Milattan Önce yaklaşık 7 bin yıl önce gerçekleştiği belirtilen tufanın ardından Hazreti Nuh'un yaptığı geminin nereye konduğu ve Hazreti Nuh ile beraberindekilerin hangi bölgeden yeryüzüne yayıldıkları dünya gündemini ara ara meşgul etmeye devam ediyor.
Bu konu hakkında geçmişten günümüze kadar sayısız araştırma ve çalışmalar yapılmış ise de somut olarak geminin nerde olduğu ve Hazreti Nuh'un beraberindekilerle birlikte yaşamlarını nerde sürdürdükleri net olarak kanıtlanmış değil.
Kur'an-ı Kerim'de Nuh'un gemisi
Kur'an-ı Kerim'de Hazreti Nuh'un kavmi ve meydana gelen tufan ile ilgili ayetler yer alırken geminin ise nerede olduğuna dair net bir ifade kullanılmasa da Hûd Suresi 44'üncü ayette, "(Nihayet) 'Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!' denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de) Cûdî (dağının) üzerine yerleşti. Ve 'O zalimler topluluğunun canı cehenneme!' denildi." ayetinde Cûdî ibaresi yer alıyor.
Müfessirlerin görüşleri
Müfessirler ayetin tefsirini yaparlarken Kur'an-ı Kerim'de net olarak sadece Cûdî isminin geçtiği ve bunun dağ ismi yada bir bölgeye verilen ad olarak mı kastedildiğini bilinmediğini savunuyor.
Kimi tefsir alimleri, Kur'an'ın bu ayeti ile Şırnak ilinin sınırları içinde yer alan Cudi dağının kast edildiği belirtilirken, kimileri ise Kur'an'da sadece Cudi isminin geçtiğini, bunun yüksekçe bir dağ manasına yada verimli araziler manasına da gelebileceğini ifade ediyor.
İbn-i Kesir'in tefsirinde geminin nereye konduğu ile ilgili yer alan kısımlar şöyle zikredilmektedir:
Katâde der ki: …. Allah Teâlâ Nûh'un gemisini Cezire topraklarından Cûdî üzerinde … bıraktı ki..Dahhâk, Cûdî'nin Musul'da bir dağ olduğunu söylerken, bazıları da onun Tur olduğunu söylemişlerdir
Mevdudi'nin Tefhimu'l Kur'an adlı eserinde ise bu konu ile ilgili, "Kur'an'a göre gemi, Doğu Anadolu'da (eskiden) Cezire-i İbni Ömer olarak anılan bölgenin Kuzey-doğusunda bulunan Cudi Dağı'nın üzerine oturmuştur. Fakat Kitab-ı Mukaddes'e göre geminin oturduğu yer Ararat (Ağrı) dağıdır. Kadim tarihler de geminin oturduğu yerin Cudi Dağı olduğunu teyid etmektedirler." ifadesi yer almaktadır.
Vehbe Zuhayli'nin tevsiri Tefsiru'l-Munir'de ise "Gemi içindekilerle birlikte Kuzey Irak'ta Cezire bölgesindeki Musul'da bulunan Cûdi dağına oturdu." şeklinde yer alıyor.
Bundan dolayı Kur'an'da zikredilen yerin tam olarak neresi olduğu hususunda çeşitli rivayetler mevcuttur.
Tevrat ve İncil'de Ağrı Dağı'nın zikredilmesi
Gözlerin Ağrı ve bölgesine çekilmesi ise Tevrat'ta ve İncil'de geminin oturduğu yer Ararat (Ağrı) olduğuna işaret edilmesi ve bazı tefsir alimlerinin Kur'an'da geçen Cudi'den kasıt Allah'ın yüksekçe bir dağı veya verimli arazileri murat ettiği belirtilmesi üzerine bölge araştırmacıların ilgi odağında yer aldı.
İlk keşif
Tabi Harita Yüzbaşı İlhan Durupınar'ın Doğu Anadolu Bölgesi illerinin haritalarını çizerken 1959 yılında Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde bulunan Telçeker köyü arazileri içinde dikkatini çeken bir şekli incelemesi, burada bulunan şeklin bir gemi şeklinde olması üzerine Genel Kurmay Başkanlığı o sıra harekete geçiyor. Ankara'da büyük ses getiren olayı gazeteler hemen 'Nuh'un Gemisi Bulundu mu?' başlığı ile haber yaptılar. Genel Kurmay Başkanlığı hemen fotoğrafçı Ara Güler'i gemi şeklinde olan yeri çekmek için görevlendirip Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesine gönderiyor. Ara Güler çektikleri fotoğrafları Genel Kurmay Başkanlığı ve Times Dergisi ile paylaşınca bütün dünyanın gözü Ağrı'nın Telçeker bölgesine çevriliyor.
