Üniversitede okurken Yazı Yazma Teknikleri diye bir dersimiz vardı. Bu derse giren Profesör Ramazan Korkmaz Hocamız, tahtaya bir soru yazdı. ‘Günümüz insanının en çok önemsediği şey nedir?’ diye. Herkes bir şeyler söyledi. Ama hiçbirimiz istenilen cevabı verememiştik. Sorunun altına üç harflik bir cevap yazdı: ‘HIZ’
Ardından küçük hikaye yazma teknikleri, hızlı bir akışın olduğu dünyada, edebiyat yapma tarzlarından bahsetmişti. Üniversite hayatında unutamadığım, birçok alanda faydasını gördüğüm bir küçük anımızı sizlerle paylaşarak meramımızı anlatalım dedik.
Gerçekten de hayat çok hızlıydı. Bir gün içinde birçok işimiz vardı. Yetişmemiz gereken o kadar çok işimiz vardı ki 24 saat bile yetmiyordu. Bir koşuşturmaydı, gidiyorduk. Arkamıza bakacak, ne yapıyoruz diyecek bir sayhalık vaktimiz bile yoktu. Bu hızlı akan hayatta ölen yakınlarımızın bile taziyeleri en fazla 3 gün sürüyordu. Ölümü, ötesini, öteleri düşünecek gerçekten de vaktimiz yoktu. Hele çocuklarla oturup sohbet etmek, eşimizle konuşup muhabbet etmek aklımıza bile gelmiyordu. Geçen gün sosyal medyada birinin paylaştığı şu sözler birçoğumuzun evlilik hayatını özetliyordu. ‘Adam Corona virüsünden dolayı evde kalınca mecburen hanımıyla muhabbet etme ortamı bulmuş ve şu paylaşımı yapmış: ‘Bizim hanımla konuştuk. İyi birine benziyor.’ Bu sözler ister espri amaçlı yazılmış olsun ister gerçekten de duygularını paylaşma niyetiyle yazılmış olsun. Ortada bir gerçek var: Eşler arası diyalog, birlikte kahvaltı yapmak, akşam yemeği yemek gibi en insani ihtiyaçlarımızı bile doğru dürüst yerine getiremiyorduk. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan vatandaşlarımız ne ifade etmeye çalıştığımızı daha iyi anlarlar.
Hayat hızlıydı. Kimsenin kaybedecek zamanı yoktu. Ailemiz haricinde o kadar büyük bir sosyal hayatımız vardı ki çocuklarımızla, eşimizle bire bir ilgilenmeye vakit bulamıyorduk. Hiçbir şeyle uğraşmadan, tüm akılımız ve ruhumuzla en yakınlarımızla iletişim kuramıyorduk. Doğal olarak ilişkilerimiz, ailevi bağlarımız çok zayıflamıştı. Kadir-i Mutlak olan Allah insanoğlunu tüm diyarlarda evlerine tıkmayı murat etti. Bir düşünecek vakit bulurlar da geri dönerler diye… Çünkü insanoğlu hızla Allah’tan uzaklaşıyordu.
Evet, insan hız tutkunudur. Ama tarih boyunca hızı daha çok küfür düzenleri bir silah olarak kullanmıştı. Bireylerin, toplumların özünü hatırlamaması için şeytani sistemler; insanoğlunu gözünü açamayacağı bir meşguliyet ile kuşatmışlar. Firavun da Nemrut da hep bu yöntemle büyük kitleleri yönetmişler. Bütün peygamberler, veliler, şehitler hep insanın bir an durup dinlemesini ve düşünmesini rica etmiş. Genellikle bu çağrıya, yani bir an düşünme ve tefekkür etme isteğine insanların cevabı hep kabaca olmuş. Mesela Yasin Sûresinde geçen ve ‘Fesme’un(Dinleyin)’ diyen Habib-u Neccar; linç edilerek şehit edilmiş. İşte insanın hikâyesi kısaca budur. Elçiler, veliler, salihler hep dediler ki:
-Bir an durun ve dinleyin!
Ama azgın toplumlar:
-Siz bizim toplumsal düzenimizi bozmak istiyorsunuz, sizi dinlemeyeceğiz.
Dediler ve Cehenneme gidenlerden oldular. Yine; Mülk süresinde geçen: ‘İçine her topluluğun atılmasında nerede ise öfkesinden paralanacak bekçileri Cehenneme girenlere soruyorlardı: Size bir uyarıcı gelmemiş miydi? Bu soruya Cehenneme girenler 9. Ayet ve 10. Ayette belirtildiği şekilde cevap veriyorlardı.10. Ayette geçen: Eğer biz kulak verip dinleseydik veya akıl etseydik şu alevli ateşin sakinleri arasında olmazdık. ‘ diyecekler.
Hemen herkes evinde ailesi ile beraber oturmak zorunda kalmış. 40 yıldır çay ocağını kapatmayan da her sabah kahvaltısını iş yerinde yapan da artık evindedir. Bu süreci hayra çevirebiliriz. Musa aleyhisselamın vaktindeki gibi her ev, birer cami olabilir. Namazlarımızı cemaatle kılarsak, her gün Kur’an okur veya okumayı bilmeyenler Kur’an dinlerse evlerimiz Cennet köşesi olur inşallah.
Bu mecburi hâl; geçmişin muhasebesi, geleceğin planlanması, güçlü aile bağları oluşturmak için büyük bir fırsattır. İnşallah her imtihanda olduğu gibi bu imtihanın da bir sonu var. Önemli olan imtihanı kazanabilmektir. Şaban ayına girdik. Hep beraber tövbe, istiğfar edelim. İnsanlık adına Rabbimizden özür dileyelim. Bu şerri hayra çevirmesini niyaz edelim. Peygamberimiz ne güzel demiş: SELAM SENSİN. ESENLİK DE SENDENDİR ALLAH’IM!