ve sahalardan esmelidir. Aksi takdirde riyh, azap olur. Her şey kısır bir döngüde dönüp dolaşır. İnsanın üzerine karamsarlık ve hüzün çöker. Bu nedenle Kura’n-ı Kerimde rahmeti, hayrı, bereketi ve müjdeyi ifade eden rüzgâr, çoğul formunda “eryah” olarak geçer. Bu sebeple Peygamber(sav); “Allah’ım rüzgârımızı riyh değil, eryah kıl” buyurmuştur.
Müslümanlar, tek bir Ümmettir. İslam Âleminin her bölgesinin, her ülkesinin ayrı bir rüzgârı vardır. Bu rüzgâr Müslümanların ahvaline göre eser. Farklı kokular, tatlar ve hisler getirir-götürür. Ümmet şuuruyla bakan herkes, esen bu rüzgârla ferahlar. Mutlu olur. Sıkıntının, esaretin hararetinden mustarip olan Müslümanlar, başka yerlerdeki Müslümanların güzel sesini işiterek rahatlar. Onların kokusunu alarak sevinir, mutlu olur. Gurbetin, yalnızlığın soğuk yüzünden mustarip Müslümanların kalpleri, başka sahalardan esen latif rüzgârlarla ısınır. Ülfet bulur. Derlenir-toplanır. Çünkü rüzgâr; derleyicidir, kalpleri telif eder. Derler ve toplar. Huzur ve tatmin verir. Rüzgâr, farklı yerlerden esmeli. Ümmet ruhu farklı riyhlere sahiptir. Herkese ve her sahaya farklı rüzgârlar yollar. Böylece Ümmet arasında sevinç ve hüzün paylaşılır. Güç ve imkânlar hizmete sunulur. Mısırda Müslümanların sandıkta elde edeceği başarının rüzgârı müjde olur. Türkiye ve İran Müslümanlarına güç ve izzet olur. Abdulkadir Turan Hoca’nın ifade ettiği gibi Süleymaniye’den kopan rüzgâr Endonezya ve Güney Afrika’ya yağmur bırakır. Arakan, Çeçenistan, Keşmir, Patani, Doğu Türkistan ve Moro’dan gelen sıcak rüzgâr, Arabistan’daki ve başka yerlerdeki istirahat halindeki Müslümanları gafletten uyandırır.
Müslümanlar, Ümmet olduklarında rahata erer, istirahat ederler. Çünkü Ümmet olduklarında rüzgârları farklı eser. Rüzgâr, sınır tanımaz. Her türlü yapay sınırı, mezhebi taassubu aşarak hayır ve bereket bırakır. Kurak yeri serinletir. Soğuk yeri mutedil yapar. Ümmet, farklı rüzgârlar demektir. Farklı rüzgârlar da ancak Ümmet-i Muhammed’e hastır. Bu nedenle her bölgenin, her coğrafyanın rüzgârı farklıdır. Takip ettiği usul farklıdır. Ama hepsi rahmettir, güç ve izzettir.
Allah(c.c): “çekişmeyin yoksa rüzgârınız gider” buyurur. Çekişme, sadece kendi rüzgârını kabul etme sonucunda ortaya çıkar. Sadece kendi rüzgârını kabul eden kimsenin rüzgârı da esmez olur. Rüzgar, tek yönden estiğinde azaptır. Ümmet demek rüzgârın çok olması demektir. Ümmetin-Cemaatin rahmet olmasının sebebi de budur. Ümmet rüzgârlarının rahmetine kalbini ve yüzünü tutan Müslümanlara selam olsun.
Doğruhaber Gazetesi