Bölgede ulusal ve uluslararası olarak başlatılan çalışmalar neticesinde gemi silueti ölçüleri ile Tevrat'ta geçen Hazreti Nuh'un Gemisi'nin ölçülerinin birbirlerine neredeyse uyuşuyor olması tüm araştırmacıların daha da fazla ilgilerini cezbetti.
Gemi siluetinin 3 boyutlu radar görüntüleri
1980'li yıllarda Amerikalı Arkeolog Jhon Waiht gelip araştırma yapıyor. Radar görüntüleme sistemini kullanarak orada bir geminin olduğunu ifade ediyor. Son olarak Yeni Zellandalı Jhon Larsen ile Amerikalı Arkeolog Andrev yaptıkları araştırma sonucunda bu alanın 3 boyutlu radar görüntülerini çekiyorlar. Bunların makalelerine ve inceleme, araştırma sonuçlarına bakıldığı zaman bilim insanları da şunu ifade ediyorlar; 'Telçeker köyündeki gemi siluetinde bir gemi vardır. Ama bu geminin Hazreti Nuh'un gemisinin olduğunu söylemek için çok erkendir. Bununla ilgili mutlaka Türkiye Cumhuriyeti Devleti, özellikle üniversitelerin bu işin içine girip daha detaylı araştırma yapmaları gerekiyor.'
Konu ile ilgili olarak çeşitli çalışmalar içerisinde olan araştırmacı ve yazarlarla İLKHA'nın yaptığı görüşmelerde, Hazreti Nuh'un Gemisi ile ilgili en somut verilerin Ağrı bölgesinde olduğunu ama bölgenin ciddi araştırmalara muhtaç olduğunu belirtiyorlar.
Burada geminin ne işi var?
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Faruk Kaya, yapılan 3 boyutlu radar ölçümlerinde Telçeker bölgesinde bir geminin olduğu ama bunun Hazreti Nuh'un Gemisi olduğunu söylemek için erken olduğunu söyledi. Kaya, "Bu gemi Hazreti Nuh'un gemisi değilse bu büyüklükteki bir geminin deniz olmayan bir yerde ne işi var?" sorusunu sordu.
Yazar Erkan Kösedağ ise sadece tarihçilerin değil, din adamları, jeofizikçiler, coğrafyacılar gibi her alandan araştırmacıların bu konu ile ilgili kapsamlı çalışmalar yaptığını ifade etti.
Hazreti Nuh'un Gemisinin izi olduğu tahmin edilen siluetin üzerine yapılan çalışmaları derleyip bu konuyu 'Nuh'un Gemisi Asrın Keşfi' kitabı ile kaleme alan Erkan Kösedağ aynı zamanda Ağrı Kültür Turizm İl Müdürlüğü Yardımcısı görevini de yürütüyor.
Siluetin tarihçesi hakkında bilgiler sunan Kösedağ, siluetin bulunması ile birlikte Hazreti Nuh'un Gemisi ile ilgili çalışmaların seyrinin değiştiğine dikkat çekti. Kösedağ, "Bu izin Hazreti Nuh'un Gemisi'nin izidir diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Ama değildir demeye de kimsenin hakkı yok." sözleri ile burada iddiası geçen gemi izinin azımsanacak, sıradan bir olay olmadığının altını çizdi.
Siluet ortaya çıkaran deprem
1945 yılında meydana gelen bir depremle siluetin ortaya çıktığını belirten Erkan Kösedağ, gemiye benzeyen izin Ankara'da büyük ses getirdiğini kaydederek şunları söyledi:
Mevcut bulunduğumuz yer Doğubayazıt ilçesi Telçeker köyü. Gürbulak Sınır Kapısına 13 kilometre uzaklıktayız. Köyün merkezinde 1945'li yıllarda deprem meydana geliyor. Deprem öncesi burası düz bir arazi idi. Deprem sonrası bir gemi formu ortaya çıkıyor, gemi formunun yumuşak zemini aşağı çökünce ortada sert bir zemin karşıda gördüğümüz Hazreti Nuh'un gemisinin izi dediğimiz alanın görüntüsü ortay çıkıyor. Keşif aslında ilk başta o tarihlerde oluyor 1945'lerde. Tabi köylüler bunun ne olduğunun çok farkında değil o sıralar. Harita Yüzbaşı İlhan Durupınar, bölgenin üstten çekilmiş fotoğraflarını haritalandıracak. İl il geziyor, Erzurum, Kars, Ardahan, Iğdır derken Ağrı'da Doğubayazıt'ın haritalarının çizimini yaparken çok farklı bir cisimle karşılaşıyor. Farklı bir şekil var ama onun ne olduğunun çok farkında değil. Araştırıyor, ölçülere bakıyor ki 150 metre uzunluk ve 50 metreye varan bir genişliğe sahip. O dönem arkadaşlarını arıyor, yaptıkları araştırmalarla bunun Hazreti Nuh'un Gemisi olabilir mi diye şüphelenmeye başlıyorlar. O gün Ankara'da aslında çok önemli bir ses getiriyor. Gazeteciler bu durumu öğreniyorlar. Sabah saatlerinde yayımlanan gazetelerde Hazreti Nuh'un gemisi bulundu mu? Başlıklı haber servis edilince olay Türkiye'nin gündemine yansıyor.
