Kısa; fakat özlü bir anlatımla dikkat çekici yazıları olan değerli Suat Hocamızın geçen haftaki son yazısı hayli düşündürücü. Konusu namaz olan bu yazı nasıl dikkat çekmesin?
Mısırlı bir bacımızın Türkiye’de teravih namazının hızlı kılınması karşısındaki şaşkınlığı ve tavrı anlatılıyor. Araplar her ne kadar kötülense veya bu algı bizde oluşsun diye ter dökülse de şu bir hakikat; namazlarına gerçekten önem veren insanlardır.
Bir vesileye Suriye’ye bir Ramazan ayında gidişimde teravihlerde de buna şahit olmuştum. Bizdeki gibi “Jet hızlılık” yoktu. Hatta hatimle kıldırma durumu vardı. Hâlbuki bizde ancak belirli camilerde bu olur. Dikkatimi çeken noktalardan biri de Teravihten sonra halkın hemen evlerine koşmayıp camilerde verilecek sohbetleri dinlemesiydi.
Hani Arapça bilmesem de üç hocanın yirmişer dakikalık siyer, tefsir ve fıkıh sohbetleri halkı kilitlemişti camiye. Bir kişi dışarı çıktı desem yalan olur. Seçkin bir camiye de gitmemiştim. Hatta itiraf etmeliyim ki ara sokaklardaki rastgele bir camiye gitmiş ve erken çıkmayı ummuştum. Fakat bu tevafuk oldukça yerinde ve güzel olmuştu. Bizde bunun olmayışının nedenlerini düşünemeden edemiyor insan.
Arapların hatta o coğrafyasında yaşayanların namaza bu kadar değer vermeleri, farz ve nafile arasında ayrım yapmayan bir tutum sergilemelerini tam unutmuşken Suat Hocamızın bu yazısı bana başka şeyleri de hatırlattı.
İstanbul’da İSTOÇ denen bir ticaret merkezi var. 65 bin çalışanıyla oldukça büyük bir yer. Zaman zaman işimiz düştüğünden uğrarız. Bir esnaf arkadaşın yaşadığı olayı paylaşmak istiyorum:
Kuzey Irak Kürtlerinden biri bu esnaf arkadaşın iş yerine uğramış. Arkadaşımız, yabancı olduğunu görünce ilgi göstermiş ve mevzu İslami endişeye gelince başlamış nasihate. Arkadaşın diliyle anlatmak gerekirse...
“Ona fırsat bulmuşken yaşadığı coğrafyadaki mazlumiyeti ve İslam’ın bu konuya bakış açısını Kürtçe olarak anlatıyor, nasihate çalışıyordum. O esnada yanımızdaki camiden ezan sesi yükseldi. Normalde camide vakit namazlarını kılmaya dikkat eden biriyim. Fakat ne olduysa o anda yabancı müşterim ben namaza gidiyorum, sonra uğrarım dediyse de ben hemen çıkmadım. Derken akabinde gelen müşteriyle oyalandım, namaza gidemedim. Biraz sonra o müşterim namazdan döndüğünde ben hala diğer müşterilerle ilgileniyordum. Boşalır boşalmaz tekrar ona sokuldum ve nasihat etmeye çalıştım. Fakat hayatımın dersini bana verdi. “Sen” dedi “nasihatlerinde ve İslami endişende samimi değilsin”.
Şaşırmıştım. Neden, diye şaşkın şaşkın bakarken “Ezan okundu ve sen camide cemaatle namaz kılmadın. Bu ne biçim endişe?”
Yine mevzumuz Suat Hocanın aklımıza taktığı çengel olduğundan başka bir örnekleme daha yapmak istiyorum. Yazarlarımızdan olup iki kitabını Türkçe’ye tercüme ettiğimiz Filistinli değerli Nevaf Tekruri, bir dernekte konuşmacı olarak bulunduğu esnada “Sizler samimi ve güzel insanlarsınız. Her şeyiniz çok güzel. Lakin dikkat ettim de ezan okunduğu halde cemaate gitmediniz. Türkiye’de bu durum yaygın ve dikkatimi çeken unsurların ilkidir. Cemaatle namaza yeterince değer verilmiyor.”
Doğru söze ne denir?
Camilerimiz cumadan cumaya, ramazandan ramazana dolarken beş vakitte mahzun ve melül bir halde duruyorlar.
Kısaca cemaatle namaz ahlakımızı kaybediyoruz dostlar!
Düzensiz, temizlikten mahrum ve sık sık bazı konularda eleştirdiğimiz güneyimizdeki coğrafyada yaşayan Müslüman kardeşlerimiz namaz konusunda bize örnek olmalılar. Hele bizim gibi esnaf namazını şipşak kılanların asla söz söylemeye hakları yok diye düşünüyorum.
Etrafımıza baktığımızda bu konudaki eksikliğin toplumsal bir sorun olduğu aşikâr. Nefsin galebe çalmasına üzülmemek elde değil. Yirmi dört saatin içinde beş vakte ayıracağımız yarım saat dahi nefse ağır geliyor olsa gerek.
Belki de ‘hocam, millet namaz kılmıyor, sen kılanlarla uğraşıyorsun’ diye düşünebilirsiniz. Fakat mesele bu değil diye düşünüyorum. Mesele yıpranmışlığımız ve camisiz/cemaatsiz oluşun verdiği/ vereceği sürüklenmişliktir. İlahi rabıtayı koruyamamaktır Allah muhafaza.
Bu konuda yapılan tavsiyelerin sadece yazılarda kalmaması için sürekli olmasına ihtiyaç var.
Sürekli hatırlatma, ısrarla hatırlatma...
Cami, cemaat, namaz; hayat bu üçgenden ibaret olmalı.
Ayrıca “Namaz Gönüllüleri Platformu”nun yaptıklarını da unutmamak gerekir. Zira en çok ihtiyaç duyduğumuz meselelerin başında gelen namazın yaygınlaşması ve bilinçli kılınmasına yönelik il il, ilçe ilçe konferanslar vererek övünülecek gayretler gösterdiler. Rabbim semerelerini zayi etmesin.
Bu vesileyle bu duyguları yaşatan Suat Hocama yazısından dolayı şükranlarımı sunuyor; Rabbim, bizleri camisiz ve cemaatsiz kılmasın, bunun idrak ve şuurunda olanlardan eylesin, diyorum...