BTP Genel Başkanı Haydar Baş, son zamanlarda yaptığı tuhaf açıklamalarıyla yine gündem olmaya çalışmaktadır.
Azerbaycan'dan parayla profesörlük payesini aldığı iddia edilen Haydar Baş, Turgut Özal döneminde Semra Özal'ın elini öpmesiyle de gündem olmuştu. Kısa bir süre önce de Beşşar Esad'ı Hz. Hüseyin'e benzeten Haydar Baş, katıldığı genel seçimlerde partisinin birinci olacağını iddia etmişti.
Haydar Baş en son İskilili Atıf Hocaya hakaret ederek iftirada bulundu. Şapka İnkılabı çıkmadan 2 yıl evvel yazdığı “Frenk Mukallitliği” risalesi yüzünden idam edilen İskilipli Atıf Hoca’ya iftira atan Haydar Baş, Atıf Hoca’nın “Hain” olduğunu iddia etti ve “Ben olsam 10 defa diriltir 20 defa asardım” dedi.
M. Kemal'i bir tarikat üyesi gibi gösteren Baş, M. Kemal'in annesinede "annemiz" diyerek adeta kendisine kutsal bir paye verdi.
Sahibi olduğu Kadırga TV’de canlı yayınlanan bir programda konuşan Haydar Baş’ın dengesiz konuşması müritleri tarafından da büyük alkış aldı. Haydar Baş bilindiği gibi kendisini Kadiri Tarikatı'nın İcmal Kolu'nun şeyhi olarak göstermektedir.
İşte Haydar Baş’ın bir İslam alimine hakaret ve iftira içeren ve Kemalistlere yağ çeken açıklamaları:
‘MOLLA’ ZÜBEYDE HANIM, HEPİMİZİN ANNESİ
Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi hepinizin bildiği gibi Zübeyde anamız… Hepimizin annesi. Niye? Öyle dindar bir kadın ki; beş vakit namazlarını kılan, nafile oruçlarını kılan… Hala Türkiye’de yaşayan komşuları var. Her gün hanelerinden Kur’an sesi duyulur. Oğlu Mustafa Kemal’İ 8 yaşında hafız yaptı. Kim, “Molla Zübeyde “…
“MUSTAFA KEMAL, ZİKİR ÇEKERKEN KAN TER İÇİNDE KALIRDI”
Mustafa Kemal’in hafız olduğunu biliyor muydunuz?
Ve Mustafa Kemal annesinin dergâhına gelir zikir halkasına oturur, “Allah, Allah, Allah, Hay” diyerek kan ter içinde kalırdı…
“İSKİLİPLİ ATIF HOCA’YI 10 DEFA DİRİLTİR 20 DEFA İDAM EDERİM"
Mustafa Kemal bu…. Hainler… Mustafa Kemal bu…
Ama Hocam Mustafa Kemal bilmem kimi (İskilipli Atıf Hocayı kastederek) idam etti , ipe çekti…
Ben olsam onu 10 defa diriltir 20 defa idam ederim.
Niye ederim? İstiklal mücadelesi yapılıyor “Sakın ha Yunan ordusuna bir şey demeyin”, Kuvayı Milliye “Eşkıya ordusu” diyor.. Sen bana karşı bu mücadeleyi vereceksin ben de san hayat hakkı tanıyacağım… Allah bana o hayatı haram eder.
“MANYAK, VATAN DÜŞMANI”
Manyak!.. Ne olmuş… eee. Peygamber onu davet etmiş “ Ne bekliyorsun gel!” Kurban kesim onu Peygambere… Vatan düşmanı…
İSKLİPLİ ATIF HOCA KİMDİR?
İskilipli Atıf Hoca, 1874'te İskilip'in Tophane köyünde doğdu. İlk eğitimini köyündeki medreseden alan Atıf Hoca, daha sonra İskilip'in tanınmış alimlerinden Abdullah Efendi'den fıkıh ve tefsir dersleri aldı. Ailesinin itirazlarına rağmen İstanbul'a giderek ilim tahsilini devam ettirmek istedi. Fatih Camii medresesinde ders gören Atıf Hoca 1902'de girdiği ruus sınavını vererek İstanbul müderrisliğine hak kazandı. Fatih medresesinde müderris olarak ders verirken aynı zamanda Darulfünun Üniversitesine devam etti. Darulfünun'un İlahiyat bölümünden mezun olan Atıf Hoca İstanbul Kabataş Lisesi'ne Arapça öğretmeni olarak atandı.
Medreselerin ve müderrislerin eksikliklerini gidermek için bir rapor hazırladı ve bu raporunu Maşihat-ı İslamiyye Dairesi'ne sundu. Fakat rapor köklü değişiklikler içermesi ve dairedeki bazıkişilerin çıkarlarına dokunması nedeniyle Şeyhulislamlık makamına şikayet edildi. Şeyhuilislam Mehmet Cemalettin Efendi tarafından önce Bodrum'a daha sonra Kırım'a sürüldü. Kırım'dan Varşova'ya geçen Atıf Hoca, sürgün cezası bittikten sonra İstanbul'a dönen Atıf Hoca, Beyanül'l hak, Sebilürreşad, dergilerde makaleler yazdı. İttihatçılarla yıldızı barışmayan Atıf Hoca, 31 Mart olayından bir hafta önce yazdığı bir yazı nedeniyle tutuklandı. Fakat mahkeme suçsuz buldu ve serbest bıraktı. İttihatçılar, Atıf Hoca'ya devlet dairesinde görev vermeyerek onu eğitimle iştigal etmesinden uzak tutmak istediler.
