Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun ilköğretim okullarında "Öğrenci Andı" okunmasına yönelik Danıştay 8. Daire kararını 4’e karşı 11 oyla kaldırmasına MHP lideri Devlet Bahçeli, tepki gösterdi.
Bahçeli şu sert ifadeleri kullandı:
“HDP’li bölücülerin fezlekelerinin TBMM’ye gönderilip milli dayanışma şuurunun çelikleştiği bugünlerde Öğrenci Andı kararı pimi çekilmiş bir bombadır”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak da yaptığı açıklama ile Devlet Bahçeli’den çok da geride kalmadı. Öztrak, “Andımızın her kelimesi ve Atatürk sevgisi, bu milletin yüreğinden ve ruhundan silinmeyecektir” ifadelerini kullandı.
İtirazlara da peşinen cevap verdi Öztrak: “Andımız herhangi bir etnik kökeni dışlamaz. Kimseyi ayrıştırmaz. Andımız ülke bütünlüğü içinde, vatan sevgisini, cumhuriyet ideallerini barındırır.”
Önce süreci kısaca takip edelim.
“Öğrenci Andı” adı verilen metnin okullarda okutulması uygulamasını mevcut hükümet kaldırmıştı. 2013’te MHP’ye yakın olan “Türk Eğitim Sen” adı verilen sendika, itiraz etmiş, Danıştay 8. Dairesi 2018’de hükümet kararının yürürlüğünün durdurulmasına karar vermiş ve bu da tartışmalara neden olmuştu. Hatta “Cumhur ittifakı”nın dağılması bile gündeme gelmişti.
Danıştay 8. Dairesi, 2018’de hükümetin tasarrufunu yok sayan kararı üzerine Adalet eski Bakanı Bekir Bozdağ, şöyle bir açıklama yapmıştı: “Öğrenci andı kararı ile Danıştay 8. Dairesi; hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aşmış, kendisini yürütmenin yerine koymuş, yürütmenin takdir hakkını yok saymış dahası yürütmenin takdir yetkisini bizzat kullanmıştır. Kısaca; anayasa ve yasayı alenen çiğnemiştir.”
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, en sert tepki gösteren isimlerden biriydi: “Gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü olan Öğrenci Andı’nın kaldırılmasına, toplumsal barışın ve uzlaşmanın sağlanması, demokratik bir Türkiye’nin inşası adına Eğitim-Bir-Sen olarak biz de destek vermiştik. Pedagojik veya hukuki hiçbir dayanak göremediğimiz gerekçeli kararda, ülke gerçekliği ve toplumsal mutabakat bir yana, uluslararası hukuk ve anayasa dahi görmezden gelinmiştir”
“Andımız” tartışmaları bu “faşist” uygulamanın mimarı olan Reşit Galip ismini gündeme getirmişti. Reşit Galip’in büyük zulümlere neden olan “Türkçe ezan” fikrinin de mimarı olduğu, insanları “kafatası ölçümlerine” göre sınıflandıran bir zihniyete sahip olduğu gerçeği bir kez daha gündeme gelmiş, bu “ırkçı” uygulamalar “aklı başında insanlar” tarafından reddedilmiş ve kınanmıştı.
Bu açıklamalar MHP cephesinde büyük tepkiyle karşılanmış ve Devlet Bahçeli, Eğitim Bir Sen’i açıkça hedef göstermiş, Bekir Bozdağ’ın etnik kimliğini de gündem yaparak suçlamalarda bulunmuştu:
"Sayın Bozdağ Kürdüm, özgürüm diyebilir. Dilini tutan yoktur. Sus otur yerine diyen de yoktur. Buyursun, mizaç ve meşrebine müzahir değerlendirmesini yapsın.”
Bununla da yetinmemiş ve suçlamalarını daha üst seviyelere çıkarmıştı Bahçeli: “PKK’lıyım, bölücüyüm, Kürdistan için çalışırım diyen varsa cezası bellidir, sonuçlarına katlanacaktır. Uyarıyorum, Sayın Bozdağ buna çok dikkat etsin.”
Hatta Bahçeli “af meselesini” de sorun olarak zikrederek “ittifakı bozma” noktasına kadar gelmişti.
MHP cephesi, Erdoğan’dan beklenmedik bir karşılık almıştı:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem Bekir Bozdağ’a sahip çıkmış hem de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ittifak açıklamasıyla ilgili şunları söylemişti: “Gördük ki MHP farklı bir tercih yaptı. Madem ‘Biz yolumuza’ diyorlar, biz de ‘Herkes kendi yoluna’ deriz.”
Sonra “kimler araya girdi” bilinmez; ama mesele gündemden “düşürüldü” ve ittifak yoluna devam etti.
İşte Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun bu son kararı “kabuk tutmuş” yarayı yeniden kanatmış gibi görünüyor.
Cumhur ittifakının AK Parti kanadından karara yönelik bir açıklama yok. İttifakın devam etmesi için “Mevcut hassas dengeleri” koruma adına böyle bir tutum sergilemelerinin anlaşılmayacak bir tarafı da yok.
Anlaşılması zor olan Millet ittifakı ve “uzantılarının” tutumu…
CHP, her ne kadar içindeki “klasik” Kemalistlerin birçoğunu tasfiye ettiyse de neticede tonu farklı da olsa Kemalizm içerisinde kendini ifade ediyor ve bundan dolayı da faşist ve dayatmacı metni savunuyor.
Bu konularda İyi Parti ile CHP arasında herhangi bir görüş ayrılığının olmadığı ortada.
Bu meselede, temsil ettiğini iddia ettiği kitle göz önünde bulundurulduğunda en yüksek sesin HDP’den çıkması gerekmez miydi?
Neden CHP’nin bu ırkçı metni açık ve net bir şekilde savunması karşısında bir tepki açıklaması yok!
Mesele adı konmamış ittifakın “hassas dengeleri” ise neden CHP bu hassas dengeleri gözetmiyor da HDP gözetiyor?