Mübarek Ramazan ayından sonra bayramını da tüm içtenliğimizle idrak ettik. Fakat bu mübarek zaman diliminde bile medyanın yönlendirmesi, sunumu ve tutumu dikkatimi çekti ki bunu dile getirmek istiyorum: İstisnai yayınlar dışında Ramazan ayını bile bir eğlence ve bayramını da bir tatil olarak sunmaları tam bir hezimettir. Başka zamanlarda servis edilen haberler gibi manevi iklimin de farklı yansıtılması için her türlü gayreti göstermekteler…
Zira bu medya vesayeti her konuda halkı yönlendirip gündemlerini kendilerine göre şekillendirme peşinde. Dikkat ettiyseniz zamana göre servis edilmiş haberler izliyoruz. Adeta “moda haber” olan “vaka” günlerce bizlere sunuluyor. Sanki başka hadiseler yokmuş gibi kamuoyunun dikkatini o tarafa çekmekteler. Bazen o haberler vatandaş üzerinde o kadar tesir ediyor ki günlük yaşantılarına etki etmektedir.
Bunu dile getirmemin sebebi, medyanın toplum üzerindeki etkisi ve kendi reytingleri için suni gündemler oluşturmalarıdır. Bütün bu suni gündemler medyanın, toplumun gerçeklerini ve öz değerlerini yabana atmasındandır. Zira Türkiye’de kendi medeniyet iddialarını önce inkâr eden, sonra da yok etmeye kalkışan, zihni sömüren bir medya sistemi vardır. Türkiye medya dünyası sömürgeci bir zihniyetin ürünü olduğu için birinci sınıf bir toplum yetiştirememiştir, tam tersi bunaltıcı ve yozlaştırıcı bir alan açmıştır.
Şüphesiz ki toplumun en etkili aracı olan medya, reytingler uğruna kendi neslini maneviyat açısından intiharın eşiğine sürüklemiştir. Bu konuda RTÜK’ün ilgilisizliği ise ayrı bir sorun olarak ortada duruyor. Bu yozlaştırıcı medya sistemi yıkılmadığı ve eğitim de kültür de medya da kendi medeniyet dinamiklerimiz ekseninde sil baştan yeniden inşa edilmediği sürece toplumsal buhranlardan kurtulmak mümkün değildir. İnsanlığa medeniyet aktaracak dinamiklerimiz yıllardır kontrolsüz medya yayınlarıyla çıkmazlar yaşıyor.
Unutmayalım ki toplumda “vahiy ışığında” gerçekten devrim yapabilmek için, fikir ve kültür üreten “medyayı” erdemli bir seviyeye getirmek lazım. Medya’dan bağımsız bir eğitim sistemi verimsiz olur. Maalesef genç kuşakların zihin dünyalarını aile de okul da şekillendirmiyor artık. Zihin dünyalarını özellikle kontrolsüz ve reytingler peşinde koşan medya şekillendiriyor. Dijital kültür, genç kuşakların zihin dünyalarının, zevklerinin, beğenilerinin şekillenmesinde okuldan ve aileden daha fazla etkili bir işlev görüyor çağımızda.
Sonuç olarak; dindar nesil dediğimiz bir neslin inşası için yapılacak ilk işlerden biri de medyayı toplumun öz değerleriyle uyumlu olan bir seviyeye getirmekle olur. Bunu sağlayacak merci de devlettir/iktidardır… Şüphesiz ki bunu sağlamak da batı medeniyetinin etkisinden kurtulup öz değerlerimizi temsil eden bir medyayla mümkün olabilir.