Sosyal hayatı düzenleyen kurallar olduğu gibi sosyal hayatı anlamlı kılan günler ve aylarda vardır. Bunlardan biri bayramlardır. Bayram, insanın kendini gözden geçirme vesilesi olduğu gibi karakterimizi formatlama, düzenleme etkinliğidir.
Bayramlar bizler için çok önem arz ederken bir başka toplum, kültür için önem arz etmeyebilir. Hatta bu kutsal etkinliklerimizi anlamsızlaştırıp ‘’katliam ayı’’ diyenlerde olabiliyor. Yılbaşında her türlü hayvanı kesip eğlence yaparlarken ya da lüks lokantalara gidip milyonlarca et parası veren insanlar bizim ilahi anlayışımızı katliam olarak değerlendirmeleri ne kadar komik ne kadar acı. Değil mi?
Dışarının görüşü bu yöndeyken yaşadığımız toplum; Bayramlar arasında kıyas yaparak ramazan Bayramı’nı ön plana çıkarmakta. Nedenlerine gelince savunulan gerekçe: Ramazanda açlık var, susuzluk var, nefsi terbiye etme var, en önemlisi her şeye sabır etme var…
Kurban Bayramında bu kadar sıkıntı olmadığı için kurban bayramının arka plana itildiğine şahit oluyoruz. Oysaki her bayramın kendine göre güzelliği olduğu gibi farklı anlamının olduğunu söyleyebiliriz. Bayramlar her ne kadar içerik olarak farklılık arz etse de her iki bayram anlayışında bir teslimiyet söz konusu.
Teslimiyetten kastımız yaratanın emir ve buyruklarına teslimiyettir. Bir insan yaratanın emirlerini dikkate alıp hareket ederse inanın ki fiziksel ve psikolojik olarak çok rahat edecektir. Bu konuda birçok düşünür ve alim bütün hastalığımızın nedenini inanç zayıflığına bağlamıştır. Daha da ileri gidersek bu konuda kafa yoran Spinoza: İnsan Allaha yakın olursa mutlu, uzak olursa mutsuz olur, der
Konuya bütüncül açıdan bakıldığında kurbanımızı kesmemiz, büyüklerimizi ziyaret etmemiz, yakınlarımızı ziyaret etmemiz, uzaktaki kardeşlerimizi telefonla arayarak bayramlarını tebrik etmemiz birer mutluluk vesilesidir. Bu vesileleri küçümsememek gerekir. Aslında bu vesileler birer moral motivasyon aracıdır.
Bizler, çoğu zaman moralim çok bozuk eski tat, tuz yok diye sitem ederiz. Bu sitemlerin arka planını araştırdığımızda ya da temeline indiğimizde çoğu kazanımı farkında olmadan kaybettiğimizden kaynaklandığını söyleyebilirim. Bir tüccar iflas edip her şeyini kaybettikten sonra moralinin çok iyi olması doğru olur mu? Aynı mantık.
Anne babayı sorma yok, akraba sorma yok, hayır hasenat yok, namaz yok her konuşmada Müslümanları eleştirme var, kutsal günlerimize, bayramlarımıza saldırı var, sonrada canım çok sıkılıyor nedendir acaba? diye sitemler edilir. Değerli kardeşlerim lütfen kutsallarımızı anlamsızlaştırmaya çalışanlara yüz vermeyelim. Ramazan bayramı iç hastalıkları temizlediği gibi kurban bayramı da fiziksel ve dış hastalığın temizlenmesine yardımcı bir vesiledir.
Toplumda, sokak da, mahallede, komşuda ne konuşulursa konuşulsun çok dikkate almayalım. Fakat kutsalımız olan, rahmanın bizlere şifa olarak gönderdiği kitabı önemsemeli, ona sahip çıkmalıyız. Bize yol gösteren ve hidayet kaynağı olan bu kitaba sahip çıkmak onu okuyup sosyal dayanışmaya sağlamak en büyük mutluluk vesilesidir. Rabbim; bizleri doğru yolundan ayırmasın her türlü fitne ve fesada karşı dayanacak iman, her türlü mutluluğumuz için samimi insanlara kardeş etsin. Rabbim; her iki dünyamızı bayram kılsın.
Selam ve dua ile…