Ara Güler'in çektiği fotoğrafı paylaşması
Genelkurmay Başkanlığı'nın çizdiği yol haritasının ardından olayın tüm dünyaya duyurulduğunu anlatan Kösedağ, "Yaşananların ardından Genel Kurmay Başkanlığı'na gelen yoğun talepler sonrasında, Genel Kurmay Başkanlığı biz ne yaparız, nasıl bir yol haritası izleriz diye düşünüce o dönem fotoğraf alanında önemli bir ismi Ara Güler'i buraya çekim yapması için görevlendiriyorlar. Ara Güler, Erzurum'a oradan da buraya tayyare ile gelerek alanın havadan fotoğrafını çekiyor. O fotoğrafı Genelkurmay'a verirken kopyasını da Times Dergisinde yayınlıyor. O dakikadan sonra bütün dünya Nuh'un gemisi aramalarında Tevrat'ın, İncil'in bahsettiği Ararat bölgesi, Ağrı Dağı'nın olduğu yere yöneliyor." dedi.
Erkan Kösedağ, "Hazreti Nuh'un Gemisi tüm kutsal kitaplarda yer almış bir konu. Aslında tufan hikayesi öyle. Nuh tufanı bizim bir gerçeğimiz. Ve insanoğlu bilimsel merakından dolayı bunu incelemek istiyor. Sadece tarihçiler değil. Din adamları, jeofizikçiler, coğrafyacılar herkes Hazreti Nuh'un gemisi ile ilgili bir araştırma içerisinde. Bölgemizin bir değeri olunca biz de bunu kitaplaştırmak istedik. Yönetmen Cem Sertesen alan ile ilgili bir belgesel çekmişti. Ona ulaşarak bunu kitaplaştırmak istediğimi söyledim o da sevindi ve güzel bir kitap oluşturduk. Daha sonradan İngilizceye çevirdik. Bu alan ile ilgili araştırmalar yapan Salih Bayraktutan ile görüştük ve daha farklı araştırmalar yaptık. Kitabı derledik, çalışmamızı tamamladık. 1984 yılında yapılan bilimsel araştırmaların ardından, 'Nuh'un Gemisi Asrın Keşfi' kitabı çıktıktan sonra bu alanla ilgili çıkan haber sayısı 5-10 kat arttı. Ve bununla ilgili çalışmalar her geçen gün daha da fazla hız kazanmaya başladı." şeklinde konuştu.
Hazreti Nuh'un Gemisi'nin izi midir?
Birçok araştırmacının bu konuyu araştırmak istediği bölgenin burası olduğuna değinen Kösedağ, şunları söyledi:
Kutsal kitaplarda Ararat Dağları diye bir tabir var. Tevrat ile buranın ilgisi şu, bu ölçüler ile Tevrat'taki ölçüler hemen hemen bir birine yakın ölçüler. Bu izin Hazreti Nuh'un gemisinin izidir diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Ama değildir demeye de kimsenin hakkı yok. Çünkü bunun üzerinde araştırmalar yapmak lazım. Hazreti Nuh'un Gemisi denilebilecek ve araştırması en fazla yapılan, en çok gündeme getirilmiş alan şu gördüğünüz alan. Çünkü dünya üzerinde Hazreti Nuh'un Gemisi ile ilgili yapılan araştırmaların, bilimsel çalışmalar ve kitapların yazıldığı Avrupa, Amerika'nın birçok yabancının araştırmak istediği en önemli bölge Telçeker'de ki bu bölge.
Siluet hakkında ilk araştırma
Alanla ilgili çalışmaların devam ettiğinin altını çizen Kösedağ, "Bu alanla ilgili araştırma talepleri var. Bu taleplerden biri o dönem İlhan Durupınar'ın da heyete eşlik ettiği araştırma yapılmış. Hatta geminin sol başında gemiden örnekler alınırken dinamit patlatılarak örnekler alınıp araştırmak üzere götürülmüş. 1984'te ise Türkiye'deki ilk bilimsel araştırma Erzurum Atatürk Üniversitesi işbirliği ile Doç. Dr. Salih Bayraktutan bir araştırma yapıyor. Bu araştırmadan sonrada burası sit alanı olarak ilan edildi. İsmi 'Durupınar site' oldu ilk kaşifin ismi ile. Burası sürekli olarak araştırılmaya ve merakların giderilmesi için ziyaret edilmeye devam edilecek gibi görünüyor."
