Toplumda iş gücü kaybına yol açan hastalıkların başında bel fıtığı geliyor. Bel fıtığının çok sık görülen bir rahatsızlık olduğuna işaret eden uzmanlar, sadece yaklaşık yüzde 2 – 2.5 civarında hastanın ameliyat edildiğini ve fizik tedaviden sonuç alınmaması durumunda MR sonuçlarına göre cerrahi operasyon uygulandığını belirtiyor.
Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Uzm. Dr. Salih Aydın, toplumda sık görülen bel fıtığına yol açan nedenler ve tedavi süreçlerine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Bel fıtığında ilk tercih fizik tedavi
Aydın, erişkinlerin yüzde 80’inin yaşamları boyunca en az 1 kez bel bölgesindeki ağrıdan yakındığını belirterek şunları söyledi:
"Toplumda iş gücü kaybına yol açan hastalıkların başında bel fıtığı geliyor. Bel fıtığı için risk faktörleri arasında da özellikle obezite, hareketsizlik, sigara kullanımı, günlük yaşamda omurga fizyolojisine uygun hareket etmemek ve meslekle ilgili durumlar yer alıyor. Bel fıtığı çok sık görülen bir hastalıktır ancak biz hastaların hepsini ameliyat etmiyoruz, cerrahi operasyon uyguladığımız hastaların oranı yaklaşık yüzde 2 – 2.5 civarında. Bel fıtığında hekimin muayenesi ve yapılacak nöroradyolojik incelemelerin yani MR tetkiklerinin önemi büyük. Tanıyı koyduktan sonra öncelikle yatak istirahati, ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlarla ve başlangıçta fizik tedavi gibi alınan bu önlemlerle hastayı rahatlatmaya çalışıyoruz. Ancak bu önlemlere karşı bacaklardaki ağrı geçmezse, uyuşukluk ve kas güçsüzlüğü devam ederse o zaman filmle birlikte hastayı değerlendirip ameliyat kararını alıyoruz."
Kanal darlığı fıtık rahatsızlığına yol açıyor
Birçok fıtık rahatsızlığının kanal darlığı nedeniyle oluştuğuna dikkat çeken Aydın, "Sadece fıtık patlaması ve kopması şeklinde değil, bütün hastalarda interlaminar ve diğer transforaminal ameliyatlar olsun, mikro drill kullanarak hastanın hem fıtığını alıp hem de kanalını genişletme ameliyatını yapıyoruz. Böylece hasta, vida kullanmak zorunda kalmaktan ve belinin bozulmasından kurtulmuş oluyor. Dar kanal ameliyat için geliştirilmiş endoskop sistemi dünyada çok az sağlık kurumunda mevcut. Bel fıtığına eşlik eden kanal daralması durumunda da bu sistemi kullanarak başarılı ameliyatlar gerçekleştiriyoruz" ifadelerini kullandı.
Endoskopik disk cerrahisi tedavide oldukça önemli
Günümüzde cerrahi operasyonların iki şekilde yapıldığını söyleyen Aydın, "Biri açık sistem, diğeri de kapalı sistem dediğimiz ameliyatlardır. Mikroskobik mikro cerrahi ameliyattan önce bel fıtığı ameliyatları tamamen açık sistemle yapılıyordu. Mikroskobun 1970’lerin sonuna doğru bulunmasının ardından bu operasyonların altın standardı mikroskobik cerrahi oldu. Ancak günümüzde endoskopinin de bulunmasıyla birlikte artık bu işin altın standardı minimal invaziv dediğimiz tam endoskopik disk cerrahisi oldu. Çünkü omurganın stabilizasyonu dediğimiz hareket kabiliyetinin sabitliğini bozmadan operasyonu yapmak çok önemli. Mikroskobik mikro cerrahi sistem şu an endoskopik yöntemle kıyasladığımız zaman invaziv bir yöntemdir. Endoskopik disk cerrahisinin yeni altın standart olduğu kabul edilmeli" dedi.
Cerrahi dezavantajı bulunmuyor
Tam endoskopik disk cerrahisinin cerrahi açıdan dezavantajı olmadığı gibi mikroskobik cerrahiye karşı üstünlüklerinin çok fazla olduğunu söyleyen Aydın, "Bu noktada önemli olan deneyimli bir cerrah ve yeterli ekipmanın bulunmasıdır yani ameliyathanenin bu operasyonu gerçekleştirmek için gerekli teknolojik altyapıyı sunmasıdır. Kapalı bel fıtığı olarak bilinen endoskopik ameliyatı biz aslında bel fıtığı nedeniyle ameliyat olması gereken tüm hastalara uygulayabiliriz. Ancak bu cerrahi sistemi kullanmayan hekimlerin ‘bu hasta endoskopa uygun, bu mikroskobik yapılır’ gibi bazı ayrımları yapması doğru değil" diye konuştu.
Obez hastalarda operasyonu kolaylaştırıyor
Aydın, endoskopik ameliyatın avantajlarını paylaşarak sözlerini tamamladı:
"Birincisi küçük bir yara yeri oluyor böylelikle daha az doku ve kan kaybı gerçekleşiyor. Diğer avantajları ise ameliyat sahasında operasyon sonrası olabilecek fibröz doku dediğimiz yapışıklıkların olmaması veya çok az olması, özellikle kilolu obez hastalarda cerrahi yaklaşımın kolaylığı, ameliyat sonrası ağrı kesici tedavi kullanım ihtiyacının azalması hatta hiç olmaması, daha kısa bir iyileşme süreci ve ayrıca hastanede çok kısa yatış süresidir. Hastalarımızın birçoğunda diyabet, şeker hastalığı var. Ayrıca kan sulandırıcı kullanan hastalarımız var. Hasta kan sulandırıcı ilaç alsa dahi ameliyatı gerçekleştirebiliyoruz."