Atıf Hoca medreselerde fahri olarak ders vermeye İttihatçılara karşı İttihad-i Muhammed-i içerisinde yer alır. Mebus seçilmesi ittihatçılar tarafından engellenir. Mahmut şevket Paşa'nın öldürülmesinde rolü olduğu gerekçesiyle İ İttihatçılar tarafından suçlanarak Divan-ı Harb'te yargılanır, suçlu bulunarak önce Sinop'a daha sonra Çorum-Sungurlu sonra da Boğazlayan'a sürgüne gönderilir. Sürgünde halka vaaz vermesi ve talebelere ders vermesi yasaklanır. 1.5 yıllık sürgün cezası sona erdikten sonra İstanbul'a gelir. Ebul2ula Mardin Huzur dersleri adlı eserinde suçsuzluğunun anlaşılmasına rağmen hiçbir görev verilmediğini söyler.
Alemdar ve Mahfel gibi gazete ve dergilerde yazılar yazan Atıf Hoca Şeriat Medeniyet-i , Mirat'ul İslam gibi eserlerini bu dönemde yazar. Eserlerinde medeniyet, terakki, eğitim sosyal hayat, İslam nizamı, örtünme, ahlak, hukuk gibi konulara vurgu yapar. Siyasi yazılar yazar ve İttihatçıların din-siyaset ayrımına karşı çıkar.
Mustafa Sabri Efendi sayesinde veliaht Vahdettin'le tanışır ve veliahtla kişisel dostluk kurar. Birinci Dünya Savaşı'nın sona İttihatçı liderlerin ülkeyi terk etmesiyle Atıf Hoca Fatih dersiamlığı görevine dönerek başta fıkıh ve tefsir, Arapça dersleri vermeye devam eder. 1918'de hilafet-i aliye ve Medresetül Kudat'ta da dersler verir.
Hürriyet ve İtilaf Partisinin İktidara gelmesi ile İptida medresesinin umum müdürlüğüne getirilmişse de Hürriyet ve itilafçıların İngiliz yanlısı siyaset izlemelerine Alemdar gazetesinde yazdığı yazılarla karşı çıkmıştır. İskilipli Atıf Hoca Mondros mütarekesine ilk tepkiyi koyanlardan birisidir. Yakın arkadaşı Mustafa Sabri Efendi ile birlikte Müderrisin cemiyetini kurar, Mustafa Sabri Efendi'nin şeyhülislamlığa getirilmesinden sonra cemiyetin başkanlığı görevini üstlenir. Cemiyet başlangıçta bir ulema meclisi iken daha sonra Anadolu'nun itilaf devletleri tarafından işgal edilmesinden sonra ismini Teal-i İslam Cemiyeti olarak değiştirir.
İzmir'in işgal edilmesine karşı ilk karşı beyanname hazırlayan cemiyet Teal-i İslam Cemiyetidir. Bu beyannamede işgalciler eleştirilmiş, yurdun her sathında mücadele edilmesi için çağrı yapılmıştır. Cemiyet kurtuluş olarak halifeye bağlı kalmayı halifeliği kurtarmayı esas almıştı. Çünkü halifelik cemiyete göre İslam'ı ve Müslümanları temsil eden bir makamdı. Halifeliğin işgal kuvvetlerin hakimiyetine geçmesi Müslümanlar için bir felaket olurdu, bu nedenle işgalcilere karşı Müslümanlar halifelik şemsiyesi altında tek vücut olmalıydılar.
İngilizler iktidardaki Hürriyet ve itilaf Partisi'nden Anadolu'da işgallere karşı direnişe geçen milislere karşı bir fetva yayınlanmasını Şeyhülislamlıktan ister. Atıf Hoca bu şekilde bir fetvanın yayınlanmasına karşı çıkar fakat fetva hazırlanır ve Atıf Hoca ve Tahirül Mevlevi'nin karşı çıkmalarına rağmen fetva cemiyet bildirisi şeklinde yayınlanmak istenir. Atıf Hoca bu fetvanın cemiyet adına yayınlanmasına karşı çıkar ve bildiriye imza ve mühür basmaz. Teal-i İslam Cemiyetinin adı kullanılarak uçaklarla atılan bu fetvaya karşı Atıf Hoca, Vakit gazetesine bir tekzib yazısı gönderir. 23 Teşrin-i Evvel (Ekim) 1920, No: 1032 Vakit gazetesinde çıkan tekzib yazısında Atıf Hoca memleketin işgali sırasında böyle bir fetvanın yanlış olduğunu söyler ve bu fetvayı benimsemediğini ve imza koymadığını söyler.
1922'de Dolmabahçe Sarayında Huzur dersleri verir. Bu dönemde özellikle batılılaşma karşıtı yazılar yazar. Tesettür-ü Şer'i, Din-i İslam'da Men-i Müskirat (İslam dininde İçki Yasağı), Frenk Mukallitliği ve Şapka kitaplarını kaleme alır.
Şapka hakkında ki kitabını yazdıktan 1,5 yıl sonra Şapka devrimine muhalefet etmek suçundan tutuklanır. Şevket Süreyya Aydemir, Tahirül Mevlevi, Hasan Tahmilci, kızı Melahat Hanım Atıf Hoca'nın Şapkaya muhalefet etmekten tutuklandığını belirtmişlerdir.
İskilipli Atıf Hoca 4 Şubat 1926 Perşembe günü sabaha karşı Eski Meclis binasının yakınındaki çarşıda asılarak idam edilmiştir. (İvedihaber.com)