Zafer Önay: 30 yıldır Hazreti Nuh'un gemisinin izi olan yerde gelen misafirlere yardımcı olurum
İzin bulunduğu Telçeker köyü sakinlerinden Zafer Önay ise şunları söyledi:
"Doğubayazıtlıyım, yaklaşık 30 yıldır Hazreti Nuh'un Gemisi'nin izi olan yerde gelen misafirlere yardımcı olurum. Bu bölgeyi çok iyi tanırım. 30 yıl içinde buraya gelen binlerce yabancı tanıdım. Burada araştırma yapmak isteyen çok sayıda insan var. Dini ziyaret için gelenler var. Elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz. Buraya ziyarete gelen Amerika'dan, Norveç'ten ve değişik Avrupa'dan gelip burada ağlayanlara şahit oldum. Çünkü buranın Hazreti Nuh'un Gemisi olduğuna inanıyorlar. İlk burayı gördüğümde ben 13 yaşındaydım ve buraya gelenler bana bir şeyler soruyordu, öğrenmek istedikleri oluyordu. Anlatamıyordum dillerini bilmediğim için bunun üzerine İngilizceyi öğrenmeye başladım. Ondan sonrada yerel rehberlik yapmaya başladım. Bir turistin buraya onlarca defa gelip burayı ziyaret ettiğine şahit oldum."
Prof. Dr. Faruk Kaya: Siluet ile kaynaklarda Hazreti Nuh'un Gemisi'nin ölçüleri örtüşüyor
Asırlardır araştırılmaya devam edilen Hazreti Nuh'un Gemisi'nin nerde olduğuna dair Kur'an-ı Kerim, Tevrat ve İncil'in bu konuda çakışmadığının altını çizen Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Faruk Kaya, bu konunun araştırılması ve net ortaya konması için Üniversite olarak uluslararası 5 sempozyum gerçekleştirdiklerini belirtti.
Siluetin radar görüntüleme sistemi ile 3 boyutlu görüntülerinin alındığını, burada bir geminin olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Faruk Kaya, bu alandaki siluet ile kaynaklarda Hazreti Nuh'un Gemisi'nin ölçülerinin birbirleri ile örtüştüğünü belirtti.
"Hazreti Nuh'un gemisi ile ilgili araştırmalar çok geçmişten, eski çağlardan beri devam ediyor. Kutsal kitaplarda da yer alıyor. Özellikle Kitab-ı Mukaddeste ve Kur'an-Kerim'de. " sözlerini aktaran Prof. Dr. Faruk Kaya, şunları söyledi:
Tufan'ın meydana geldiği bölge
"Kitab-ı Mukaddeste, "Harri Ararat" ifadesi kullanılıyor. Kur'an-ı Kerim'de Cudi ifadesi kullanılıyor. Kutsal kitaplar üzerinde çalışma yapan bilim insanlarına baktığımız zaman ortak bir noktaya ulaştıklarını görüyoruz. Yani bu hadisenin insanların ilk yaşadığı uygarlık Mezopotamya bölgesinde yaşandığı, vuku bulduğu, özellikle de Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında bir alanda meydana geldiği ifade edilmektedir. Tabi Dicle ve Fırat nehirlerinin arasında meydana geldiği ifade edilen bu saha içerisinde Türkiye'de kalmaktadır. Özellikle Fırat ve Dicle arasında olması burada bir selin, tufanın yaşanabileceğini de kanıtlamaktadır, diye bilim adamları bu şekilde çalışmalar yapmışlar."
Kaya, "Geçmişten beri Ağrı Dağı, bu anlamda en çok öne çıkan dağlardan bir tanesi. Ağrı Dağı jeolojik ve jeomorfolojik özelliklerinin yanında, özellikle Kutsal kitaplar Kitab-ı Mukaddeste Nuh'un Tufanı ile özdeşleşmiş olması nedeni ile eski çağlardan beri kavim, uygarlıkların farklı şekilde isimlendirdiği ve araştırdığı bir dağdır. İşte Farslar; Kui Nuh demektedirler, Araplar; Cebeli Haris, Cebeli Huveris ifadesini kullanmaktadırlar. Ermeniler; Masis Dağı ifadesini kullanmaktadırlar. Batılı coğrafyacılar, batılı bilim insanları da Ararat ifadesini kullanmaktadırlar." dedi.
Ağrı Dağı'na ilk tırmanış ve araştırmalar
Ağrı Dağı'na yapılan tırmanışlara dikkat çeken Kaya, "Ağrı Dağı'na ilk kez Doğa Bilimci, Fizikçi Friedrich Parrot ve ekibi 1829'da tırmanmışlar. O günden bugüne Ağrı Dağı'na çeşitli tırmanışlar gerçekleşmiş. Bütün bunlara baktığımız zaman bu tırmanışlar bilimsel amaçlı olduğu kadar, dinsel amaçlıdır da. Yani buraya gelen bilim insanlarının bilimsel kimlikleri yanında dinsel kimlikleri de vardır. Zaten Kitab-ı Mukaddeste yer alan bu ifadeden dolayı Nuh'un gemisi çalışmaları devam etmiş." diye konuştu.
"Siluet ciddi manada dünyanın gündeminde"
Bilim insanlarının, geminin bulunması muhtemel 6 yer olduğunu söyleyen Prof. Kaya sözlerini şöyle sürdürdü:
Nuh'un gemisi ile ilgili günümüzde de bilimsel çalışmalar devam ediyor. Genelde bilim insanları tarafından Nuh'un gemisinin olduğu yer 6 şekilde ifade ediliyor. 6 yerde olabilir ifadesi kullanılıyor. Bunlar; Ağrı Dağı, Cudi Dağı, Nemrut Dağı, Doğubayazıt ilçesindeki Durupınar Site'sinin olduğu Telçeker köyü yakını, Karadeniz Bölgesinde veya diğer yerlerde. Tabi bunlardan 2 tanesi şu an Ağrı ili içerisinde yer alıyor. Ağrı ili sınırları içerisinde yer alan Ağrı Dağı ile ilgili çalışmalar çok geçmişten beri devam ediyor. 1959 yılında keşfedilen buna ilaveten 1960 yılında araştırmaya başlanan Doğubayazıt ilçesi Telçeker Köyü yakınındaki gemi silueti de son dönemlerde çok ciddi bir şekilde gündeme geldi.
"Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak Uluslararası 5 tane sempozyum yaptık"
Bu konu ile ilgili Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak Uluslararası 5 tane sempozyum yaptık, 'Ağrı Dağı ve Nuh'un Gemisi Sempozyumu'. Sempozyumlarımızın her birinde bu konu detaylı bir şekilde irdelendi. Amerika, Danimarka, İngiltere, Hollanda gibi uluslararası farklı ülkelerden gelen bilim insanları bu konularla ilgili bilimsel verilerini sundular. Bütün bu verilerin odağında Ağrı Dağı vardır. Ağrı Dağı en fazla işaret edilen, gösterilen yer. Gerek Türkiye'deki en yüksek dağ olması ve geçmişte bu dağın üzerinde olmuş olabileceği kanaati daha yaygındır.
"Burada kesinlikle gemi var…"
Yapılan araştırmalar kapsamında siluetin olduğu alanda radar görüntüleme cihazları ile Telçeker'deki izin altında 3 boyutlu görüntü alındığını ve burada kesinlikle bir geminin olduğunun kanıtlandığına işaret eden Prof. Kaya, şöyle devam etti:
1960 yılında keşfedilen Telçeker'deki bölge ile ilgili ilk araştırmalar 1985 yılında Atatürk Üniversitesindeki akademisyenin başkanlığında Amerika Birleşik Devletlerinden bir grup araştırmacı tarafından yapılıyor ve burada ki araştırmanın sonucunda şöyle bir ifade kullanılıyor; 'Gemi gövdesi olabilir, gemi gövdesi yoktur denilemez.' Ama bunun mutlaka araştırılması gerektiğini ifade ediyorlar. Daha sonra 1980'li yıllarda Amerikalı Arkeolog Jhon Waiht gelip araştırma yapıyor. Radar görüntüleme sistemini kullanarak orada bir geminin olduğunu ifade ediyor. Ve bununla ilgili bir kitap yayınlıyor. Son olarak Yeni Zellanda'lı Jhon Larsen ile Amerikalı Arkeolog Andrev bir araştırma yapıyorlar. Buranın 3 boyutlu radar görüntülerini çektiler. Bunların makalelerine ve inceleme, araştırma sonuçlarına baktığımız zaman bilim insanları da şunu ifade ediyorlar; 'Telçeker köyündeki gemi siluetinde bir gemi vardır. Ama bu geminin Hazreti Nuh'un gemisinin olduğunu söylemek için çok erkendir. Bununla ilgili mutlaka Türkiye Cumhuriyeti Devleti, özellikle üniversitelerin bu işin içine girip daha detaylı araştırma yapmaları gerekiyor.' Bu durum dünya gündemini son dönemlerde meşgul etti. Dolayısıyla Ağrı'da böyle bir şey var. Yani Hazreti Nuh'un Gemisinin Ağrı Dağı'nda veya Telçeker köyündeki zaten orası da Ağrı Dağı'na çok yakın bir bölge. Şuan bulunan yer aynı zamanda heyelan bölgesi.
