Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a, salât ve selâm da Rasul-i Kibriyâ Efendimize olsun.
Malumunuz, okullarda kılık kıyafet yönetmeliği değişti. Artık herkes istediği kıyafetle okuluna gidebilecek. Forma, önlük, aynı renkte pantolon veya kravat derdi yok. Aman ne güzel! Ne var ki yeni bir yasa, yönetmelik hazırlanırken, ceza kanunları değişirken, af ilan edilip de birileri serbest bırakılırken, –listeyi çoğaltabiliriz- baştaki parti hangisi olursa olsun Müslümanların işine yarayan bir şey pek olmamıştır. Ne zaman bir değişiklik olacak olsa Müslümanların gözü pür dikkat haberlere odaklanmış ve adeta bir felaket bekler gibi gelecek haberi beklemektedirler. Bu imkânlardan Müslümanlar faydalansa bile sonrasında acısı katmer katmer çıkarılmış ve yeri gelmiş bu insanlar sırf “Rabbim Allah!” dedikleri için müebbet yemiş, hicret etmiş ve ailelerine hasret kalmışlardır. Bakınız Ocak 2011 tahliyeleri ve sonrası.
Hükümet şimdi de yeni bir oyun sahnelemiş ve okullarda başörtüsü yasağı koymuştur. Her şeye özgürlük ama başörtüsüne asla!
Şeytan diyor ki, “Bunlar, Mustazaflar Hareketi’nin siyasi parti olarak ortaya çıkmasından ve dindar kesimin bir kısmının oylarının o mecraya kaymasından korkuyorlar. O yüzden ‘Zaten başörtülülerin velileri bize oy vermez. Biz karşı tarafın gönlünü alalım’ diyorlar.” Seçime de çok fazla bir zaman kalmadı zaten. Yine diyor ki, “Bunlar boşuna birbirleriyle bir araya gelmedi. Oylar Mustazaflara gidecek diye partileri kısmen de olsa birleştirme yoluna gittiler. Yoksa birbirlerini buyur etmeler, o partiden diğerine geçmeler, birbirlerine izzet ve ikramlar niye?” Şeytan işte, konuşur durur.
Ama yine de insan düşünmeden edemiyor. Ey Mustazaflar Hareketi! Sen neymişsin ki birbirine atıp tutanlar, oy derdiyle düşman olanlar, adını duyunca bir araya toplanıyor!
Son çıkan yönetmelikle Milli Eğitim’e bağlı okullarda –İHL’ler hariç- başörtüsü yasağı getirildi. Aslında zaten vardı fakat bu kadar bariz değildi. Ancak, ellerinde yasağı kaldırmaya imkân olanların bunu kaldırmaması düşündürücü.
Yeni yönetmeliğin uygulanmasına yarıyıl tatilinden sonra başlanacak. Fakat Adana, sıcak memleket ya, oradaki görevliler de kanlı canlı, hiperaktif adamlar bu yüzden. Hemen yasağı uygulamaya ve okula örtüyle aldıkları öğrencilere tutanak imzalatmaya başlamışlar. “Hatamı kabul ediyorum. Öğretmenim beni defalarca uyarmasına rağmen ben ona karşı geldim. Bir daha yapmayacağıma söz veriyorum…” diye. Daha yasak uygulanmaya başlamamış, ey sivri zekâlılar, acaba erken uygulayana ödül verileceğini mi sandınız?
Cumhurbaşkanı da “Ben bilmem, onlar bilir” tarzında açıklama yapmış. O halde kendisinin de, o bilen kişilerin de Sütçü İmam’dan bahsetmeye hakları yok. Hatta Sütçü İmam’ı akıllarına bile getirdikleri zaman utanmaları gerekir. Kaldı ki bir Müslüman kadının peçesi için gâvurlara savaş açmış-ki peçe zaruri hallerde açılabilir.
Evet, siz, yasak koyucular! Sütçü İmam yaşasa acaba ilk kiminle savaşırdı? Kara Fatma’ları, Şerife Bacı’ları meydanlarda anlatan sizler! Onlar da okula gitmek istese, onlara da mı yasak koyacaktınız?
Okul müdürünün öğrencilere ‘tövbe kağıdı’ imzalatmasından sonra benim de aklım başıma geldi. Hatamı anladım ve bir daha yapmamaya karar verdim. Bir dahaki seçimlerde “Acaba bunlara oy versek daha mı iyi olur?” deyip bize beslediği sevgiden dolayı fikrimizi soranlara: “Siz bilirsiniz” demeyeceğim.
Hatamı anladım. Bir daha hükümetin çoğunluğunu oluşturanlar hakkında kötü sözler konuşulduğunu duyduğumda “Öyle demeyin!” demeyeceğim, diyemeyeceğim. Zira Fransız’ın, İngiliz’in yapmadığını siz yaptınız.
Abdülhamid Han, devlet işlerinde abdestsiz ve besmelesiz imza atmazmış. Osmanlı’nın varisi olduğunu iddia eden sizler! Başörtüsü yasağına imza atarken kimin adıyla başlayıp, besmelenize kimi dayanak yaptınız? Siz şiir seversiniz. Bakın Üstad Necip Fazıl ne diyor:
Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı;
Yok, mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı