Haşlanmış kurbağa sendromu

M. Zülküf YEL

Küresel şer güçlerin emri ile Mısır'da darbe yapan Sisi Cuntası, cürüm ve cinayetlerine devam ediyor. Darbe sürecinde binlerce insanı katleden ve on binlerce insanı zindanlara atan cunta yönetimi, ülkeyi adeta taş devrine geri götürdü. O günden bu yana zalimlerin zulmü hiç eksik olmadı. Korsan cunta yönetimi, korsan mahkemeleri ile Müslümanlara ceza yağdırmaya devam ediyor. Korsan ve uyduruk mahkemeler marifeti ile siyasal İslam'ı Mısırdan silme süreci bütün hızı ile devam ediyor.

İslam ümmetine gelince… Bu korsan darbeye ve eşkıya yönetimine karşı daha önce ayağa kalkan Müslümanlar, bu durumu iyice kanıksadılar. Hatta öyle ki, uydurma bahanelerle Mısır'ın seçilmiş meşru cumhurbaşkanı Muhammed Mursi  müebbet hapse mahkûm edildiği halde, İslam ümmetinden bir tepki yükselmedi. Hatta pek gündeme bile gelmedi ve insanların neredeyse haberi bile olmadı denebilir.

Mısır devlet televizyonu tarafından canlı yayınlanan karar duruşmasında; Kahire Ceza Mahkemesi, Mursi'ye ülkede yasaklı terör örgütü olarak kabul edilen Müslüman Kardeşler Teşkilatını (İhvan) yönetmek suçlamasıyla 25 yıl, devlete ait gizli belgeleri Katar'a sızdırmaktan 15 yıl hapis cezası verdi.

Zalim Firavunların engizisyon mahkemeleri bununla da yetinmedi. Mısır'da Yargıtay, İhvan Rehberlik Konseyi Başkanı Bedii ve 36 İhvan üyesi hakkında verilen müebbet (25 yıl) hapis cezasını onayladı.

Yargıtay, kamuoyunda “Kalyub zirai yolunu kesme olayları” olarak bilinen davada yargılanan Bedii ve aralarında eski Tedarik Bakanı Basim Avde'nin de yer aldığı 36 kişinin, kendilerine verilen 25 yıl hapis cezasına yaptığı itirazı reddederek cezayı onayladı. Mısır halkının iradesini gasp eden bu hainler, aslında bu zülmü sadece Mısır halkına karşı işlemiyorlar. Bu zalimler, verdikleri bu hüküm ile tüm İslam ümmetine karşı cürüm işlemişlerdir. Zira siyonistlerin emri ile darbe yapan firavunlar, siyonizmin İslam ümmeti ile hesaplaşmasında, siyonistler adına vekâlet savaşı yürütmektedir. İslam ümmetinin onuru ayaklar altına alınmıştır. Mahkûm edilen Müslümanlar, Mısır cephesinde İslam ümmeti adına küresel şer güçlere karşı İslam'ın izzet ve onuru için mücadele etmekte idiler. Mısır direnişi tüm İslam ümmetinin direnişidir. Ödenen bedel, bizim adımızadır.

 O halde zulüm karşısında İslam ümmetinin ayağa kalkması lazımdır. Her kesimden özgür iradeli insanların, İslam ve insanlık adına bu zulme karşı durmaları lazımdır. Maalesef soluğumuz çok çabuk tükeniyor. Zulüm süreçleri uzayınca, duruşumuzu ve istikametimizi muhafaza edemiyoruz. Önce işlenen zulme karşı reflekslerimiz zayıflıyor, ardından da tepkisiz kalıyoruz. Adeta “haşlanmış kurbağa sendromuna” müptela oluyoruz.

İslam ümmetinin önder kadroları ve öncüleri, bütün dünyanın gözleri önünde müebbet hapse mahkûm edilirken, kimsenin kılı kıpırdamıyor. Tepkisizliğimizi gören zalimler, sınır ve coğrafya tanımadan, sessizliğimizden cesaret alacaklardır. İslam ümmeti olarak sessiz kaldığımız her zulüm, bir başka zulme açılan kapıdır. Ama herhangi bir coğrafyada işlenen zulme karşı ortaya konulan irade, zalimlerin cesaretini kıracaktır.

Mısır'da işlenen cürüm çok büyüktür. Tüm insanların ve özgürlük sevdalılarının, insanlık onuru adına, her platformda bu zulmü dile getirip lanetlemeleri lazımdır. Sessiz kalanlar, yarın zulmün kılıcının kendi boyunlarına uzanacağını unutmamalıdırlar.

Unutmayın ki, bu gün zalime karşı ayağa kalkmasanız, yarın o zulüm kılıcı boynunuza uzandığı zaman, sizin ağlayanınız olmayacaktır. Zulüm, tüm insanlığa karşı işlenmiş ve tüm insanlığı tehdit eden bir cinayettir. O halde zulmün olduğu yerde, tüm insanlık tehdit altındadır. Zulme karşı ortak tavır almak da insanlığın ortak vazifesidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.