"Bölgenin koruma altına alınması lazım"
Kaya, "Burası Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından her ne kadar koruma altına alınmış olsa da şu anda ciddi korunduğuna dair şüphelerimiz var. Çünkü burası heyelan bölgesi ve bu doğal siluetin bozulmaması, heyelandan etkilenmemesi için mutlaka tedbir alınması gerekiyor. Oradan gelen heyelan yukarıdan gelen suların drane edilmesi için kanalların açılması gerekiyor. Oranın korunması ve ciddi bir şekilde araştırılması gerekir. Çünkü şuan ki araştırmalar burada bir gemi olduğunu gösteriyor." dedi.
"Geminin burada olması tesadüfi değildir"
Bölgenin ciddi anlamda bilimsel araştırmaların yapılmasına muhtaç olduğunu kaydeden Kaya, "3 boyutlu radar görüntüleme sonucunda burada bir geminin olduğu ifade ediliyor. Burada bir gemi varsa bu geminin burada olması tesadüfi değildir. Hazreti Nuh'un gemisinden başka bir geminin orda olması şüpheli. Evet, geçmiş jeolojik dönemlerde burası denizalanı haline gelmiş ama daha sonra çekilmiş, o dönemden kalma ihtimali çok düşük. Bu geminin yüksek alanlarda zaten çamur akıntıları tarafından aşağı doğru kaydığı ve orada çamura gömüldüğü şeklinde. Bu son radar görüntülemelerinde ifadeler kullanılıyor. Dolayısıyla burada bir gemi var ve Hazreti Nuh'un gemisi dışında bir gemi olabilir mi ihtimali düşük. Buranın önce koruma altına alınması ve daha sonrada ciddi bilimsel çalışmaların yapılması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Burası dünyanın turizm merkezlerinden olabilir"
Prof. Kaya, "Avrupa, Amerikalılar özellikle Hıristiyan dünyası Hazreti Nuh'un gemisinin Ağrı Dağı ve çevresinde olduğunu iddia ediyorlar. En çok veri, belge şu ana kadar burayı gösteriyor. Bu anlamda bizim de buraya sahip çıkmamız gerekiyor. Amerikalı Walt Disney bu keşfi duyduğu zaman keşfi yapan İlhan Durupınar'a bir mektup yazıyor ve o mektupta şöyle bir ifade kullanıyor; 'Ben Disney Land Parklarını yapan kişiyim. Oraya 50 milyon dolarlık bir yatırım yapmak istiyorum' diyor. 1960 ihtilaline denk gelmesinden dolayı o yatırımı yapamıyor. Ama bugün deliller daha çok ortaya çıkmış. Türkiye’mizin sosyal ekonomik durumu 1960'a göre çok daha iyi durumdadır. Devlet olarak buraya sahip çıkarsak daha nice Walt Disney'ler gelip burada yatırımlarını yapacaklar. Burası dünyanın turizm merkezlerinden olabilir. İnanç turizmi açısından gerçekten çok önemlidir. Çünkü Hazreti Nuh'un başka bir vasfı da var, bütün dinler ve inançlar tarafından kabul edilen ve insanlığın ikinci atası olarak bilinen bir peygamberdir Hazreti Nuh. Hazreti Nuh'un gemisi Ağrı Dağı ve çevresinde ise eğer o zaman insanlık yeryüzünden Ağrı'dan yayılmıştır diyebiliriz. Bu anlamda Ağrı dünyanın cazibe merkezi haline gelebilir." değerlendirmesinde bulundu.
