Hangisi için çalışalım?

Abdulhalim SEÇKİN

Çalışmak, çabalamak, geçinmeye çalışmak en doğal haktır. Kişinin doğal yollardan kazanmaya çalışması, aile efradıyla beraber bağında, bahçesinde, tarlasında çalışmasından daha doğal bir şey olamaz. Dünyevi nimetleri elde etmek, onlardan faydalanmaya çalışmak fıtridir. Fıtri bir eğilim olarak bunlar insana süslü gösterilmiştir.

İslam fıtri duyguları bastırmaz, tamamen ortadan kaldırmaz. Ancak düzene koyar ve doğru mecraya doğru akıtır. Dünya nimetlerine karşı olan meyil, ne tamamen yok olmalı ne de aşırı olmalıdır. Kişi hayati ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde bir çaba içinde olmalıdır. Aşırı hırs kişiyi olmadık yollara sevk eder. İhtiyaç olmadığı halde tüm aile fertlerinin gece gündüz çalışmalarına, buna rağmen bir doyuma ulaşamamalarına sebep olur. Dahası ve daha fazlası için abes yollara başvurur.

Herkesin icra ettiği mesleğe göre dünyevi bir meyli vardır. Ancak bazen bu meyil çok aşırıya gider ki kişiyi takvadan ve Allah’ın katındaki ebedi ve kalıcı nimetlerden alıkoyar. Bazen kişi farkında olmadan kendisini bir nimet gafleti içinde bulur.

Tarla sahibi tarlasında, bağ sahibi bahçesinde, sürü sahibi sürüsünde, iş yeri sahibi sattığı mamüllerin içinde, öğrenci hedef ve emelleri içerisinde, bazen bu öğrenci derslerinin yoğunluğu içerisinde kaybolup gider. Ancak bunlardan hiç birinin değeri Allah’ın katındaki güzel makamın güzellik ve hoşnutluğuna ulaşamaz.

Şayet kişi salim bir akıl ile dünyevi ve uhrevi nimetleri karşılaştırabilseydi, hiç bir zaman dünyevi nimetleri kazanmak için bu kadar büyük bir çaba içerisinde olmazdı. Gaflete dalıp kendini kaybetmezdi. Sonsuz ilahi nimetlere ulaşmak için daha yoğun bir çaba içine girerdi.

İslami davadan şu an cezaevinde bulunan muhterem bir kardeşimiz marketçilik yapıyordu ve günün erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar çalışmak zorunda kalırdı. Marketin manav bölümü için hale gidilen günlerde neredeyse imsak ile beraber yola çıkmak gerekiyordu. Bu kardeşimiz: “Şayet verdiğimiz dünyevi uğraşı ahiret için verseydik kesin cenneti kazanırdık derdi.” Allah tez zamanda onu ve tüm tutuklu kardeşlerimizi ailelerine kavuştursun.

“Deki: Size bunlardan daha hayırlı olanı haber vereyim mi? Takvalılar için Rabbleri katında sürekli kalacakları, altından ırmaklar akan Cennetler, el değmemiş eşler ve Allah’ın hoşnutluğu vardır. Hiç kuşkusuz Allah kullarını hakkıyla görür.” (Ali- İmran 15)

Peki Allah’ın katındaki bu cennetlere, tertemiz zevcelere ve nimetlerin en üstünü olan Allah’ın rızasına herkes ulaşabilir mi?

Elbetteki hayır. Ancak takva yolunu seçip mutakileşenler bu sonsuz nimetlere ve Allah’ın rızasına ulaşabilir. Kalplerinde Allah korkusu ve Allah’ın zikri olan muttakiler...

Takva sahibi olanlar, kendisiyle müjdelendikleri somut güzelliklerden haberdar olunca duyu organlarının kabalıklarından kurtularak arı-duru, şeffaf bir düzlemde ona doğru ilerler, hayvani arzu ve isteklerden arındırılmış bir duyarlılık içinde yol alırlar. Bu kimseler, yeryüzünde bulunmakla birlikte bu yüce duygularından dolayı Allah’ın vaat ettiği yere varırlar.

Bu tertemiz ve nezih olan güzellikler dünya güzelliklerinin hepsini tam olarak karşılar. Onları geride bırakır...

Eğer onların dünya güzellikleri verimli bir tarla ise, ahirette altlarında ırmakların aktığı mükemmel Cennetler vardır. Bunun da ötesinde onlar sonsuzdur. Kendileri de orada sonsuza dek kalacaklardır. Süresi sınırlı olan tarlalar gibi değildir!

Şayet dünya güzellikleri kadınlar ve çocuklar ise ahirette el değmemiş eşler vardır. Bu hanımların tertemiz olmaları dünya hayatındaki arzulara karşı daha üstün ve daha faziletli olmalarını ifade eder!

Otlağa salınmış atlar, evcil hayvanlar -deve, sığır, koyun- kantarlarca yığılmış altın ve gümüşe gelince, bunlar dünyanın asıl güzelliklerine erişmek için birer vasıtadır. Ahiret nimetlerinde ise, amaçlara ulaşmak için vasıtalara ihtiyaç yoktur!

Sonra, orada tüm güzelliklerden değerli bir şey var... Orada “Allah’ın hoşnutluğu var...” hem dünya hayatına hem de ahiret hayatına denk olan ondan daha da değerli olan, Allah’ın rızası var. Kelimenin kapsadığı bütün sıcaklık ve yine kelimenin ihtiva ettiği tüm merhametiyle Allah’ın hoşnutluğu...

‘’Allah kullarını hakkıyla görendir…’’

Fıtratlarının ve fıtratlarını oluşturan eğilimlerinin gerçek yapısını gören ve bu fıtrat için yararlı olan şeyleri dünya ve ahiret için nasıl oluşturmak gerektiğini takdir eden yüce Allah’tır.

Çalışılacaksa işte bu sonsuz nimetlere ulaşmak için çalışılmalıdır. Dünyanın geçici nimetleri bizi olmadık yollara sürüklememelidir. Namazımız, ibadetlerimiz, camimiz, sohbet ve hizmetimiz dünyevi emellere kurban edilmemelidir.

Selam ve dua ile Allah’a emanet olun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.