"Kur'an-ı Kerim, Tevrat ve İncil birbirleri ile çakışmıyor, üçü de aynı bölgeden bahsediyorlar"
Prof. Dr. Faruk Kaya son olarak şunları söyledi:
Kur'an-ı Kerim'de bu konu ile ilgili araştırma yapan birçok bilim insanın görüşü şu, Cudi yüksek dağ, verimli toprak anlamına geliyor. Dolayısıyla Kur'an'da geçen Cudi Şırnak ilindeki Cudi Dağı'nı ifade etmemiş olabilir diyorlar bilim insanları. Çünkü net bir ifade yok. Kur'an-ı Kerim'de dağ manası kullanılmamış. Sadece Cudi ifadesi kullanılıyor. Mezopotamya bölgesi, Kur'an-ı Kerim'in işareti Fırat ile Dicle arasındaki alanı gösteriyor. Telçeker bölgesine baktığımızda 1945 yılları arasında köylülerin orada tarım yaptığı ifade ediliyor. Köylüler, zamanında oranın geniş tarım arazilerinin olduğunu söylüyorlar ve aynı zamanda tarımla uğraştıklarını belirtiyorlar. Heyelan geldiğinden dolayı heyelanla oranın bir heyelan bölgesi haline geldiğini ve o siluetin ortaya çıktığını ifade ediyorlar. Diğer işaretlere baktığımızda en yüksek olması, geminin sel, tufan meydana gelmiş ise tufanda en yüksek dağda olabileceği. Bunlar tabi müfessirlerin, bilim insanlarının yorumları. Kur'an-ı Kerim, Tevrat ve İncil birbirleri ile çakışmıyor üçü de aynı bölgeden bahsediyorlar. Kitab-ı Mukaddeste de zaten Harri Ararat ifadesi geçiyor. Yani Ararat Dağları ifadesi geçiyor. Ararat Dağları ifadesini kullandığımız zaman ve Telçeker'deki gemi silueti de o sınırlar içerisinde kalıyor zaten. Jeolojik ve arkeolojik birçok bilim insanı buraya işaret ediyor. Buradaki geminin varlığı çok büyük bir işarettir. Gerek Jhon Wayt, Jhon Larsen ve gerekse Atatürk Üniversitesi'nde bir hocamızın başkanlığında oluşturulan araştırma ekibi bunların hepsi ölçülerin Tevrat’taki ölçülerle büyük bir oranda uyuştuğunu söylüyorlar. Tabi böyle olunca artık, insanın tesadüfü boyutlarını geçtiğini biraz daha ileri bir aşamaya geldiğini düşünmeye başlıyor. Bizim de buna sahip çıkmamız lazım. Bunu yaptığımız zaman burayı bir inanç turizmi haline getirebiliriz. Bu hem Ağrı'mızın ve hem de ülkemizin kalkınmasında büyük bir katkı sunar.
Müftü Tandoğan: Geminin nerde durduğundan çok tufanın geliş sebebi üzerinde durulmalı
Konu hakkında İLKHA'ya görüşlerini aktaran İl Müftüsü Tandoğan Topçu da Nuh tufanı hakkında Kur'an'da geçen kıssalara değindi. Topçu, geminin nerde durduğunun önemli olduğunu fakat daha önemlisinin tufanın geliş sebebinin üzerinde durulması ve insanların bu hadiseden ders çıkarması gerektiğinin altını çizdi.
Tandoğan Topçu, "Yapılan araştırmalara baktığımızda Nuh Tufanı, bazı rivayetlere göre bundan 4 bin 115 yıl, başka rivayetlere göre 7-8 bin yıl önce olduğu noktasında görüşler var. Kur'an bu konuya geniş yer veriyor. Hud Suresi'nde çeşitli ayetlerde Nuh Tufanına geniş yer veriyor. Ayrıca yine Nuh Suresi'nde bunun alt yapısını Cenab-ı Hak orta yere koyuyor." dedi.
"Nuh Tufanı hadisesini hazırlayan temel sebeplere değinmek lazım"
Nuh Tufanın temel sebeplerine değinen Müftü Tandoğan Topçu, "Nuh Tufanı hadisesini hazırlayan temel sebeplere de değinmek lazım çünkü bu konu günümüz açısından çok önemlidir. Bildiğiniz gibi Nuh (aleyhisselam) Allah'ın seçmiş olduğu peygamberlerden bir peygamberdir. Hazreti Nuh toplumu ve kavmini bir olan Allah'a inanmaya, kendisinin peygamber olduğunu, toplumun kendisine inanmaya davet etmiştir. Ve toplumu tarafından çok karşılık bulmamıştır. Fakat belli bir kesim dışında. Zaten Kur'an'da öyle ifade ediyor. Netice itibari ile Nuh'un kavmi belki de puta tapan ilk toplumdur. Nuh gece-gündüz, açık-gizli toplumunu hakka hakikate davet etmiştir. Ama her davetinde istenildiği şekilde karşılık bulmamıştır. Netice itibari ile artık Cenab-ı Hak kendisine bir gemi yapmasını ister… Bunlar tabi uzun hikâyeler. Nuh, ağaç diker, 40 yıl kadar bu ağaç büyür. Ardından gemiyi inşa eder. 3 katlı olarak, tabi geminin büyüklüğü ile ilgili rivayetler de var. Bu gemi ile birlikte Hazreti Nuh 4 erkek çocuğundan 3'ünü ailesiyle birlikte gemiye binerler, hayvanlardan birer çift de gemiye bindirilir. Ama bundan önce üzerinde durulması gereken husus toplumun isyan bayrağını çektiği bir esnada Cenab-ı Hak'ta o topluma vereceği azabın hazırlıklarını ortaya koyması. Bu çok önemli." dedi.
Topçu, "Sular coşuyor, tufan bildiğiniz gibi su baskını demektir ya da tusunami mi diyelim artık. Bütün dağları, taşları altında bırakan su baskını olarak nitelendiriliyor araştırmalarda. O kadar yükseliyor ki, 40 gün 40 gece şiddetli yağmur yağıyor. Hazreti Nuh'un gemiye 1 Recep'te bindiği ve 10 Aşure'de indiği rivayet ediliyor kitaplarda. Tabi bu süre zarfından Hazreti Nuh kendi inşa ettiği geminin içerisinde 3 çocuğu ve eşleri ile birlikte. Hatta Hazreti Nuh'un çocuklarından birine sesleniyor 'Yavrucuğum gel gemiye sende bin' diye ama çocuğunun dağa sığınacağını, dağın kendisini koruyacağını ifade ediyor. Ve nitekim Kur'an'ın ifadesiyle boğulanlardan olmuştur." şeklinde konuştu.
Gemi nereye oturdu?
Kur'an'da geçtiği kadarıyla geminin durduğu yere değinen Topçu, "Ve netice itibari ile Kur'an-ı Kerim'de 'Ey yer suyunu çek, ey gök suyunu tut' ayeti ile yeryüzünün sükûn bulduğunu anlıyoruz. Ve gemi, 'Zalimler topluluğuna ölüm olsun' şeklinde ayeti kerimesi ile artık bu yolculuğun yada geminin nihayet bulduğu karaya oturduğu ifade edilir. Peki bu gemi nereye oturdu? İnsanların merak ettiği hususlardan birisi budur. Kitaplardan mevcut olan görüşe göre, Irak sınırına göre 15 kilometre kala Cizre bugün Şırnak bölgesinde Şırnak'ın 15 kilometre uzaklığında kuzeydoğusunda olduğu ifade edilir. Başka bir rivayete göre yani Kitab-ı Kutsal'a göre bizim Ağrı Dağı'na oturduğu ifade edilir." şeklinde konuştu.
Rivayetlere göre geminin ölçüleri
Kur'an'da geçen Cudi isminin birçok manaya gelebildiğine değinen Topçu, "Aslında yapılan araştırmalara bakıldığı zaman dar bir bilgi var. Kur'an'da geçen Cudi'nin yüksek bir mekan, dağ olduğu ifade ediliyor. Konu, araştırma, incelemeye muhtaç bir konu. Yıllardır insanların kafasını meşgul eden bir husus. Rivayetlere göre Hazreti Nuh gemiyi yaptığı zaman 600 yaşındaydı. Ve Kur'an-ı Kerim'de 'Andolsun ki biz Nuh'u kavmine gönderdik, 950 sene içinde kaldı' buyrulur. Hatta rivayetlere göre bin 300 sene yaşadığı sadece peygamberliğin 950 sene sürdüğü gibi çeşitli rivayetler mevcut. Gemi ile ilgili çok çeşitli rivayetler var. İşte geminin 15 arşın yükseklikte olduğu ki arşını 50 santim olarak kabul edersek geminin 7.5 metre yada 60 arşın olarak kabul edersek bazı rivayetlerde böyle geçiyor. Bu da 30 metreye tekabül etmekte. Eni ile ilgili 50 arşın olarak ifade ediliyor. Tabi bunlar hep rivayetler. 300 arşın uzunluğunun olduğu bunu da 150 metre olarak ifade edilmekte." diye konuştu.
"İnsanlar her zaman muhasebe etmelidir kendilerini"
Önemli olanın tufanın geliş sebebi olduğuna dikkat çeken Topçu, "Tabi bu husustan ziyade geminin nereye oturduğu değil bu tufanın geliş sebebidir. İnsanların Allah'ı tanımaması, peygamberi tanımaması… Üzerinde en çok durulması gereken husus budur. Zaten Kur'an-ı Kerim'de 'Başınıza gelen bela ve musibetin temelinde kendi ellerinizin kazandığındandır' buyuruyor Cenab-ı Hak. İnsanlar her zaman muhasebe etmelidir kendilerini, Allah öyle buyuruyor. "Allah'ın azabı gelmeden önce Allah'a layık bir kul olarak yaşamını sürdürmesi, insanın hem kendisi açısından hem ailesi açısından ve hem de toplum açısından önemlidir diye düşünüyorum." sözleriyle konuşmasına son verdi.
İLKHA